73-102

73.
«Bakın, size diyorum ki, eğer şeytan sizin Allah'ın dostları olup olmamanız
(konusunda) uğraşacak olursa —çünkü, kimse kendi şehirlerine saldırmaz,—
eğer şeytan dileğini üzerinize korsa, size kendi zevklerinize kaydırmakla
işkence eder; fakat, sizin kendisine düşman olduğunuzu bildiğinden, sizi
helak etmek için her şiddete baş vuracaktır. Ama, korkmayın, çünkü, o size
karşı zincire vurulmuş bir köpek gibi duracaktır. Çünkü, Allah benim duamı
işitmiştir.»
Yuhanna cevap verdi: «Ey muallim, yalnız kendimiz için değil, fakat kitaba
inanacaklar için de anlat; eski iğvacı insana nasıl tuzak kurar?»
İsa cevap verdi: «Bu mel'un dört yolla iğva eder. İlki, kendisi düşüncelerle
iğva ettiği zamandır İkincisi, kulları aracılığıyla söz ve işlerle iğva ettiği
zamandır. Üçüncüsü, sahte akideyle iğva ettiği zamandır. Dördüncüsü (de),
sahte görüşlerle iğva ettiği zamandır. Şimdi, ateşi olanın suyu sevdiği gibi,
günahı seven insan bedeni her şeyiyle onun yanındayken, insan nasıl tedbirli
olmalıdır? Bakın, size diyorum ki, eğer bir insan Allah'tan korkarsa, (Allah)
her şeye karşı ona zafer verir, ki Davud peygamber (şöyle) der: «Allah
ü zerinizde melekler görevlendirecek, (ve onlar) şeytan sizi yanıltmasın diye
yollarınızı tutacaklardır. Bin (tanesi) sol kolunuz üzerine düşecek, bir on bin
tanesi de sağ kolunuz üzerine düşecek ki, (şeytanlar) yanınıza yaklaşmasın.»
«Hattâ, Allah'ımız büyük sevgisinden, aynı Davud aracılığıyla bizi
koruyacağını va'd etmiştir. «Öğretmenlik edecek anlayış veriyorum sana; ve
yürüyeceğin yollannda kendi gözümü senin üzerine dikeceğim.»
Ama, ne diyeyim ben? O, İşaya aracılığıyla dedi: «Bir anne kendi rahminin
çocuğunu unutabilir mi? Fakat, size diyorum,ki, o unuttuğu zaman, ben sizi
unutmayacağım.»
«Öyleyse, söyleyin bana, gözetici olarak melekleri ve koruyucu olarak daim
sağ olan Allah'ı varken Şeytan'dan kim korkar? Bununla birlikte, Süleyman
Peygamber'ın dediği gibi, .(şu da) gereklidir: «Sen Rabb'-dan korkmak için
gelen oğlum, iğvalara karşı ruhunu hazır et.. Bakın, size diyorum ki, insan
paraları muayene eden bir banker gibi yapıp, düşüncelerini muayene etmeli
ki, yaratıcısı Allah'a karşı günah işlemesin.»
74.
«Dünyada günah için(hiç) kaygı çekmeyen insanlar var olagelmiştir ve
vardır; bunlar en büyük yanılgı içindedirler. Söyleyin bana, şeytan nasıl
günah işledi? Onun insandan daha değerli olduğu düşüncesiyle günah
işlediği ortada. Süleyman, bir ziyafete Allah'ın tüm yaratıklarını davet etmeği
düşünerek günah(zelle) işledi de, bir balık hazırladığı her şeyi yiyerek onu
doğrulttu. Bu bakımdan, babamız Davud'un sözü sebepsiz değildir: «Bir
kimsenin kalbinde yükselmek için kişi gözyaşları vadisinde oturur.» Ve, bu
nedenle Allah, peygamberi îşaya aracılığıyla bağırmaz mi: «Gözlerinden kötü
düşüncelerinizi çekip, ayırın.» Ve, bu amaçla Süleyman der: «Tüm tutuşunla
kalbini tut.» Ruhumun huzurunda durduğu Allah sağ ve diridir ki,
düşünmeden günah işlemek mümkün olmadığından, her şey günaha götüren
kötü düşünceler için söylenir. Şimdi, deyin bana, çiftçi bağ diktiği zaman,
diktiklerini derine koymaz mı? Kesinlikle kor. İşte böyle de, şeytan günahı
dikerken gözde veya kulakta durmayıp, Allah'ın mekânı olan kalbe geçer.
Allah'ın kulu Musa aracılığıyla dediği gibi; «Benim kanunumda yürüsünler
diye, ben içlerinde yerleşeceğim.»
«Şimdi söyleyin bana, eğer kral Hirodes içinde oturmak arzu ettiği bir evi
korumanız için size verecek olsa, düşmanı Pilatus'un oraya girmesine veya
içine eşyalarını koymasına katlanır mısınız? Emin olun ki, hayır. Öyle de,
Allah'ın, mekânı olan kalbinizi korumanız için size verdiğini göre göre,
Şeytan'ın oraya girmesine veya içine düşüncelerini yerleştirmesine hiç
katlanmamanız gerekir. Bu bakımdan, nasıl banker, Kayser'in resmi doğru
mudur, değil midir, gümüş sağlam mıdır, sahte midir ve gereken ağırlıkta
mıdır diye paraya dikkat ediyor ve bu nedenle onu elinde evirip çeviriyorsa,
siz de öylece dikkat edin. Ah, deli dünya! Kuşkusuz, kendi kulların Allah'ın
kullarından daha ölçülü ve sakıngan olduğu için, son günde Allah'ın kullarını
ihmal ve dikkatsizlikleri nedeniyle azarlayasın ve yargılayasın diye, kendi
işlerinde ne kadar da akıllısındır. Söyleyin bana şimdi, kim bir düşünceyi,
bankerin gümüş bir parayı (muayene ettiği) gibi muayene ediyor? Emin olun
ki, hiç kimse.»
75.
Sonra, Yakup dedi: «Ey muallim, bir düşüncenin bir para gibi muayenesi
nasıl olur?»
İsa cevap verdi: «Düşüncedeki sağlam gümüş dindarlıktır. Çünkü dine aykırı
her düşünce şeytan'dan gelir. Doğru resim, peşlerinden gitmemiz gereken
kutsal (kul)ları ve peygamberleri örnek (almak) tır; düşüncenin ağırlığı ise,
her şeyin kendisine göre yapılması gereken Allah sevgisidir. Böyle oldu mu,
düşman, komşuna karşı araya din dışı düşünceler getirecektir, bedeni
bozmak için dünyaya uygun (düşünceler); Allah sevgisini bozmak için dünya
sevgisiyle (ilgili düşünceler).»
Bartalemus cevap verdi: «Ey muallim, iğvaya kapılmayalım diye az
düşünmemiz için ne yapmamız gerekiyor?»
İsa cevap verdi: «îki şey gereklidir sizin için. îlki, kendinizi çok eğitmeniz,
ikincisi de, az konuşmanızdır; çünkü, tenbellik her türlü kirli düşüncenin
toplandığı bir bataktır. Çok fazla konuşmak ise, kötülükleri biriktiren bir
süngerdir. Bu bakımdan yalnızca çalışmanızın vücudu meşgul etmesi değil,
aynı zamanda ruhunun da ibadetle meşgul olması gerekmektedir. Çünkü,
(ruh) ibadetten hiç bir zaman uzak durmamak ihtiyacındadır.»
Temsil olsun diye anlatıyorum: «(Çalıştırdıklarının) hakkını vermeyen bir
adam vardı, bu nedenle de, onu tanıyan kimse tarlalarını sürmeye gitmezdi.
Bunun üzerine, lânetli bir adam gibi dedi: «Pazar yerine gidip, hiç bir şey
yapmayan boş adamları bulacağım, onlar da boş olduklarından bağlıklarımı
işlemeye gelecekler.» Bu adam evinden çıktı ve boş boş oturup, hiç paraları
olmayan pek çok yabancı buldu. Kendileriyle konuşup, onları bağlığına
şevketti. Fakat, onu tanıyan ve eli iş tutan hiç kimse o tarafa gitmedi.
«(Çalıştırdıklarının) hakkını vermeyen şeytan'dır, çünkü o iş verir ve insan
bunun karşılığında hizmetine sonsuz ateşler alır. Bu nedenle, Cennet'ten
sürülmüş ve işçiler aramaya çıkmıştır. O, işlerine mutlaka, boş boş oturanları,
en çok da kendisini tanımayanları koşar. Her ne durumda olursa olsun,
kötülüğü bilmek, ondan kurtulmak İçin yeterli değildir. Fakat, onu altetmek
için iyiliklerle uğraşmak da gerekir.»
«Size bir temsil (daha) anlatıyorum. Üç bağ tarlası olan ve bunları üç çiftçiye
icara veren bir adam vardı. Birinci adam bağları nasıl işleyeceğini
bilmediğinden, bağlar yalnızca yaprak verdi, ikincisi üçüncüye, bağlara nasıl
bakılması gerektiğini öğretti; o da onun sözlerini en iyi şekilde dinledi ve
kendisine anlatıldığı şekilde kendininkini işledi; o kadar ki, üçüncünün bağı
çok (meyve) verdi. Fakat, ikinci zamanını yalnızca konuşmakla geçirerek,
bağını işlemeden bıraktı. İcarları ödeme zamanı gelince, bağ tarlalarının
sahibine birinci (adam) dedi:. «Efendi, bağ tarlalarının nasıl işleneceğini
bilmiyorum, bu bakımdan, bu yıl hiç meyve alamadım.»
76.
Bağ sahibi cevap verdi: «Ey aptal, sen dünyada tek başına mı yaşarsın da,
toprağı işlemesini çok iyi bilen ikinci bağcının fikrini sormazsın? Belli ki, bana
(hiç bir şey) ödemeyeceksin.»
«Ve, böyle deyip, onu efendisine (borcunu) ödeyinceye kadar hapiste
çalışmaya mahkûm etti; (fakat) sade dilliliğinden acıma (duyguları) harekete
geçip onu salıverip, dedi: «Defol, benim bağımda daha fazla çalışmanı
istemiyorum, senin borcunu ödemen için bu kadarı yeter.»
İkincisi geldi (ve) ona (bağ) sahibi dedi: «Hoş geldin benim bağcım! Bana
borçlu olduğun meyveler nerede? Kuşkusuz sen, bağların nasıl budanacağını
en iyi bilen olduğundan, sana icara verdiğim bağım çok meyve vermiş
olmalı.»
İkinci (adam) cevap verdi: «Ey efendi, senin bağın öyle duruyor, çünkü, ben
ne kök ve dalları budadım, ne de toprağı işledim; bu bakımdan, bağ meyve
vermedi, ben de sana (borcumu) ödeyemiyorum.»
Bunun üzerine bağ sahibi, üçüncü (adamı) çağırdı ve hayret içinde sordu:
«Bana, kendine ikinci bağı icara verdiğim şu adamın, sana icara verdiğim
bağın nasıl işleneceğini sana tam olarak anlattığını söyledin. Öyle de, nasıl
olur da ona icara verdiğim bağ, hepsi aynı toprakken meyve vermemiş
olsun?» Üçüncü (adam) cevap verdi: «Efendi, bağlıklar yalnızca konuşmakla
işlenmez, fakat, bağının meyve vermesini isteyen günde bir gömlek
terletmelidir. Ve, hiç bir şey yapmaz, ama vaktini konuşmakla harcarken ey
efendi, senin bağcının bağı nasıl meyve versin? Emin olun ey efendi, eğer o
kendi sözlerini uygulamaya koymuş olsaydı, bu kadar çok konuşamayan ben
sana iki yıllık icarı öderken, o beş yıllık bağ kirasını verirdi.»
«Efendi kızdı ve bağcıya sertçe çıkıştı: «Ve sen, kesilecek dalları kesmeyip,
tarlayı düzlememekle büyük bir iş yaptın. Bu nedenle de, sana verilecek
büyük bir ödül var!» Ve, hizmetçilerini çağırıp, onu acımadan dövdürdü. Ve
sonra da, onu her gü n döven zalim bir hizmetçinin gözetiminde hapse koydu.
Ve arkadaşlarının ricalarına bakıp da, hiç bir zaman serbest bırakmak da
İstemedi.»
77.
Bakın, size diyorum ki, Hüküm Günü'nde pek çokları Allah'a diyecek: «Rabb,
biz senin kanununu va!z ettik ve öğrettik.» Bunlara karşı kuşlar bile haykırıp,
diyecekler: «Siz başkalarına va'z ederken, kendi dilinizle kendinizi mahkûm
ediyordunuz, ey günah işçileri!»
«Allah sağ ve diridir ki» dedi Isa, «gerçeği bilip de aksini yapan, öylesine feci
bir ceza ile cezalandırılacak ki, hani neredeyse şeytan bile ona acır duruma
gelecek. Şimdi söyleyin bana, Allah bize kanununu bilmek için mi verdi,
uygulamak için mi? Bakın, size diyorum ki, tüm ilmin amacı, bildiğini yapan
bir akıla sahip olmaktır.»
«Söyleyin bana, eğer bir kişi sofrada oturup, gözleriyle nefis etlere baksa,
ama elleriyle kirli şeyleri seçse ve bunları yese bu bir deli değil midir?»
«Kesinlikle öyle» dedi havariler. O zaman, İsa dedi: «Ey bütün delilerden de
deli, sen ey adam, anlayışınla göğü bilir, ellerinle yeri seçersin; anlayışınla
Allah'ı tanır, içinden dünyayı seçersin; anlayışınla Cennet'in zevklerini bilir,
yaptıklarınla Cehennemin bayağılıklarını seçersin. Kılıcı Bırakıp da, savaşa
kınıyla giden cesur asker! Şimdi, bilmezmisiniz ki, geceleyin yü rü yen
yalnızca ışığı görmek için değil, gerçekte, hana salimen varabilsin diye doğru
yolu görmek için ışığı arzular? Ey, bin defa hakir görülüp, iğrenilmesi
gereken dünya, çünkü, Allah'ımız kutsal peygamberleriyle hep kendi
ü lkesine ve dinlenme yerine giden yolu bildirmek istedi, fakat, sen şerli
(yaratık), yalnızca gitmek istememekle kalmaz, daha kötüsü, ışığı hakir
görürsün! Şu deveyle ilgili atasözü (ne) doğrudur: «Deve, kendi çirkin
yüzünü görmek istemediğinden içmek için duru suyu beğenmezmiş.» îşte,
kötü lük yapan dinsizler de böyledir; kötü işleri bilinmesin diye ışıktan nefret
ederler. Fakat, âklı olup da, iyi işler yapmamakla kalmayıp, daha kötüsü,
(aklını) şerlerde kullanan, hediyeleri, (onları) vereni öldürmek için alet olarak
kullanan gibidir.»
78.
«Bakın, size diyorum ki, Allah şeytan'ın düşüşüne acımadı, ama, yine de
Adem'in düşüşüne (acıdı). Bırakın, artık bu, iyiliği bilip de kötülük yapanın
mutsuz durumunu bilmeniz için yetsin.»
O zaman, Andreas dedi: «Ey muallim, böyle bir duruma düşmemek için,
bilgiyi bir yana koymak iyi bir şey (o halde)!»
İsa cevap verdi: «Eğer, dünya güneşsiz, insan gözsüz ve ruh da anlayışsız
iyiyse o zaman bilmemek de iyidir. Bakın, size diyorum ki, bilginin ebedi
hayat için olduğu kadar, ekmek geçici hayat için iyi değildir. Öğrenmenin
Allah'ın bir emri olduğunu bilmez misiniz? Şöyle diyor Allah: «Büyüklerinize
sorun ve onlar size öğretsinler.» Ve, kanun hakkında Allah der: «Görün ki,
hükmüm gözlerinizin önündedir; oturacağınız zaman, yürüyeceğiniz zaman
ve her zaman onun ü zerinde düşünün.» Öyleyse, öğrenmenin iyi olup
olmadığını şimdi biliyorsunuzdur herhalde. Ah, mutsuzdur bilgeliği hakir
gören. Çünkü o, ebedî hayatı kesinlikle yitirecektir.»
Yakup, karşılık verdi: «Ey muallim, Eyüb'ün bir hocadan ders almadığını
biliyoruz, İbrahim de (aynı); öyleyken, Allah'ın kutsal (kulları) ve peygamber
oldular.»
İsa cevap verdi: «Bakın, size diyorum ki, güveyin evinden olanın evlenme
(törenine) çağırılmasına gerek yoktur, çünkü o, törenin yapıldığı evde
oturmaktadır. Fakat, evden uzakta olanlar (çağırılır). Şimdi, bilmez misiniz ki,
Allah'ın peygamberleri Allah'ın rahmet ve bereket evindedirler ve Allah'ın
kanunlarını açık olarak içlerinde bulurlar. Babamız Davud bu konuda (bakın)
ne der: «Allah'ımın kanunu kalbimdedir; bu nedenle, O'nun yolu kazmakla
yapılmayacaktır.» Bakın, size diyorum ki, Allah'ımız insanı yaratırken, onu
yalnızca doğru olarak yaratmakla kalmadı. aynı zamanda kalbine, Allah'a
kulluk etmeye uygun olanı kendine göstermesi için bir ışık yerleştirdi. Bu
bakımdan, bu ışık gü nahlar nedeniyle kararsa bile, yine de sönmez, Çünkü,
her kavimde, Allah'ı yitirmiş olup, sahte ve yalancı tanrılara kulluk etseler
bile, Allah'a kulluk etme arzusu vardır. Dolayısıyla, bir insanın Allah'ın
peygamberlerinden ders alması gereklidir, çünkü onlar, Allah'a iyi kulluk
ederek Cennet'e, vatanımıza giden yolu öğretmek için ışığı yakarlar; tıpkı,
gözleri hasta olanlara yardım ve kılavuzluk edilmesinin gerekli olduğu
gibi.»
79.
Yakup karşılık verdi: «Peygamberler ölüyse bize nasıl öğretecekler; ve
peygamberler hakkında bilgisi olmayana da nasıl öğretilecektir?»
Isa cevap verdi: «Onların akidesi, incelenebilsin diye yazılır, çünkü
(yazılanlar) peygamberden size (kalandır). Bakın, bakın size diyorum ki,
peygamberliği hakir gören, yalnızca peygamberi hakir görmekle kalmaz,
peygamberi gönderen Allah'ı da hakir görmüş olur., Fakat, (bazı) kavimler
gibi peygamberliği bilmeyenlere gelince, size söylüyorum: Eğer, böyle
yörelerde bir insan kalbinin kendine gösterdiği biçimde, başkalarından
görmediğini başkalarına yapmadan ve başkalarından aldığını komşusuna
vererek yaşayacak olursa, evet böyle bir insan Allah'ın rahmetinden uzak
kalmayacaktır. Ölürken, daha önce olmazsa Allah kendisine öğretecek ve
rahmetle kanununu verecektir. Belki de, Allah'ın kanun sevgisi için kanun
verdiğini düşünüyorsunuz. Kesinlikle böyle değil, ama, gerçekte Allah
kanununu, insan Allah sevgisi için iyilik yapsın diye verir. Ve, Allah Kendi
sevgisi için iyilik yapan bir insan bulsa sanki onu hakir mi görecektir? Hayır,
asla, ama daha da, onu kendilerine kanun verdiklerinden çok sevecektir. Bir
örnek olarak anlatıyorum : «Büyük mal varlığı olan bir adam vardı; ve
bölgesinde yalnızca meyve vermeyen çöl topraklar bulunuyordu, îşte, bir gün
böyle bir çöl araziden geçerken, meyvesiz bitkiler arasında güzel meyveler
yeren bir bitki buldu. Bunun üzerine, bu adam dedi: «Bu bitki nasıl olur da,
böylesine güzel meyveleri verir? Onu kesinlikle kesmiyecek ve diğerleriyle
birlikte ateşe vermeyeceğim.» Ve, hizmetçilerini çağırıp, o bitkiyi söktürerek
bahçesine diktirdi. îşte böyle de size diyorum ki, Allah'ımız nerede olurlarsa
olsunlar, salih amel işleyenleri Cehennem'in alevlerinden koruyacaktır.»
80.
«Söyleyin bana, putatapıcılar arasında Eyub Uz'-dan başka nerede kaldı? Ve,
tufan zamanında Musa nasıl yazıyor? Bana söyleyin, O der: «Nuh gerçekten,
Allah'ın önünde rahmet buldu.» Babamız İbrahim'in sahte putlar yapıp
tapınan inançsız bir babası vardı. Lût, yeryüzünün en rezil insanları arasında
yaşadı. Danyal, bir çocukken Hananya, Azarya ve Mişael'le birlikte
Buhtunnasır tarafından öyle bir şekilde tutsak alındılar ki, o zaman daha
sadece iki yaşında idiler; ve puta tapıcı hizmetçiler kalabalığı içinde
yetiştirildiler. Allah sağ ve diridir ki, nasıl ateş zeytin, servi veya palmiye
demeden kuru şeyleri yakar ve onları ateşe çevirir, öyle de Allah'ımız,
Yahudi, Sisian, Yunan veya Ismaili demeden, salih amellerde bulunan
herkese merhamet eder. Fakat, kalbin orada durmasın ey Yakup. Çünkü,
Allah'ın peygamber gönderdiği yerde kendi hükmünü tümüyle reddedip
peygamberi izlemek, «O neden böyle diyor?», «Neden böyle yasaklıyor ve
emrediyor?» demeden, «Allah böyle istiyor», «Allah böyle emrediyor» demek
gerekir. Şimdi, İsrail kavmi Musa'yı hakir gördüğünde, Allah Musa'ya ne
demişti? «Onlar seni hakir görmediler, fakat onlar Beni hakir gördü ler.»
81.
«Bakın size diyorum ki, insan tüm ömrünü konuşup yazmayı öğrenmeye
değil, salih amel işlemeyi öğrenmeye de harcamalıdır. Şimdi söyleyin bana,
tüm dikkatiyle hizmet ederek, kendini memnun etmeye çalışmayan
Hirodes'in şu kulu kimdir? (Var mıdır böyle biri?) Yalnızca çamur ve gübre
olan bir bedeni memnun etmeye çalışıp da, tüm şeyleri yaratan ve ebedi
Sübhan ve Kuddüs olan Allah'a kulluk etmeye çalışmayıp unutan
dünya(dakiler)e yazıklar olsun.» «Söyleyin bana, eğer kâhinler Allah'ın ahd
sandığını taşırken bırakıp yere düşürmüşlerse, bu onların büyük bir günahı
değil midir?»
Havariler bunu duyunca titrediler, çünkü, Allah'ın sandığına yanlış
dokunduğu için Allah'ın Uzza'yı öldürdüğünü biliyorlardı. Ve dediler:
«Böyle bir günah en feci olanıdır.»
O zaman İsa dedi: «Allah sağ ve diridir ki, Allah'ın onunla her şeyi yarattığı
ve ona uymakla size sonsuz hayat sunduğu sözünü unutmak daha büyük bir
günahtır.»
Ve Isa böyle deyip dua etti. Duasından sonra dedi : «Yarın Samiriye'ye
varmamız gerekiyor, çünkü, Allah'ın kutsal meleği bana böyle dedi.»
Belli bir günün sabahında erkenden Isa, Yakub'un yaptığı ve oğlu Yusuf'a
verdiği kuyuya yaklaştı. Seyahat nedeniyle yorgun düşen Isa havarilerini
yiyecek satın almaları için şehre gönderdi. Kendi de kuyunun yanına, bir
kuyu taşının üstüne oturdu. Ve, bir de ne görsün, Samiriyeli bir kadın su
çekmek için kuyuya gelmiyor mu!
İsa kadına dedi: «İçmek için bana (su) ver!» Kadın cevapladı: «Şimdi, sen bir
İbrani olarak, ben Samiriyeli bir kadından içecek istemeye utanmıyor
musun?»
İsa cevap verdi: «Ey kadın, senden içecek isteyenin kim olduğunu bilsen,
belki de sen ondan içecek isterdin.»
Kadın karşılık verdi: «Şimdi, kuyu derinken ve senin de su çekecek ne kovan,
ne de ipin olmadığını görüp dururken, bana nasıl içmek için (su)
verecekmişsin?»
Isa cevap verdi: «Ey kadın, kim bu kuyunun suyundan içerse, susuzluk ona
yine gelir, fakat, kim benim verdiğim sudan içerse, artık bir daha susamaz;
ama (bunu) susuz olanlara içmek için verirler, o kadar ki, sonsuz hayata
ererler.»
O zaman, kadın dedi: «Ey Rab, bana bu suyundan ver.»
îsa cevap verdi: «Git, kocanı çağır, ikinize de içmeniz için vereceğim.»
Kadın dedi: «Benim kocam yok.»
îsa karşılık verdi: «Peki, doğruyu söyledin, çünkü senin beş kocan oldu,
şimdiki ise kocan değildir.»
Kadın bunu duyunca şaşırdı ve dedi: «Rab, anlıyorum ki, sen bir
peygambersin; bu nedenle söyle bana, yalvarırım : îbraniler, Kudüs'te Siyon
dağı üzerinde, Süleyman'ın yaptırdığı mabette ibadet ederler ve derler ki, bir
başka yerde değil (ancak) orada (insanlar) Allah'ın rahmet ve bereketini
bulurlar. Ve, halkımız (ise) bu dağlar üzerinde ibadet eder ve derler ki, ibadet
yalnızca Samiriye dağlarında yapılmalıdır. (Bu durumda) gerçek ibadet
edenler kimler olmuş oluyor?»
82.
O zaman İsa iç çekti ve ağlayıp, dedi: «Yazıklar olsun sana Yahudiye, çünkü,
sen «Rabb'ın mabedi, Rabb'ın mabedi» diye büyüklenir ve sanki hiç Allah
yokmuş gibi ömür sürer, kendini tümden dünyanın zevklerine ve
kazançlarına verirsin; (işte) bu kadın Hüküm Günü 'nde seni Cehennem'e
mahkûm edecek; çünkü, bu kadın Allah önünde rahmet ve bereketin nasıl
bulunacağını öğrenmeye çalışıyor.»
Ve, kadına dönerek dedi: *Ey kadın, siz Samiriyeliler bilmediğiniz şeye ibadet
eder, fakat biz İbranîler bildiğimiz şeye ibadet ederiz. Bak, sana diyorum ki,
Allah ruhtur ve gerçektir, ve öyle de, ona ruhtan ve gerçekten ibadet
edilmelidir. Çünkü, Allah'ın va'di Kudüs'te, Süleyman mabedinde
yapılmıştır, başka yerde değil. Ama, inan bana, bir gün gelecek ve Allah
rahmetini bir başka şehre gönderecek ve her yerde O'na gerçekten ibadet
etmek mümkün olacaktır. Ve, Allah her yerde gerçek ibadeti rahmet(iy)le
kabul edecektir.
Kadın karşılık verdi: «Biz Mesih'e bakıyoruz; o geldiğinde bize öğretecek.»
İsa cevap verdi: «Biliyor musun sen kadın, Mesih'in geleceğini?»
Kadın cevap verdi: «Evet ya, Rab.»
O zaman İsa sevindi ve dedi: «Gördüğüm kadarıyla ey kadın, sen mü'minsin;
bu bakımdan bil ki, Mesih'in inancıyla Allah'ın seçtiği herkes kurtulacaktır;
dolayısıyla, Mesih'in gelişini bilmen gerekmektedir.»
Kadın dedi: «Ey Rab, belki de sen Mesih'sin.» İsa cevap verdi: «Ben, kuşkusuz
İsrail ailesine bir kurtuluş peygamberi olarak gönderilmiş bulunuyorum;
fakat, benden sonra Allah'ın tüm dünyaya gönderdiği Mesih gelecek; onun
için yaratmıştır Allah dünyayı. Ve, o zaman tüm dünyada Allah'a ibadet
edilecek ve rahmete erilecek, o kadar ki, şimdi yüz yılda bir gelen sevinç yılı
Mesih'le her yerde her (bir) yıla inecek.»
Sonra, kadın su kabını bırakıp, İsa'dan duyduğu her şeyi bildirmek üzere
şehre koştu.
83.
Kadın İsa ile konuşurken, havarileri gelmiş ye İsa'nın bir kadınla bu şekilde
konuşmasına şaşıp kalmışlardı. Yine de kimse ona, «Samiriyeli bir kadınla
böyle niye konuşursun?» demedi.
Sonra, kadın ayrılıp gidince dediler: «Muallim, yemeğe gelin.»
İsa karşılık verdi: «Ben öbür yemeği yemeliyim.» O zaman, havariler
birbirlerine dediler: «Belki, bir yolcu İsa ile konuşup ona yiyecek bulmak için
gitmiştir.» Ve, bu (satırları) yazana sorup dediler: «Buraya muallime yemek
getirebilecek kimse geldi mi ey Barnabas?»
O zaman (bu satırları) yazan cevap verdi: Gördüğünüz, şu boş kovayı suyla
doldurmak için getiren kadından başka kimse gelmedi.».O zaman, havariler
İsa'nın sözlerinin anlamını bekliyerek, şaşırıp kaldılar. Bunun üzerine îsa
dedi: «Bilmez misiniz ki, gerçek yiyecek Allah'ın istediğini yapmaktır,-
çünkü, insanı yaşatan ve ona hayat veren ekmek değil, daha çok, iradesiyle
(gelen) Allah'ın sözüdür. Ve, işte bu nedenle kutsal melekler yemezler. Ama,
yalnızca Allah'ın iradesiyle beslenerek yaşarlar. Ve, bu şekilde biz, Musa ve
İlya ve yine bir başkası kırk gün kırk gece hiç yiyeceksiz (dururuz).
Ve, İsa gözlerini kaldırıp dedi: «Hasat (vaktine) ne kadar var?»
Havariler cevap verdiler; «Ü ç ay.»
İsa dedi: «Öyleyse bakın, nasıl dağ mısırlarla ağarmışsa, ben de size diyorum
ki, bugün toplanması gereken büyük bir hasat vardır.» Ve, sonra kendisini
görmeye gelen kalabalığa işaret etti. Şehre varan kadın, «Ey insanlar, gelin ve
Allah'ın İsrail ailesine gönderdiği yeni bir peygamber görün» diyerek, tüm
şehri ayağa kaldırmış ve İsa'dan duyduğu şeylerin hepsini anlatmıştı. (îsa'nın
bulunduğu) yere gelip, kendileriyle kalması için ona yalvardılar; ve (İsa)
şehre girip onlarla iki gün kaldı; hastaları iyileştirdi ve Allah'ın melekûtuyla
ilgili dersler verdi.
O zaman, şehirliler kadına dediler: «Senin söylediğin zamankinden daha çok
onun mucizelerine ve sözlerine inanıyoruz; çünkü, o kuşkusuz Allah'ın kutsal
bir (kulu), kendine inananların kurtuluşu için gönderilmiş bir peygamberdir.
Gece yarısı namazından sonra havariler İsa'nın yanına vardılar ve (îsa) onlara
dedi: «Bu gece Allah'ın elçisi Mesih zamanında —Şimdi yüz yılda bir gelirken
her yıl gelen sevinç (gecesi) olacak. Bu bakımdan, istiyorum ki uyumayalım,
ibadet edelim, yüz kez rükûya varıp, her zaman hamde lâyık Kadir ve Rahim
olan Allah'ımızı ta'zim edelim ve her seferinde (şöyle) diyelim: «Sen yegâne
Allah'ımız, kabul ve itiraf ederiz ki, Sen'in başlangıcın olmadı, sonun da
olmayacak; çünkü Sen rahmetinle her şeye başlangıç verdin ve adaletinle de
hepsine bir son vereceksin; Sen'in insanlar arasında hiç bir benzerin yoktur.
Çünkü, sonsuz iyiliğin içinde Sen ne kımıldarsın, ne de herhangi bir arızaya
uğrarsın.. Bize merhamet et, çünkü, bizi Sen yarattın ve biz Sen'in Ellerinin
eseriyiz.»
84.
îbadet edildikten sonra îsa dedi: «Allah'a şükredelim, çünkü, bize bu gece
büyük rahmet indirdi; çünkü, bu gece geçecek olan zamanı geri getirdi. Ve
biz Allah'ın Elçisi'yîe birlikte ibadet ettik. Ve, ben onun sesini duydum.»
Havariler bunu duyunca çok sevindiler ve dediler: «Muallim, bize bu gece
bazı hükümler öğret.»
O zaman İsa dedi: «Hiç balla karışık gübre gördünüz mü?»
Cevap verdiler: «Hayır Rab, çünkü, kimse bunu yapacak kadar deli değildir.»
«(Madem öyle), ben de size diyorum ki, dünyada daha deli insanlar vardır.»
dedi îsa, «Çünkü, Allah'a kullukla onlar dünyaya kulluğu karıştırırlar. O
kadar ki, lekesiz hayat yaşayanların pek çoğunu şeytan aldatmış ve ibadet
ederlerken, ibadetleriyle dünya işlerini kanştirmışlar, bu nedenle de, bu
zamanda Allah'ın gözünde çirkinleşmişlerdir. Söyleyin bana, ibadet için
yıkanırken, hiç bir pis şeyin kendinize dokunmamasına dikkat ediyor
musunuz? Evet, mutlaka. Ya ibadet ederken ne yapıyorsunuz? Ruhunuzu
Allah'ın rahmetiyle günahlardan temizliyorsunuz. Öyleyse, ibadet ederken,
dünyalık şeylerden söz etmek ister misiniz? (Aman) böyle yapmamaya dikkat
edin, çünkü, her dünyalık kelime, konuşanın ruhu üzerinde şeytan'ın bir
gübresidir.»
O zaman, havariler titrediler, çünkü, (İsa) ateşli bir ruhla konuşmuştu, ve
dediler: «Ey muallim, eğer, biz ibadet ederken bir arkadaş bizimle
konuşmaya gelirse ne yapalım?»
Isa cevap verdi: «Bekletin ve ibadeti tamamlayın.» Bartalemus dedi: «Ama,
alınır da, kendisiyle konuşmadığımızı görünce çeker giderse?»
İsa cevap verdi: «Eğer alınırsa, bana inanın ki, o sizin bir arkadaşınız veya bir
mü'min değil, gerçekte inanmayanın biri ve şeytan'ın yoldaşıdır. Söyleyin
bana, eğer Hirodes'in bir seyis yamağıyla konuşmaya gitseniz ve onu
Hirodes'in kulağına söz anlatırken bulsanız, sizi bekletti diye alınır mısınız?»
Kesinlikle hayır; aksine, arkadaşınızı kralın sevdiğini görerek rahat edersiniz.
Doğru değil mi?» dedi Isa.
Havariler cevap verdiler; «Doğruların doğrusu.» O zaman İsa dedi: «Bakın,
size diyorum ki, herkes ibadet ederken Allah'la konuşur. Öyleyse, insanla
konuşacağız diye, Allah'la konuşmayı bırakmanız doğru olur mu? Bundan
dolayı, Allah'a kendinden çok saygı gösterdiğiniz için arkadaşınızın alınması
doğru olur mu? İnanın bana, eğer beklettiğimiz zaman alınırsa, şeytan'ın iyi
bir kulu (demektir) o. Çünkü, Allah'ın insan için bırakılması şeytan'ın
arzusudur. Allah sağ ve diridir ki, her iyi işte, Allah'tan korkan kendini
dünyanın işlerinden ayırmalı ki, iyi ameli bozulmasın.»
85.
«Bir adam kötü işte bulunduğu veya kötü sözler söylediği zaman, biri onu
düzeltmeye gidip, bu tip işlerden men etse, bu adamın yaptığı nedir?» dedi
İsa.
Havariler cevap verdiler: «İyi eder, çünkü, güneşin daima karanlığı sürüp
çıkarmaya çalışması gibi, her zaman kötülüklerin men edilmesini isteyen
Allah'a hizmet eder.»
İsa dedi: «Ben de size diyorum ki, aksine, bir insan iyilik yapar ve iyi (şeyler)
konuşurken, kim onu daha iyi olmayan herhangi bir şeyi bahane ederek
engellemeye çalışırsa şeytan'a hizmet eder. Hayır, hayır, onun yoldaşı (bile)
olur. Çünkü şeytan, her iyi şeyi engellemekten başka bir işe bakmaz.»
«Şimdi ben size ne diyeyim? Allah'ın dostu ve mukaddesi Süleyman
Peygamber'in dediği gibi diyeyim size: «Tanıdığınız bin kişiden biri
arkadaşınızdır.»
O zaman Matta dedi: «Öyleyse, kimseyi sevemiyeceğiz.»
Isa cevap verdi: «Bakın, size diyorum ki, sizin için günah dışında herhangi bir
şeyden nefret etmek meşru değildir; o kadar ki, şeytan'dan bile Allah'ın
yaratığı olarak nefret edemez, ancak Allah'ın düşmanı olarak (nefret
edebilirsiniz). Bu, neden böyle biliyor musunuz? Söyleyeyim size: Çünkü, o,
Allah'ın bir yaratığı olup, Allah'ın yarattığı her şey iyi ve tamdır. Bu
bakımdan, kim yaratılandan nefret ederse Yaratan'-dan da nefret eder. Fakat,
arkadaş tek bir şeydir, kolayca bulunmaz, ama kolayca yitirilir. Çünkü,
arkadaş sonsuz derecede sevdiğiyle zıtlaşmaya katlanamaz. Dikkat edin,
tedbirli olun ve arkadaş olarak sevdiğinizi sevmeyeni seçmeyin. Arkadaşın
ne demek olduğunu biliyor musunuz? Arkadaş; şu bu değil, yalnızca ruh
doktoru demektir. Ve böyle de, nasıl kişi, hastalığı bilip de, ilâcını vermekten
anlayan iyi bir doktoru çok seyrek bulursa, aynı şekilde, hataları bilip,
doğruya yöneltmekten anlayan arkadaşlar da (çok seyrek bulunur.) Fakat,
burada bir şer vardır; şöyle ki, arkadaşlarının hatalarını görmezlikten gelen
arkadaşlara sahiptir pek çokları; diğerleri vardır, onları mazur görür; bir
diğerleri onları dünyevî bahanelerle savunur; ve en kötüsü de, arkadaşını
yanlışlara çağırıp yardım eden ve sonunu kendi kötü sonuna benzetendir.
Dikkat edin ki, böylelerini arkadaş edinmeyesiniz, çünkü, gerçekten onlar
düşmandırlar ve ruh katilleridirler.»
86.
«Arkadaşınız şöyle olsun: Sizi doğrultmak isterken bile, kendisi doğrulsun;
sizin Allah sevgisi için her şeyden geçmenizi isterken bile, Allah'a hizmet için
kendini bile feda etmeniz onu memnun etsin.
«Ama söyleyin bana, eğer bir kişi Allah'ı nasıl seveceğini bilmezse, kendini ne
şekilde seveceğini nasıl bilir; kendini sevmeği bilmezken, başkalarını ne
şekilde seveceğini nasıl bilir? Kesinlikle imkânsızdır bu. Bu bakımdan,
kendinize arkadaş seçeceğiniz zaman (çünkü, hiç arkadaşı olmayan, oldukça
yoksul olandır) , önce, onun güzel soyuna, güzel ailesine, güzel evine, güzel
giysisine, güzel şekline ve güzel sözlerine bakmayın. Çünkü; kolayca
aldanırsınız. Fakat, Allah'tan nasıl korktuğuna, dünyalık şeyleri nasıl hakir
gördüğüne, salih amelleri nasıl sevdiğine ve hepsinin üstünde kendi
bedeninden nasıl nefret ettiğine bakın ki, gerçek arkadaşı kolayca bulasınız;
eğer o her şeyin üstünde Allah'tan korkuyor ve dünyanın fani şeylerini hakir
görüyorsa; her zaman salih amellerle meşgul oluyor ve kendi vücudundan
zalim bir düşman gibi nefret ediyorsa. Yine de, böyle bir arkadaşı, sevgin
onda kalacak şekilde sevmeyeceksiniz. Çünkü, (bu şekilde) bir puta tapıcı
olursunuz. Ama, onu Allah'ın size verdiği bir hediye olarak sevin, çü nkü, bu
şekilde Allah (onu) daha büyük sevgiyle süsleyecektir. Bakın, size diyorum
ki, gerçek bir arkadaş bulan Cennet'in zevklerinden birini bulmuştur; hayır,
hayır, böylesi Cennet'in anahtarıdır.
Teddeus karşılık verdi: «Ya, bir adamın şans eseri, sizin anlattığınız gibi
olmayan bir arkadaşı olacak olursa, ey muallim? Ne yapsın o? Ondan vaz mı
geçsin?»
İsa cevap verdi: «Gemisini kârlı olduğu sürece kullanan, zararlı hale geldiğini
gördüğü zaman da bırakan denizcinin yaptığı gibi yapsın. Senden daha kötü
olan arkadaşını böyle yaparsın, senin için bir tehlike olduğu şeylerde eğer
Allah'ın rahmetinden ayrı düşmeyeceksen onu terk et.»
87.
«Vay haline tökezlerden dolayı dünyanın. Tökezlerin gelmemesi olmaz, tüm
dünya kötü lü kler içinde yü zü yor çünkü. Ama yine de, vay o adama ki,
tökezler onun vasıtasıyla gelir. Eğer bu adam boynunda bir el değirmeni
taşıyıp, denizin derinliklerine dalsaydı, komşusuna karşı suç işlemesinden
daha iyi olurdu. Eğer, gözünüz sizin bir günah nedeniyse, onu çıkarıp atın;
çünkü, tek bir gözle Cennet'e gitmek, ikisiyle birlikte Cehennem'e gitmekten
daha iyidir. Eğer, eliniz veya ayağınız sizi günaha itiyorsa, (yine) aynı şekilde
yapın; çünkü, göklerin melekûtuna bir ayak veya bir elle girmek, iki el veya
iki ayakla Cehennem'e gitmekten daha iyidir.»
Petrus seslendi: «Rab, ben bunu ne yapayım? Muhakkak, kısa zamanda parça
parça olacağım.»
İsa cevap verdi: «Ey Petrus, bedeni aklı bırak ve doğruca gerçeği bul. Çünkü,
sana öğreten senin gözündür, sana işlerinde yardım eden ayağındır, sana
bir~şeyler alıp veren de elindir. Bu bakımdan, bunlar senin için günah nedeni
olursa, onları bırak; çünkü, Cennet'e bilgisiz, bir kaç amelle ve yoksul gitmek,
Cehennem'e akıllı, büyük amellerle ve zengin gitmekten daha iyidir. Seni
Allah'a kulluktan alıkoyan her şeyi, bir kişinin görmesini engelleyen her şeyi
fırlatıp attığı gibi, kendinden çıkar at.»
Ve, îsa böyle söyleyip, Petrus'u yanına çağırdı ve ona dedi: «Eğer, kardeşin
sana karşı günah işlerse, git ve onu düzelt. Eğer düzelirse sevin; çü nkü,
kardeşini kazanmış olursun. Ama, düzelmezse, yeniden git ve iki tanık
çağırıp, onu yeniden düzelt; ve düzelmeyecek olursa git ve durumu kiliseye
anlat; yine de düzelmeyecek olursa, onu kâfir yerine koy, bu bakımdan,
onunla aynı çatı altında durmaz, onun oturduğu masada yemek yemez ve
onunla konuşmazsın; o kadar ki, yürürken ayağını koyduğu yeri bilirsen,
oraya kendi ayağını koymazsın.»
88.
Ama, aklında olsun ki, kendini daha iyi görmeyesin; bunun, yerine şöyle
diyesin: «Petrus, petrus, eğer Allah nimetiyle sana yardım etmese, ondan
daha kötü olursun.»
Petrus karşılık verdi: «Onu nasıl düzeltmeliyim?»
îsa cevap verdi: «Kendinin nasıl düzeltilmesini istiyorsan öyle. Başkalarının
sana nasıl katlanmalarını istiyorsan, sen de başkalarına öyle katlan. înan bana
Petrus, çünkü sana söylüyorum ki, merhametle kardeşini düzelttiğin her
vakit Allah'ın merhametini çekersin ve sözlerin meyvesini verir; fakat, sert ve
haşin olursan, Allah'ın adaleti tarafından sertçe cezalandırılırsın ve sözlerin
hiç meyve vermez. Söyle bana Petrus: Şu, yoksulların içinde yemeklerini
pişirdikleri toprak kaplar var ya, bunları onlar denk geldiğince taşlarla ve
demir çekiçlerle mi yıkıyorlar? Emin ol ki hayır; ama, bunların yerine sıcak
suyla (yıkamıyorlar mı?) Kaplar, demirle parça parça olur, yemek eşyası
ateşte yanar; fakat, insan merhametle düzelir. Dolayısıyla, kardeşini
düzelteceğin zaman kendi kendine şöyle diyesin: «Eğer Allah bana yardım
etmezse, onun bugün yaptıklarının, ben daha kötüsünü yaparım yarın.»
Petrus karşılık verdi: «Kardeşimi kaç kez bağışlamalıyım, ey muallim?»
İsa cevap verdi: «Onun seni kaç kez bağışlamasını istiyorsan, o kadar.»
Petrus dedi: «Gü nde yedi kez mi?»
îsa cevap verdi: «Yalnızca yedi kez değil, onu her gün yetmiş çarpı yedi kez
bağışlayacaksın; çünkü.-bağışiayan bağışlanacak, cezaya çarptıran ise cezaya
çarptırılacaktır.»
O zaman bu (satırlar) ı yazan dedi: «Yanıklar olsun reislere! Çünkü,
Cehennem'e gidecektir onlar.»
îsa, onu azarlıyarak dedi: «Böyle demekle aptallaşıyorsun, ey Barnabas! Bak,
sana diyorum ki, reisin devlet için gerekli olduğu kadar, banyo vücut için,
gem at için ve dümen gemi için önemli değildir. Ve, hangi nedenle Allah
Musa'ya, Yuşa'ya, Samuel'e, Davud ve Süleyman'a ve gelip geçen daha pek
çoklarına hüküm verdi? Bunlara Allah, kötülüklerin kökünden kazınması için
kılıç vermiştir.»
O zaman, bu (satırları) yazan dedi: «Şimdi, cezaya çarptırma ve bağışlama
hükümleri nasıl verilmeli?»
îsa cevap verdi: «Herkes hüküm verici değildir: -Çünkü, başkalarını cezaya
çarptırma hak ve yetkisi yalnızca hakimlere aittir, ey Barnabas. Ve, nasıl baba,
tüm beden çürümesin diye, çürümüş bir azanın oğlundan kesilip atılmasını
emrederse, hakim de suçluları cezaya çarptırmalıdır.»
89.
Petrus dedi: «Kardeşimin tevbe etmesi için ne kadar beklemem gerek?»
İsa cevap verdi: «Seni ne kadar beklemelerini istiyorsan o kadar.»
Petrus karşılık verdi: «Herkes bunu anlamaz; bu bakımdan, bize daha açık
konuşun.»
îsa cevap verdi: «Allah'ın seni beklediği kadar, sen de kardeşini bekle.»
«Bunu da anlamazlar» dedi Petrus. îsa cevap verdi: «Tevbe etmek için vakti
olduğu sürece bekle.»
O zaman, Petrus üzüldü ve diğerleri de (üzüldüler) , çünkü, söylemek
istenileni anlamadılar. Bunun üzerine, îsa cevap verdi: «Eğer sağlam anlayış
sahibiyseniz ve kendinizin gü nahkâr olduğunuzu biliyorsanız, kalbinizi
günahkâra karşı merhametten kesmeyi hiç bir zaman düşünmezsiniz. Ve, ben
böyle açık açık söylüyorum size, ki günahkâr, dişlerinin altında nefes alıp
verecek bir ruhu oldukça tevbe etsin diye beklenmelidir. Çünkü, Kadir ve
Rahim olan Allah'ımız onu böyle bekler. Allah demedi ki, «Şu saatte
günahkâr oruç tutacak, zekât verecek, namaz kılacak ve hacca gidecek ve ben
de onu affedeceğim.» Pek çokları bunu yerine getirdiler de, ebediyen lanete
uğradılar. Fakat, O dedi: «Şu saatte günahkâr günahlarına ağlasın, ben de,
kendi payıma onun kötülüklerini daha fazla hatırlamam.» Anlıyor
musunuz?» dedi îsa.
Havariler cevap verdiler: «Kısmen anladık, kısmen de anlamadık.»
îsa dedi: «Neresini anlamadınız?» Cevapladılar: «Oruçla birlikte namaz da
kılan pek çok kişinin lanete uğramasını.»
O zaman, îsa dedi: «Bakın, size diyorum ki, münafıklar ve goyimler Allah'ın
dostlarından daha çok namaz kılar, daha çok zekât verir ve daha çok oruç
tutarlar. Ama, inançları olmadığından, Allah sevgisi için tevbe edemezler ve
böylece lanete uğrarlar.»
O zaman Yuhanna dedi: «Bize, Allah aşkına imanı öğret.»
îsa cevap verdi: «Şimdi, sabah namazını kılma vakti.» Bunun üzerine kalkıp
yıkandılar ve her zaman Sübhan ve Azîm Allah'ımıza ibadet ettiler.
90.
Namaz bitince, havarileri yeniden İsa'nın yanına geldiler, o da ağzını açtı ve
dedi: «Yaklaş Yuhanna, çünkü bu gün, sorduğun her şeyi sana anlatacağım.
İman, Allah'ın seçtiklerini mühürlediği bir mühürdür: mühür ki, Elçisi'ne
vermiş ve O'nun ellerinden seçilmiş olan herkes imanı almıştır. Çünkü, nasıl
Allah birdir, öyle de, iman da birdir. Bu nedenle, her şeyden önce Elçisi'ni
yaratmış olan Allah, O'na her şeyden önce, sanki Allah'ın benzeriymiş
(resmiymiş) ve Allah'ın yaptığı ve söylediği şeylerin hepsiymiş gibi imanı
vermiştir. Ve, işte, mü'min imanla her şeyi birinin gözleriyle gördüğünden
daha iyi görür; çünkü, gözler yanılabilir; hatta, hemen hemen her zaman
yanılır; ama iman asla yanılmaz, çünkü, kaynak olarak Allah ve sözüne
sahiptir. Bana inan, imanla Allah'ın tü m seçtikleri kurtulur. Ve, herhangi bir
kimsenin iman olmadan Allah'ı memnun etmesinin imkânsız olduğu da
kesindir. Bu nedenle şeytan, orucu ve namazı, zekâtı ve haccı hiçe indirmek
için çalışmaz; inanmayanları daha bu işleri yapmaya iter, çünkü, insanın
karşılığını almadan çalıştığını görmekten zevk alır. Fakat, tüm gayretiyle
imanı hiçe indirmek için sancılanır durur. Bu bakımdan iman özenle bilhassa
korunmalıdır; ve en emin yol da, «Neden?» sorusunun insanları Cennet'ten
çıkardığını ve şeytan'ı en güzel bir melekten çirkin bir cine çevirdiğini
görerek, «Neden'i bırakmak olacaktır.»
O zaman Yuhanna dedi: «Şimdi biz, ilmin kapısı olduğunu göre göre,
«Neden» i nasıl bırakalım?»
İsa cevap verdi: «Öyle değil, «Neden» Cehennem'-in kapısıdır.»
Bunun ü zerine Yuhanna sustu, Isa devam etti : «Allah bir şey söylediği
zaman ey insan, sen kimsin ki, kuşkun kalmasın diye, «Neden böyle dedin ey
Allah; neden böyle yaptın? diyecekmişsin? Toprak kap, olur ya, yapıcısına
diyecek mi ki, «beni neden su tutmak için yaptın da, almak için yapmadın?»
Bak, sana diyorum ki, her iğvaya karşı şu sözle kendini güçlendirmen gerekir:
«Allah böyle dedi», -Böyle yaptı Allah»; «Allah böyle diledi»; çünkü, böyle
yapmakla emniyet içinde yaşarsın.»
91.
Bu zamanda Yahudiye'nin her yanında, İsa hakkında büyük bir dedikodu
vardı: Romalı askerler şeytan'ın çalışmalarıyla, İsa'nın kendilerini ziyaret
etmeye gelen Allah olduğunu söyleyerek, İbranîler'i karıştırıyorlardı. Bunun
üzerine, öylesine büyük bir fitne doğdu ki, kırk gün demeden tüm Yahudiye
silahlandı; o kadar ki, oğul babasına, kardeş kardeşine karşı durdu. Çünkü,
bazıları İsa'nın dünyaya gelen Allah olduğunu söylerken, diğerleri, «Hayır, O
Allah'ın oğludur» diyor; bir diğerleri de, «Hayır, çünkü Allah insana
benzemez, bu nedenle de, oğul edinmez; Nasıralı İsa ise Allah'ın bir
peygamberidir» diyorlardı.»
Ve, bu (fitne) İsa'nın gösterdiği büyük mucizeler nedeniyle doğmuştu.
Bunun üzerine, halkı susturmak için, başkâhinin alnında Allah'ın kutsal adı,
Teta Gramaton (aslından aynen alındı) olduğu halde kâhinlik cübbesini giyip
at ü zerinde merasimde görü nmesi gerekti. Ve, benzer şekilde vali Pilatus ve
Hirodes de ata bindiler.
Bu olaylar nedeniyle, Mizpeh'de, her biri kılıçlı ikiyüzbin kişiden oluşan üç
ordu toplandı. Onlara karşı Hirodes konuştu, fakat susmadılar. Sonra, vali ve
başkahin konuşup dediler: «Kardeşler, bu savaş şeytan'ın çalışmasıyla
doğuyor, çünkü îsa hayattadır ve ona baş vurup, kendisi hakkında ifade
vermesini istememiz gerekir. Sonra da ne derse ona inanırız.»
Bunun ü zerine herkes sustu; silahlarını bırakıp, birbirlerini kucakladılar ve
birbirlerine şöyle dediler: -«Beni affet, kardeş!»
O gün, kararlaştırıldığı biçimde herkes söyleyeceği şeye göre Isa'ya inanmayı
kalbine koydu. Ve, vali ile başkâhin tarafından, İsa'nın bulunduğu yeri
bildirecek olana büyük ödüller verileceği ilân edildi.
92.
Bu sırada biz, kutsal meleğin sözü üzerine Sina Dağı'na gitmiştik. Ve, îsa
orada havarileriyle birlikte kırk gün kaldı. Bu (süre) geçince, Kudüs'e gitmek
üzere îsa Erden ırmağına vardı. Ve, İsa'nın Allah olduğuna inananlardan biri
tarafından görüldü. Bunun üzerine sevinçlerin en büyüğüyle, -«Allah'ımız
geliyor» diye bağırıp, şehre varınca da, «Allah'ımız geliyor ey Kudüs, onu
almaya hazırlan!» diyerek tüm şehri ayaklandırdı. Ve, İsa'yı Erden yakınında
görmüş olduğuna tanıklık etti.
O zaman, küçük büyük herkes İsa'yı görmek için şehirden çıktı, o kadar ki,
şehir boşaldı; çünkü kadınlar, çocuklarını kucaklarına almışlar, yemek için
yiyecek almayı bile unutmuşlardı.
Bu durumu anladıkları zaman vali ve başkâhin atla çıkıp, halk arasındaki
fitnenin yatışması için, aynı şekilde İsa'yı bulmak için atla çıkan Hirodes'e bir
elçi gönderdiler. Bunun üzerine, iki gün Erden yakınındaki görülen yerlerde
İsa'yı aradılar ve üçüncü gün öğleye doğru, havarileriyle birlikte Musa'nın
kitabına göre ibadet için temizlenirken buldular.
îsa, yeri insanlarla dolduran kalabalığı görünce çok şaşırdı ve havarilerine
dedi: «Belki de şeytan Yahudiye'de fitne uyandırmıştır. şeytan'dan
günahkârlar üzerindeki egemenliğini Allah inşallah alır.»
Ve, bunu dediğinde kalabalık yaklaşıyordu ve kendisini tanıdıkları zaman,
«Hoş geldinler sana ey Allah'ınız!» diye bağırmaya ve Allah'a yapıyorlarmış
gibi saygı gösterilerinde bulunmaya başladılar. Bunun üzerine İsa büyük bir
aah çekti ve dedi: «Gidin benim önümden ey deliler, çünkü, ben yerin açılıp
da iğrenç sözlerinizden dolayı sizinle birlikte beni yemesinden korkuyorum!»
Bunun üzerine insanlar dehşete kapılarak, ağlamaya başladılar.
93.
O zaman, İsa sus işareti olarak elini kaldırdı ve dedi: «Siz var ya siz, ey
İsrailîler, bir insan olan bana Allah'ımız demekle büyük hata işlediniz. Ve,
korkarım ki, Allah bundan dolayı kutsal şehir üzerine, onu yabancılara köle
ederek ağır bir belâ indirir Ey, sizi buna iten bin kez lanetli şeytan!»
Ve bunu deyip, İsa iki elleriyle yüzünü tokatladı, bunun üzerine öylesine bir
yas yükseldi ki, kimse îsa'nın ne dediğini duyamıyordu. Bu durum
karşısında, Isa bir kez daha sus işareti olarak elini kaldırdı. Ve, halk ağlamayı
bırakınca, bir kez daha konuştu: «Göğün huzurunda itiraf ediyor ve yer
üzerinde oturan her şeyi tanıklığa çağırıyorum ki, ben sizin dediğiniz,
şeylerin tümüne yabancıyım; görüyor (sunuz) ki, ben, ölümcül (bir) kadından
doğmuş, Allah'ın hükmüne tabi, diğer insanlar gibi yeme ve uyuma, soğuk ve
sıcak dertlerini çeken bir insanım. Bu bakımdan, Allah hükmünü vereceği
zaman; sözlerim benim insandan öte olduğuma inananların her birini bir kılıç
gibi delip geçecektir.»
Ve, böyle dedik (ten sonra) îsa, çok büyük bir atlı kalabalığı gördü ve bundan
Hirodes ve başkâhinle birlikte valinin gelmekte olduklarını anladı.
O zaman İsa dedi: «Ne belli, belki onlar da delirmiştir.»
Vali, Hirodes ve başkâhinle birlikte oraya varınca, herkes atından inip, İsa'nın
çevresinde bir çember oluşturdular, o kadar ki, askerler İsa'nın başkâhinle
konuşmasını dinlemek isteyen halkı tutamıyorlardı.
îsa saygıyla kâhine yaklaştı, ama o İsa'nın önünde rükûya vanp, tapınmak
istiyordu ki, İsa bağırdı; «Yaptığına dikkat et, ey yaşayan Allah'ın kâhini!
Allah'ımıza karşı günah işleme!»
Kâhin karşılık verdi: «Şimdi, Yahudiye senin alâmetlerin ve öğretinle öylesine
kaynıyor ki, senin Allah olduğunu haykırıyorlar; bu nedenle, halk
sıkıştığından, Roma valisi ve kral Hirodes'le buraya gelmiş bulunuyorum. Bu
bakımdan, sana yürekten rica ediyorum ki, senin yüzünden ortaya çıkan
fitneyi kaldırmaya razı olasın. Çünkü, bazıları Allah olduğunu söylüyor,
bazıları Allah'ın oğlu olduğunu, bazıları da bir peygamber olduğunu
söylü yor.»
îsa cevap verdi: «Ve sen, ey Allah'ın başkâhini, neden sen bu fitneyi
yatıştırmadın? Sen de mi yoksa aklını yitirdin? Allah'ın kanunu ile birlikte
peygamberlikler öylesine nisyana(unutulmaya) terkedilmiş ki, ey şeytan'ın
aldattığı lanetli Yahudiye!»
94.
Ve, îsa bunu söyleyip, yeniden dedi: «Göğün huzurunda itiraf ediyor ve yer
üzerinde oturan herkesi tanıklığa çağırıyorum ki, insanların hakkımda
dedikleri, yani, benim insandan öte olduğum (şeklinde söyledikleri) şeylerin
tümüne yabancıyım ben. Çünkü, bir kadından doğma, Allah'ın hükmüne
tabi, burada diğer insanlar gibi yaşayan, ve herkesin çektiği dertlere maruz
bir insanım ben. Ruhumun huzurunda durduğu Allah sağ ve diridir ki,
dediğin şeyi söylemekle büyük günah işledin, ey başkâhin. Bu günah
nedeniyle kutsal şehir üzerine büyük intikam gelmez inşallah.»
O zaman, kâhin dedi: «Allah bizi bağışlasın ve sen bizim için dua et.»
Sonra, vali ve Hirodes dediler: «Efendi, insanın senin yaptığını yapması
imkânsızdır; bu bakımdan, ne dediğini anlamıyoruz.»
îsa cevap verdi: «Dediğiniz doğru, çünkü, Allah insanda iyi şeyler yapar.
Nasıl ki, şeytan kötü şeyler yapıyor. Çünkü, insan bir dükkân gibidir. Oraya
rızasıyla giren çalışır ve orada satıcılık yapar. Fakat, söyleyin bana ey vali ve
sen ey kral, siz böyle dersiniz, çünkü bizim kanunumuza yabancısınız. Eğer,
Allah'ımızın ahdini ve va'dini okursanız, Musa'nın bir asayla suyu kana, tozu
pireye, çiği fırtınaya ve ışığı karanlığa çevirdiğini görürsünüz. Yerleri
kaplayan kurbağa ve fareleri Mısır'a getirdi, ilk doğanları öldürdü ve denizi
yardı da, orada Firavun'u boğdu. Ben, bunlardan hiç birini yapmış değilim.
Ve, Musa'ya gelince, herkes itiraf eder ki, o, şu anda ölmüş bir adamdır. Yuşa,
güneşi yerinde durdurdu ve Erden (ırmağını) yardı, ben bunları da henüz
yapmadım. Ve, Yuşa'ya gelince, herkes itiraf eder ki o şu anda ölmüş bir
adamdır. îlya gökten görüne görüne ateş ve yağmur indirdi, ben, bunları da
yapmış değilim. Ve, îlya'ya gelince, herkes itiraf eder ki, o bir insandır. Ve,
(aynı şekilde) Allah'ın kudretiyle, Kadir ve Rahîm, her zaman Sübhan ve
Kuddüs Allah'ımızı bilmeyenlerin akıllarının kavrayamayacağı şeyler yapan
daha pek çok peygamberler, kutsal insanlar, Allah'ın dostları.»
95.
Ardından, vali, başkâhin ve kral, İsa'dan halkı susturması için, yüksek bir
yere çıkıp halka konuşmasını rica ettiler. O zaman İsa, tüm İsrailîler kuru
ayakkabılarla geçerlerken Yuşa'nın Ürdün'ün orta yerinden on iki kabileye
aldırttığı oniki taştan birinin üzerine çıktı ve yüksek sesle dedi: «Kâhinimiz
yüksek bir yere çıksın da, oradan benim sözlerimi tasdik etsin.» Bunun
üzerine, kâhin oraya çıktı; İsa, herkes duysun diye, ona ayrıca dedi: «Yaşayan
Allah'ın va'dinde ve ahdinde, Allah'ımızın başlangıcı olmadığı ve hiç bir
zaman sonunun da olmayacağı yazılıdır.»
Kâhin, karşılık verdi: «Aynen böyle yazılıdır orada.»
İsa dedi: «Allah'ımızın yalnızca Kendi Sözü'yle her şeyi yaratmış olduğu
yazılıdır.»
«Aynen öyledir» dedi kâhin.
îsa dedi: «Allah'ın değişmeyen cisimsiz ve hiç bir şeyden oluşmaması
nedeniyle görünmez ve insan zihninden gizli olduğu yazılıdır.»
«Öyledir, gerçekten» dedi kâhin.
îsa dedi: «Allah'ımız sınırsız ve sonsuz olduğundan, gökler göğünün onu
ihata edemiyeceği yazılıdır.»
«Süleyman Peygamber de böyle söyledi ey îsa» dedi kâhin.
İsa dedi «Allah'ın yemediğinden, uyumadığından ve her hangi bir eksiklikle
ma'lûl olmadığından, hiç bir şeye ihtiyaç duymadığı yazılıdır.
«Öyledir» dedi kâhin.
îsa dedi: «Allah'ımızın her yerde olduğu ve vurup düşüren ve bütünleştiren
ve razı olduğu her şeyi yapan O'ndan başka hiç bir ilâh olmadığı yazılıdır.»
«Öyle yazılıdır» diye karşılık verdi kâhin.
O zaman îsa ellerini yukarı kaldırarak dedi: «Allah'ımız Rabb, tersine
inanacak herkese karşı şahit olarak, senin hükmüne getireceğim inancım
budur.» Ve, halka dönerek dedi: «Kâhinin, Allah'ın ebediyete kadar ahdi olan
Musa'nın kitabında yazılıdır dediği şeylere bakarak tevbe edin, ki günahınızı
idrak edebilesiniz; çünkü ben görü nen bir insan ve yeryü zü nde yü rü yen
diğer insanlar gibi ölümlü bir çiğnem çamurum. Ve, benim bir başlangıcım
oldu, sonum da olacak ve (ben) bir sineği (bile) yeniden yaratamayan
biri(yim).»
Bunun üzerine, halk sesli sesli ağlayıp dedi: «Günah işledik sana karşı
Allah'ımız Rabb; bize merhamet et.» Ve, kutsal şehrin güvenliği, Allah'ın
kızarak onu milletlerin ayaklarının altına teslim etmemesi için Isa'ya dua et
diye hepsi de yalvardı. Bu durum karşısında, îsa ellerini kaldırarak, kutsal
şehir ve Allah'ın insanları için dua etti. Herkes bağrışıyordu: «Amin, amin!»
96.
Dua bitince kâhin yü ksek bir sesle dedi: «Dur îsa, çünkü, milletimizi
sakinleştirmek için senin kim olduğunu bilmemiz gerekiyor.»
İsa karşılık verdi: «Ben, Davud soyundan Meryem oğlu îsa, ölümlü ve
Allah'tan korkan bir insanım ve şan, şeref ve azametin Allah'a verilmesine
çalışıyorum.»
Kâhin cevap verdi: «Musa'nın kitabında, Allah'ın ne dilediğini bize ilân
edecek ve dünyaya Allah'ın rahmetini getirecek olan Mesih'i Allah'ın bize
herhalde göndereceği yazılıdır. Bu bakımdan, senden rica ediyorum, bize
gerçeği söyle, sen beklediğimiz Allah'ın Mesihi misin?»
İsa cevap verdi: «Allah'ın böyle va'd ettiği doğrudur. Fakat ben kuşkusuz o
değilim, çünkü o benden önce yaratılmıştır ve benden sonra gelecektir.»
Kâhin karşılık verdi: «Sözlerinden ve alâmetlerinden, biz ne olursa olsun
inanıyoruz ki, sen Allah'ın bir peygamberi ve bir mukaddesisin. Bu nedenle,
tüm Yahudiye ve İsrail adına senden rica ediyorum ki, Allah aşkına bize
Mesih'in ne şekilde geleceğini anlatasın.»
îsa cevap verdi: «Ruhumun huzurunda durduğu Allah sağ ve diridir ki,
Allah, babamız İbrahim'e, «Senin soyundan yeryüzünün tüm kabilelerini
kutsayacağım» diye va'd etmişse de, ben yeryü zünün tü m kabilelerinin
beklediği Mesih değilim. Fakat, Allah beni dünyadan çekip alınca, şeytan
dinsizleri benim Allah ve Allah'ın oğlu olduğuma inandırarak, bu lânetli
fitneyi yeniden çıkaracak, bu şekilde sözlerim ve akidem öylesine tahrif
edilecek ki, ortada otuz mü 'min ya kalacak, ya kalmayacak. Bunun ü zerine
Allah dünyaya acıyacak ve herşeyi kendisi için yaratmış olduğu Elçisi'ni
gönderecek; O güneyden kuvvetle gelecek ve putatapıcılarla birlikte putları
yok edecek; şeytan'-dan insanlar ü zerindeki egemenliği (ni) alacak. Yanında,
kendisine inanacak olanların kurtuluşu için Allah'ın merhametini getirecektir.
Onun sözlerine inanacak olanlara (ne) mutlu.»
97. "MUHAMMED O'nun kutlu adıdır"
«O'nun ayakkabı bağlarını çözecek değerde değilsem de, Allah'tan O'nu
görme rahmet ve bereketini aldım.»
O zaman, vali ve kralla birlikte kâhin cevap verip, dedi: «Ü zme kendini ey
îsa, Allah'ın mukaddesi, çünkü, bizim zamanımızda bu fitne bir daha olmaz,
şundan ki, kutlu Roma senatosuna o şekilde yazacağız ki, împaratorluk
iradesiyle kimse sana bundan böyle Allah veya Allah'ın oğlu demeyecektir.»
O zaman, İsa dedi: «Sözlerinizden teselli bulmuyorum, çünkü sizin ışık
umduğunuz yere karanlık gelecektir; fakat benim tesellim, hakkımdaki her
batıl düşünceyi yok edecek ve dini tüm dünyaya yayılıp, (tüm dünyayı)
kontrolüne alacak olan Elçi'nin gelmesindedir, çünkü böyle va'd etmiştir
Allah, babamız İbrahim'e. Ve, bana teselli veren, onun dininin sona
ermeyecek ve Allah tarafından el değmeden korunacak olmasıdır.»
Kahin karşılık verdi: «Allah'ın Elçisi geldikten sonra, (daha) başka
peygamberler gelecek mi?»
İsa cevap verdi: «Ondan sonra Allah tarafından gönderilen gerçek
peygamberler gelmeyecek ama, pek çok yalancı peygamber gelecek; ki ben
buna üzülüyorum. Çünkü, şeytan Allah'ın adaletli hükmüyle onları
yerlerinden kaldıracak da, kendilerini, benim kitabımı bahane edinip
gizleyecekler.»
Hirodes karşılık verdi: «Bu tür dinsizlerin huzuruna geleceği Allah'ın adaletli
hükmü nasıl bir şeydir?»
İsa cevap verdi: «Ne adalettir ki, kurtuluşa götüren gerçeğe inanmayan,
lanete götüren bir yalana inanır. Bu nedenle size diyorum ki, Mika ve
Yeremya zamanında da görülebileceği üzere, dünya hep gerçek
peygamberleri horlamış ve yalancıları sevmiştir. Çünkü, her benzer kendi
benzerini sever.»
O zaman, kâhin dedi: «Mesih'e ne ad verilecek ve hangi işaret (ler) onun
gelişini ortaya koyacaktır?»
İsa cevap verdi: «Mesih'in adı hayranlık uyandırır, çünkü Allah ruhunu
yaratıp da, göksel bir nur içine koyduğu zaman ona (bu) adı kendisi
vermiştir. Allah dedi: «Bekle Muhammed; çünkü senin uğruna Cennet'i,
dünyayı ve yığınlarca yaratığı yaratacağım, içlerinden seni bir elçi
yapacağım, öyle ki, kim seni kutsarsa kutsanacak, kim seni lanetlerse
lânetlenecektir. Seni, dünyaya göndereceğim zaman, kurtuluşa elçim olarak
göndereceğim ve senin sözün gerçek olacak. O kadar ki, gök ve yer düşecek.
Fakat senin dinin düşmeyecek. MUHAMMED O'nun kutlu adıdır.»
O zaman, kalabalık seslerini yükseltip, dediler: «Ey Allah, bize elçini gönder!
Ey Muhammed, dünyanın kurtuluşu için çabuk gel!»
98.
Ve, kalabalık böyle deyip, İsa ile ilgili ve akidesi ile ilgili büyük görüşmeler
yapmış olarak, kâhin, vali ve Hirodes'le birlikte ayrıldılar. Bundan sonra
kâhin, Roma'ya, Senato'ya tüm meseleyi yazmasını validen rica etti; vali bunu
yerine getirdi. Bunun üzerine, Senato İsraililere acıyıp, Yahudilerin
peygamberi Nasıralı Isa'ya 'Allah' veya 'Allah'ın oğlu' diyenin öldürüleceği
hükmünü verdi. Bu hüküm, bakır üzerine kazınıp mabede kondu.
Kalabalığın büyük bölümü ayrıldığı zaman, kadın ve çocuk olmayan beşbin
kadar kişi kaldı; yolculuktan yorgun düşmüş, Isa'ya olan özlemleri nedeniyle
yanlarına almayı unuttuklarından iki gün ekmeksiz kalan ve bundan dolayı
çiğ ot yiyen (kişilerdi) bunlar bu bakımdan, diğerleri gibi ayrılıp
gidememişlerdi.
O zaman İsa, bu (durum)u sezince onlara acıdı ve Filipus'a dedi: «Açlıktan
helak olmamaları için bunlara nereden ekmek bulacağız?»
Filipus cevap verdi: «Rab, her birinin birazcık tatması için bile, ikiyüz altın bu
kadar ekmeği satın alma (ya yetmez)» O zaman Andreas dedi: «Burada beş
somunu ve iki balığı olan bir çocuk ,var, fakat bu kadar (kişi) için nedir ki
bu?»
İsa cevap verdi: «Kalabalığı oturtun.» Ellişer kırkar otlar üzerine oturdular. O
zaman İsa dedi: «Allah'ın adıyla! (Bismillah)» ve, ekmeği alıp, Allah'a dua
etti. Ve sonra ekmeği bölüp havarilere verdi, havariler (de) kalabalığa
verdiler; ve balıkları da böyle yaptılar. Herkes yedi ve herkes doydu. O
zaman İsa dedi: «Artanları toplayın.» Havariler parçaları toplayıp on iki sepet
doldurdular. Bunun üzerine herkes elini gözlerine koyup, dedi: «Uyanık
mıyım, yoksa düş mü görüyorum?» Ve, büyük mucize nedeniyle
kendilerinden geçmiş gibi bir saat öyle kalakaldılar.
Ardından İsa, Allah'a şükredip, onları dağıttı, fakat ayrılmak istemeyen
yetmiş iki kişi vardı; bu durum karşısında îsa, inançlarını anlayıp, onlan
şakirdi olarak seçti.
99.
Erden yakınındaki Tire'de çölün boş bir parçasına çekilen İsa, yetmiş iki (kişi)
yi, on ikiyle birlikte çağırdı ve kendisi bir taşın üzerine oturup, onlan da
yanına oturttu. Ve, bir ah çekişle ağzını açtı ve dedi: «Bu gün Yahudiye'de ve
İsrail'de büyük bir kötülük gördük, ve öyle bir (kötülük ki), göğsümün içinde
kalbim Allah korkusuyla titreyip duruyor. Bakın, size diyorum ki, Allah
kendi şanını kıskanır ve İsrail'i bir sevgili gibi sever. Bir genç bir hanımı
sevdiğinde, o kendisini sevmez de, başkasını (severse), kızar ve rakibini
öldürür, biliyorsunuz. Allah da böyle yapar, diyorum size: çünkü, İsrail
herhangi bir şeyi sevip, bu nedenle de Allah'ı unutur, Allah da böyle bir şeyi
hiçe indirir. Şimdi, hangi şey burada, yeryüzünde, Allah için din adamlığı ve
kutsal mabetten daha kıymetlidir? Bununla birlikte, Yeremya peygamber
zamanında insanlar Allah'ı unutmuşlardı ve tüm dünyada bir benzeri yok
diye yalnızca mabetle öğünüyorlardi; o zaman Allah gazaba gelip, bir
orduyla Babil kralı Buhtunnasır'a kutsal şehri aldırdı ve kutlu mabetle birlikte
yaktırdı. O kadar ki, Allah'ın peygamberlerinin dokunmak (korkusuyla)
titrediği tüm kutsal şeyler kötülük dolu kafirlerin ayakları altında ezildi
İbrahim, oğlu İsmail'i hak olandan biraz daha fazla sevdi; bunun üzerine
Allah İbrahim'in kalbindeki bu şerli sevgiyi öldürmek için, ona oğlunu
boğazlamasını emretti; bıçak kesmiş olsaydı, bunu yapacaktı.
Davud Abşelom'u şiddetle sevdi ve bu nedenle Allah, oğulun babasına isyan
etmesine hükmetti ve (oğul) saçından asılıp, Yoab tarafından öldürüldü- Ey
Allah'ın korkunç hükmü, Abşelom saçını her şeyden çok severdi de, bu (saç)
kendisinin asıldığı bir ipe döndü!
Suçsuz Eyüp, yedi oğlu ve üç kızını (gereğinden fazla) sevecekti ki, Allah
kendisini şeytan'ın eline verdi. (şeytan da) onu bir günde yalnızca
oğullarından ve zenginliğinden yoksun bırakmakla kalmadı, Aynı zamanda
onu acı bir hastalıkla çarptı. O kadar ki, yedi yıl süreyle bedeninden kurtlar
çıktı.
Babamız Yakup Yusuf'u öteki oğullarından daha çok sevdi: bunun üzerine
Allah onu sattırdı ve bu aynı oğullara Yakub'u aldattırdı; o kadar ki, kurtların
oğlunu yediğine inandı ve böylece ağlaya ağlaya on yıl geçirdi.
100
«Allah sağ ve diridir ki kardeşler, Allah bana kızar diye korkuyorum. Bu
bakımdan, Yahudiye ve İsrail'e varıp, on iki İsrail kabilesine aldanmamaları
için va'zlarda bulunmalısınız.»
Havariler korku içinde ağlayarak cevap verdiler: «Bize ne emredersen
yaparız.»
O zaman îsa dedi: «Üç gün namaz kılıp oruç tutalım, bundan sonra da her
akşam ilk yıldız görünüp, namaz bittiğinde, üç kez daha namaz kılıp, üç kez
O'ndan merhamet isteyelim, çünkü; Israililer'in günahı başka günahlardan üç
kez daha ağırdır.»
Öyle yapalım» diye karşılık verdi havariler.
Üçüncü günün bitiminde dördüncü günün sabahı, îsa tüm şakirtlerini ve
havarilerini çağırıp, kendilerine dedi: «Barnabas ve Yühanna benimle kalsın
yeter; siz diğerleri tüm Samiriye, Yahudiye ve İsrail yörelerine gidip, tevbeyi
anlatın; çünkü, balta, kesip devirmek için ağaca inmek üzeredir. Ve, hastalar
için de dua edin, çünkü Allah bana her hastalık üzerinde yetki vermiştir.»
O zaman, bu (satırlar)ı yazan dedi: «Ey muallim, eğer havarilerine tevbe etme
şekli sorulursa, ne cevap versinler?»
İsa karşılık verdi: «Bir adam cüzdanını yitirdiğinde, onu görmek için yalnızca
gözünü mü, veya almak için yalnızca elini mi, ya da sormak için yalnızca
dilini mi öne sürer? Kesinlikle hayır, ama, tüm bedenini öne sürüp, onu
bulmak için ruhunun tüm gücünü kullanır. Doğru değil mi?»
O zaman, bu (satırları yazan) cevap verdi: «Doğruların doğrusu.»
101. Günahkar Nasıl Tevbe Etmelidir?
Sonra İsa dedi: «Tevbe, kötü yaşantının ters yüzüdür; çünkü, her duyu günah
işlerken yaptığının tam tersine dönmelidir. Sevinç yerine keder konmalı,
gülme yerine ağlama, gülüp eğlenme yerine oruç, uyuma yerine gece
ibadetleri, boş vaktin yerine faaliyette bulunma, şehvetin yerine arılık, masal
söyleme ibadete, hırs ve tamah da sadaka vermeye dönüşsü n.»
O zaman, bu (satırlar)ı yazan karşılık verdi: «Ama, kendilerine nasıl
kederleneceğimiz, nasıl ağlayacağımız, nasıl oruç tutacağımız, nasıl faaliyet
göstereceğimiz, nasıl arı-duru kalacağımız, nasıl namaz kılacağımız ve
infakta bulunacağımız sorulursa ne cevap verecekler? Ve, nasıl tevbe
edileceğini bilmiyorlarsa, doğru olarak nasıl keffarette bulunacaklar?»
İsa cevap verdi: «îyi sordun ey Barnabas, İnşallah her şeye tam olarak cevap
vermek arzusundayım. Bu bakımdan, size bu gün genel olarak tevbeden söz
edeceğim ve bir(iniz)e söylediğimi hep(iniz)e söylüyorum
(demektir).»
«Öyleyse bil ki, tevbe bir başka şeyden daha fazla olarak salt Allah sevgisi
için yapılmalıdır. Aksi halde tevbe etmek boşuna olacaktır. (Durumu) size bir
benzetmeyle anlatayım.
«Her bina, temeli çekip alındığında yıkılıp, enkaz haline gelir; doğru mudur
bu?»
«Doğrudur» diye karşılık verdi havariler.
O zaman İsa dedi: «Bizim kurtuluşumuzun temeli Allah'tır. O'nsuz kurtuluş
olmaz. İnsan günah işlediği zaman, kurtuluşunun temelini yitirmiş olur; bu
bakımdan, (işe) temelden başlamak gerekir.»
«Söyle bana, köleleriniz size karşı suç işleseler ve siz de, onların size karşı
işledikleri suçtan dolayı değil de, ödüllerini yitirdiklerinden dolayı
ü zü ldü klerini bilseniz, kendilerini bağışlar mısınız? Kesinlikle, hayır. (Öyle
de,) size diyorum ki, Allah, Cennet'i yitirdiklerinden dolayı pişman olanlara
işte böyle yapacaktır. Bütün iyiliklerin düşmanı olan şeytan, Cennet'i yitirip,
Cehennem'i kazandığı için büyük pişmanlık gösterdi. Ama, hiç merhamet
(yüzü) görmeyecek artık o, neden biliyormusun? Çünkü, onda Allah sevgisi
yoktur; bırakın bunu, Yaratıcı'sından nefret eder o.»
102.
«Bakın, size diyorum ki, her hayvan tabiatı gereği, arzu ettiği şeyi yitirirse
yitirilmiş olan (bu) iyilik için kederlenir. Bunun gibi, gerçekten tevbe edecek
olan günahkâr da, içinde Yaratıcı'sına karşı yaptığı şeyi cezalandırma arzusu
duymalıdır. O şekilde ki, ibadet ettiği zaman, Allah'tan Cennet dilenmeye
veya Cehennem'den kurtulmayı (istemeye) kalkışmaz. Bunun yerine
utanarak Allah önünde secdeye varır, der: «Ey Rabb, sana kulluk etmesi
gereken zamanda, hiç yoktan sana karşı aşırı giden suçluya bak. Bu nedenle
burada, yaptığının düşmanın olan şeytan'ın eliyle değil, Senin elinle
cezalandırılmasını diliyor; şundan ki, dinsizler Senin yaratıkların karşısında
sevinmesinler. İstediğin biçimde cezalandır, ceza ver ey Rabb, çünkü Sen
bana hiç bir zaman bu hayırsızın hak ettiği kadar çok azap etmezsin.»
«Böylece, bu tevbe biçimine sarılan günahkâr, adalet isteğine oranla Allah'tan
daha çok merhamet görecektir.»
«Emin olun ki, iğrenç bir saygısızlıktır günahkârın gülmesi; o kadar ki, bu
dünya, babamız Davud'un haklı olarak söylediği gibi, bir göz yaşları
vadisidir.»
«Kölelerinden birini oğul edinen ve mülkündeki her şey üzerine efendi yapan
bir kral vardı. Şimdi, öyle oldu ki, şerli bir adamın kandırmasryla zavallı
kralın gözünden düştü; yalnızca içten içe değil, aynı zamanda hakir görülüp,
gün be gün çalışarak kazandığı her şeyden yoksun bırakılarak büyük acılar
çekti. Siz sanır mısınız ki, bu adam şu veya bu vakit güle (bili) r?»
«Kesinlikle hayır» (diye) cevap verdi havariler, «çünkü, eğer kral bunu bilmiş
olsa, gözünden düştügünü görüp onu köleleştirir. Ama, her halde o, gece
gündüz (demeden) ağlar.»
O zaman İsa ağlayarak dedi: «Yazıklar olsun dünyaya, çünkü sonsuz azap
kesindir onun için. Ey zavallı insanlık, Allah seni bir oğul(hikayecikteki
mecaz anlamında) olarak seçip, sana Cennet'i bahşetti, ama sen orada, ey
zavallı, şeytan'ın etkisiyle Allah'ın gözünden düştün ve Cennet'-ten atılıp, pis
dünyaya mahkûm edildin; burada tüm şeyleri zahmetle elde edersin ve her
iyi çalışma sürekli günah işlemekle senden, alınır. Ve, dünya sadece güler, ve
daha kötü sü , en bü yü k günahkâr olan herkesten daha çok gü ler. Bu
bakımdan dediğiniz gibi olacak, yani Allah, günahlarına gülen ve onlar için
ağlamayan günahkarı ebedi ölüme çarptıracaktır.»