1-32

1. Bu ilk bölümde, melek Cebrail'in Bakire Meryem'e İsa'nın doğuşunu
bildirmesi yer alır.
Bu son yıllarda, Yahudi (-İsrail oğulları-) kavmi'nin Davud soyundan
Meryem adında bir bakire, Allah'ın gönderdiği melek Cebrail tarafından
ziyaret edildi. Günahsız, ayıpsız, namazı kılıp oruç tutarak tam kutsal bir
hayat süren bu bakire bir gün yalnızken odasına melek Cebrail girdi ve
«Allah seninle olsun, ey Meryem» diye onu selamladı.
Bakire, meleği görünce ürktü; fakat, melek şöyle diyerek onu rahatlattı;
«Korkma Meryem; çünkü sen, seni kalp gerçeğiyle kanunlarına göre
yürüsünler diye İsrail halkına göndereceği bir peygamberin annesi seçen
Allah'ın rızasına erdin.» Meryem cevap verdi: «Şimdi ben, hiç bir erkek
bilmediğimi görüp dururken, nasıl oğlan dünyaya getireceğim?» Melek
cevap verdi: «Ey Meryem; insan yokken insan yaratan Allah, senden de erkek
olmadan insan meydana getirmeye kadirdir. Çünkü O'nun için hiç bir şey
imkan haricinde değildir.» Meryem cevap verdi: «Allah'ın her şeye kadir
olduğunu biliyorum; öyleyse iradesi yerine gelecektir.» Melek cevap verdi:
«Şimdi peygambere yüklü oldun; Adını îsa koyacak ve onu şaraptan,
kuvvetli içkiden ve bütün temiz olmayan etlerden koruyacaksın, çünkü çocuk
Allah'ın kutsal bir (-kuludur.-) Meryem, tevazuyla başını eğerek şöyle dedi:
«Allah'ın hizmetçi kuluna bak, dediğin gibi olsun.» Melek gitti ve bakire
Allah'ı tesbih ve ta'zim etti: «Ey kalbim, Allah'ın büyüklüğünü bil ve ey
ruhum, Kurtancı'm Allah'ı çok sev; çünkü, O kız hizmetçisinin alçak
gönüllülüğünü öylesine saydı ki, bütün milletlerce kutsanacağım; çünkü
Kadir Olan beni yüceltti, O'nun kutsal adını tesbih ederim. Çünkü, O'nun
rahmeti, nesilden nesile Kendisi'nden korkanlar için yayılır. O Kadir Olan
elini güçlü kıldı ve kalbinin tasavvurunda gururu dağıttı. Güçlü olanı
oturduğu yerden indirdi ve aşağıda olanı yükseltti. Aç olanı güzel şeylerle
doyurdu ve zenginleri eli boş gönderdi. Çünkü, O, İbrahim ve oğluna
verilmiş sözleri sonsuza değin tutar.»
2.Cebrail'in Bakire Meryem'in hamileliğiyle ilgili olarak Yusuf'a yaptığı
hatırlatma.
Allah'ın iradesini öğrenen Meryem, yüklü olduğundan kendine saldırırlar ve
zina suçlusu sayarak taşlarlar diye insanlardan korkup, dindar, takva sahibi,
namaz ve oruçla Allah'a ibadet eden ve bir marangoz olarak ellerinin yaptığı
ile geçinen bir adam olduğundan, ayıpsız yaşantılı Yusuf adında kendi
soyundan bir yoldaş seçti.
Bakire, bildiği böyle bir adamı yoldaşı olarak seçti ve îlâhî teklifi ona açtı.
Dindar bir adam olan Yusuf Meryem'in hamile olduğunu anlayınca, Allah'tan
korkup, ondan ayrılmayı düşündü. Bak ki, uyurken, «ey Yusuf, neden
kadının Meryem'i bırakmayı düşünüyorsun?» diye Allah'ın meleği tarafından
uyarıldı (ve şöyle denildi.) : «Bil ki, ona ne olmuşsa, hepsi Allah'ın iradesiyle
olmuştur. Bakire, bir çocuk dünyaya getirecek, adını îsa koyacaksın; şaraptan,
kuvvetli içkiden ve her türlü temiz olmayan etten onu uzak tutacaksın, çünkü
o, annesinin rahminden Allah'ın kutsal bir (kuludur). O, - Juda'yı (Yehuda)
kalbine döndürsün İsrail kavmi Musa'nın Kanunu'nda yazılı olduğu gibi,
Rabb'in kanunu yolunda yürüsün diye İsrail halkına gönderilen Allah'ın bir
peygamberidir. O, Allah'ın kendine vereceği büyük güçle gelecek, büyük
mucizeler gösterecek ve bu sayede pek çok insanlar kurtulacaktır.»
Uykudan uyanan Yusuf Allah'a şükretti ve bütün içtenliğiyle Allah'a ibadet
ederek, ömrü boyunca Meryem'in yanında kaldı.
3.İsa'nın harika doğuşu ve Allah'ı Öven meleklerin görünüşü
Bu sıralar, Kayser Avgustos'un buyruğuyla, Yahudiye'de Hirodes hüküm
sürüyor ve Arma ve Sayfa şehirlerinde de Pilotus vali bulunuyordu. Bü tü n
dünya kütüklere kayıt yaptırmakta olduğundan, herkes kendi memleketine
gidiyor ve kayıt için kendi kabileleriyle kendilerini takdim ediyorlardı. Bu
nedenle Yusuf Sezar'ın buyruğuna göre kayıt yaptırmak için, Beytlehem'e
(burası, Davut soyundan gelme olduğundan kendi kentiydi) gitmek üzere
kadını hamile Meryem'le birlikte Galile'nin bir kenti olan Nasıra'dan ayrıldı.
Beytlehem'e varan Yusuf burası çok küçük ve yabancılarla dolu bir kent
olduğundan, kalacak yer bulamayıp, kent dışında bir çobanın sığınağı olarak
yapılan bir odayı tuttu. Yusuf burada kalırken, Meryem'in de doğum günleri
gelmişti. Bakire oldukça parlak bir nurla kuşatıldı ve hiç sancısız çocuğunu
doğurdu, kucağına alıp kundağına sardı ve yemliğe yatırdı; çünkü odada hiç
yer yoktu. Bir çok melek, Allah'ı takdis edip, Allah'tan korkanlara salât ve
selam getirerek sevinç içinde odaya geldiler. Meryem ve Yusuf Rabb'e
İsa'nın doğumundan dolayı hamd ve senada bulundular ve sonsuz bir neşe
ile çocuğu doyurdular.
4.Meleklerin İsa'nın doğuşunu çobanlara bildirmesi ve çobanların da
çocuğu gördükten sonra bunu ilân etmeleri.
Bu sırada, adetleri üzere çobanlar sürülerine bakıyorlardı. Ve dikkat et ki,
içinden Allah'ı takdis eden bir meleğin göründüğü oldukça parlak bir nur
sardı onları da. Çobanlar, bu ani nur ve meleğin görülmesi nedeni ile korkuya
kapıldılar; bunun üzerine Rabb'in meleği şöyle diyerek onları rahatlattı:
«Bakın, size büyük bir müjde veriyorum, çünkü, Davud'un kentinde Rabb'in
peygamberi olan bir çocuk doğdu; İsrail'in ailesine büyük kurtuluş getirir.
Çocuğu Allah'ı ta'zim eden annesi ile birlikte yemlikte bulacaksınız.» Ve, o
bunları söyleyince, hayırlı istekleri olanlara selâm ederek, Allah'ı ta'zim eden
pek çok melekler geldiler. Melekler gidince, çobanlar birbirlerine şöyle
dediler:. «Beytlehem'e kadar gidelim ve Allah'ın meleğin aracılığıyla bize
bildirdiği kelimeyi görelim.» Beytlehem'e yeni doğan bebeği aramaya pek çok
çobanlar geldi ve kent dışında, meleğin sözlerine göre, yemlikte yatan yeni
doğmuş çocuğu buldular. Ona saygı gösterip, annesine gördüklerini ve
duyduklarını bildirerek ellerinde olanı verdiler. Meryem bütün bunları
kalbinde tuttu ve Yusuf da (aynı şekilde) Allah'a şükretti. Çobanlar
sürülerinin başına döndüler ve ne büyük bir şey görmüş olduklarını herkese
söylediler. Ve, böylece tüm Yahudiye tepeleri haşyetle doldu ve herkes
içinden söyle diyordu: «Bu çocuk acaba ne olacak?»
5. İsa'nın sünnet olması
Musa'nın kitabında yazıldığı gibi, Rabb'ın kanununa göre, sekiz gün dolduğu
zaman, çocuğu alıp, sünnet etmesi için mabede götürdüler. Çocuğu sünnet
ettiler ve Rabb'in meleğinin çocuk ana rahmine düşmeden önce söylediği
gibi, İsa adını verdiler. Meryem ve Yusuf, çocuğun pek çoklarının
kurtuluşuna ve pek çoklarının da helakine neden olacağını seziyorlardı.
Bundan dolayı, Allah'tan korkuyorlar ve çocuğu Allah korkusuyla
koruyorlardı.
6. Yahudiye'nin doğusundaki bir yıldızın yol göstermesiyle gelip, İsa'yı
bularak, saygı ve hediyeler sunan üç müneccim.
Yahudiye kralı Hirodes'in egemenlik günlerinde, İsa'nın doğumu sırası doğu
bölgelerinde üç müneccim gökteki yıldızlan gözlüyorlardı. Nihayet
kendilerine çok parlak bir yıldız göründü; bunun üzerine, aralarında karar
vererek önlerinden giden yıldızın kılavuzluğunda Yahudiye'ye geldiler ve
Kudüs'e varıp Yahudilerin kralının nerede olduğunu sordular. Hirodes bunu
işitince korktu ve bütün kenti tedirginlik kapladı. Bunun üzerine, Hirodes
kâhinleri ve yazıcılar (kahinler-yazıcılar:yahudi din adamları) toplayarak,
«Mesih nerede doğması gerekir?» diye sordu.
«Beytlehem'de doğması gerekir. Çünkü, Peygamber tarafından şöyle
yazılmıştır: «Ve, sen Beytlehem, Yehuda reisleri arasında küçük değilsin,
çünkü senden kavmim İsrail'e önder olacak bir lider gelecektir» diye cevap
verdiler.
Hirodes bunun ü zerine mü neccimleri toplayarak, gelişlerini sordu. Doğuda
kendilerini bu tarafa getiren bir yıldız gördüklerini ve hediyelerle gelip,
yıldızın bildirdiği bu yeni Kral'a tapınmak istediklerini söylediler.
Ardından Hirodes şöyle dedi: Beytlehem'e gidin ve bütün dikkatinizle
çocuğu araştırın; bulduğunuz zaman gelin ve bana söyleyin, çünkü, ben de
seve seve gelecek ve ona secde edeceğim. Ve o yalandan böyle konuştu.
7. Müneccimlerin İsa'yı ziyareti ve İsa'nın rüyalarında yaptığı uyarıyla
kendi memleketlerine dönüşleri.
Müneccimler Kudüs'ten ayrıldılar ve bir de ne görürsün, kendilerine
doğrudan görünen yıldız önleri sıra gitmiyor mu? Yıldızı gören müneccimleri
sevinç kapladı. Ve böylece Beytlehem'e gelip, şehir dışında, yıldızın İsa'nın
doğmuş olduğu hanın üstünde durduğunu gördüler. Bunun üzerine
müneccimler o tarafa yönelip, içeri girerek çocuğu annesi ile birlikte buldular
ve önünde eğilip saygı gösterdiler. Ve müneccimler üzerine altm ve gümüşle
baharat saçarak gördükleri her şeyi Bakire'ye anlattılar.
Sonra uykularında çocuk tarafından Hirodes'e gitmemeleri için ikaz edildiler.
Bu nedenle, müneccimler bir başka yoldan kendi memleketlerine dönüp,
Yahudiye'de ne gördülerse hepsini yaydılar.
8. İsa Mısır'a götürülüyor Ve Hirodes suçsuz çocukları katliamdan
geçiriyor.
Müneccimlerin dönmediğini gören Hirodes kendisi ile alay edildiğini sanarak
doğan çocukları öldürmeye karar verdi. Ama bak ki, uykusunda Yusuf'a
Rabb'in meleği göründü ve «Çabuk kalk ve çocuğu annesi ile birlikte alıp
Mısır'a git, çünkü Hirodes onu öldü rmek istiyor» dedi. Yusuf büyük bir
korkuyla uyanıp, Meryem ve çocuğu alarak Mısır'a vardı ve müneccimlerin
kendisi ile alay ettiklerini sanarak, Beytlehem'de bütün yeni doğan çocukları
öldü rmek için askerlerini gönderen Hirodes ölü nceye kadar orada kaldı.
Askerler Beytlehem'e gelip Hirodes'in emri ü zerine orada bulunan tüm
çocukları boğazladılar. Böylece, peygamberin şu sözleri yerine gelmiş oldu:
«Roma'da figan ve büyük ağlamalar var Rahel oğullan için yas tutar, fakat
ona teselli verilmez, çünkü onlar yoktur.»
9. Yahuda'ya dönen İsa, oniki yaşına gelmiş olup, muallimlerle harikulade
tartışmaya giriyor.
Hirodes ölünce bak ki, Rabb'in meleği rüyada Yusuf'a göründü ve şöyle dedi:
«Yahudiye'ye geri dön, çünkü, çocuğun ölmesini isteyenler ölmüş
bulunuyor.» Yusuf, Meryem'le (yedi yaşma girmiş olan) çocuğu alarak
Yahudiye'ye geldi; bu kez, Hirodes'in oğlu Arhedous'un Yahudiye'de egemen
olduğunu duyup, Yahudiye'de kalmaktan korkarak Galile'ye gitti; ve
Nasira'da yerleşmek üzere ayrıldılar.
Çocuk insanlar önünde ve Allah'ın önünde kerem ve hikmet içinde büyüdü.
Oniki yaşına gelen İsa, Musa'nın kitabında yazılı bulunan Rabb'in kanununa
göre ibadet etmek için Meryem ve Yusuf ile Kudüs'e geldi. İbadetleri
bitince İsa'yı kaybederek ayrıldılar, çünkü, yakınlarıyla eve döneceğini
sanıyorlardı. Bu nedenle Meryem, yakınları ve bildikleri arasında İsa'yı
aramak için Yusuf ile Kudüs'e geri geldi. Üçüncü gün, çocuğu mabedde
muallimler arasında, kanunla ilgili tartışma yaparken buldular. Herkes
sorduğu sorulara ve verdiği cevaplara şaşırmıştı ve şöyle diyorlardı: «Bu
kadar küçük olduğu ve okuma bilmediği halde, bunda böyle bir akide nasıl
bulunabilir?»
Meryem onu azarlayarak şöyle dedi: «Oğul, bize yaptığını görüyor musun?
Bak, baban ve ben seni üç gündür yana yakıla arıyoruz.» İsa şöyle cevap
verdi: «Allah'a hizmetin baba ve anneden önde gelmesi gerektiğini bilmiyor
musunuz?» Sonra İsa annesi ve Yusuf ile birlikte Nasıra'ya gelip, tevazu ve
saygı ile onlara tabi oldu.
10. İsa otuz yaşında iken Zeytinlik dağında, mucize olarak melek
Cebrail'den İncil'i alıyor.
Otuz yaşına gelmiş olan İsa, kendisinin bana söylediğine göre, annesi ile
zeytin toplamak için Zeytinlik Dağı'na çıktı. Sonra öğleyin dua ederken,
«Rabb, rahmetle...» sözlerine geldiğinde, çevresini oldukça aydınlık bir nur ve
sonsuz sayıda, «Allah'ı tesbih ve ta'zim ederiz» diyen melekler sardı. Melek
Cebrail ona, ışıldayan bir aynaymış gibi bir kitap sundu. İnsanın kalbine inen
bu kitapta, Allah'ın neler yaptığının, neler dediğinin ve neler irade
buyurduğunun bilgisini aldi; öyle ki, «İnan Barnabas, her peygamberlikte her
peygamberi öylesine biliyorum ki, söylediğim herşey şu kitaptan geliyor»
şeklinde bana anlattığı gibi herşey açık ve çıplak önüne kondu.
Bu vahyi alan ve İsrail Oğullan'na gönderilen bir peygamber olduğunu
anlayan Isa herşeyi annesi Meryem'e anlattı ve Allah'ın şanı için büyük
eziyetlere katlanması gerektiğini ve kendisine hizmet için daha fazla yanında
kalamayacağını söyledi. Bunun üzerine Meryem şöyle karşılık serdi: «Oğul,
sen doğmadan önce herşey bana anlatıldı, Allah'ın yüce adını tesbih ve tazim
ederim.» İsa hemen o gün peygamberlik görevini yapmak üzere annesinden
ayrıldı.
11. İsa, mucizevi bir şekilde bir cüzzamlıyı iyileştiriyor ve Kudüs'e gidiyor.
Kudüs'e gitmek için dağdan inen îsa, ilâhi ilhamla kendisinin peygamber
olduğunu bilen bir cüzzamlıya rastladı. Gözyaşlarıyla kendisine, «îsa, sen
Davud oğlu, bana merhamet et» diye yalvaran cüzzamlıya İsa (şöyle) cevap
verdi: *Sana ne yapıvermemi istersin, kardeş?»
Cüzzamlı cevap verdi: «Rabb(Rabb=Efendim anlamında kullanılıyor), bana
sıhhat ver.»
İsa azarlayarak şöyle dedi: «Aptalsın sen; seni yaratan Allah'a dua et, o sana
sıhhat verecektir; çünkü ben de senin gibi bir insanım.» Cüzzamlı cevap
verdi: «Rabb, senin bir insan olduğunu biliyorum, fakat, Rabb'ın kutlu bir
insanı. Dolayısıyla, Allah'a sen dua et ve O bana sıhhat versin.» Sonra İsa, iç
çekerek (şöyle) dedi: «Rabbim, Kadir olan Allah, kutsal peygamberlerinin
aşkı için, bu hasta adama sıhhat ver.» Ardından, bunları söyledikten sonra,
hasta adama Allah adına elleriyle dokunarak (şöyle) dedi: «Ey kardeş, sıhhat
bul.» Ve, bunu deyince cüzzam kayboldu, öyle ki, cüzzamlının derisi bir
çocuğunki gibi oldu. lyileştiğini gören cüzzamlı yüksek sesle bağırdı:
«Allah'ın üzerinize gönderdiği peygamberi almak için, ey İsrail kavmi, bu
yana gelin!» İsa ona rica ederek, (şöyle) dedi: «Kardeş, sus bir şey söyleme.»
Fakat, İsa rica ettikçe o daha çok bağırıyordu : «Peygamberi görün! Allah'ın
kutsal (kulu)'nu görün. Bu sözler üzerine, Kudüs'ten çıkanların çoğu koşarak
geri döndüler ve İsa ile birlikte Kudüs'e girerek, Allah'ın îsa aracılığıyla
cüzzamlıya yaptığını anlattılar.
12. İsa'nın Allah'ın adı konusunda halka ilk verdiği akideyle ilgili harika
va'zı.
Tüm Kudüs şehiri bu sözlerle çalkalandı ve hep birden, İsa'yı görmek üzere
ibadet için girdiği mabede koşuştular ve sıkışık bir biçimde oturdular. Bunun
ü zerine kâhinler Isa'ya ricada bulundular: «Bu insanlar seni görmek ve
işitmek isterler; bu nedenle şu en yukarı çık ve Allah'ın sana verdiği
kelimeleri Rabb adına konuş!»
Sonra îsa yazıcıların şimdiye kadar konuşageldikleri yere çıktı. Ve susulması
için bir işaret yapıp, konuşmaya başladı: «Rahmet ve iyiliğinden,
yarattıklarını kendisini yüceltsinler diye yaratmak dileyen Allah'ın kutsal
adını tesbih ederim. Kulu Davud'a «velilerin parlaklığı içinde Zühre
yıldızından önce seni yarattım» diyerek konuştuğu gibi, dünyanın kurtuluşu
için göndermek üzere her şeyden önce tüm velilerin ve peygamberlerin
ihtişamını yaratan Allah'ın Kutsal adını tesbih ederim. Kendisine hizmet
etsinler diye melekleri yaratan Allah'ın kutsal adını tesbih ederim. Ve,
Allah'ın saygı duyulmasını irade ettiğine saygı duymayan şeytanı ve
peşinden gidenleri cezalandıran ve yoksunluğa iten Allah'ı tesbih ederim,
insanı yeryüzünün çamurundan yaratan ve işlerinin başına gönderen Allah'ın
kutsal adını tesbih ederim. Koyduğu kutsal kuralı çiğnediği için insanı
cennetten çıkaran Allah'ın kutsal adını tesbih ederim. Merhametiyle, insan
soyunun ilk anne, babası olan Adem ve Havva'nın göz yaşlarına bakan
Allah'ın kutsal adını tesbih ederim. Adaleti ile kardeş katili Kabil'i
cezalandıran, yeryüzüne tufan gönderen, üç şerli kenti yakıp yıkan, Mısır'a
azap eden Firavun'u Kızıl Deniz'de boğan, kendi kullarının düşmanlarını
dağıtan, kafirleri azapla cezalandıran ve tövbe edip doğru yola girmeyenlerin
cezasını veren Allah'ın kutsal adını tesbih ederim. Yarattıklarına rahmetiyle
bakan ve bu nedenle önünde doğruluk ve takva ile yürüsünler diye kutsal
peygamberlerini gönderen; kullarını her kötülükten koruyup, kurtaran ve
babamız İbrahim ile oğluna sonsuza değin söz verdiği gibi, bu toprağı
kullarına veren Allah'ın kutsal adını tesbih ederim. Sonra, kulu Musa
aracılığıyla, şeytanın bizi aldatmaması için bize kutsal kanununu verdi ve bizi
bütün diğer kavimlerin üstüne çıkardı.
«Fakat, kardeşler, bugün, günahlarımızdan ötürü ceza görmememiz için ne
yapıyoruz?»
Ve ardından Isa Allah'ın sözünü unuttuklarından ve kendilerini boş şeylere
verdiklerinden dolayı halkı şiddetli azarladı; Allah'a hizmeti bırakıp,
dünyalık hırsları için (çalışan) kâhinleri azarladı; Allah'ın kanununu bırakıp,
boş akideler va'z ettiklerinden dolayi yazıcıları azarladı; kendi gelenekleri ve
yaptıklarıyla Allah'ın kanununu bir hiç duruma düşürdüklerinden dolayı
muallimleri azarladı. Ve, insanlara karşı öyle hikmetli sözler söyledi ki, en
küçüğünden en büyüğüne kadar herkes, merhamet için haykırarak ve Isa'ya
kendileri adına dua etmesi için yalvararak ağladı; yalnız, o gün, kâhinlere,
yazıcılara ve muallimlere karşı bu şekilde konuştuğu için Isa'ya karşı nefret
duyan kâhinler ye reisler (ağlamadı). Ve, onu öldürmeyi düşündüler, fakat,
onu Allah'ın bir peygamberi olarak kabul etmiş bulunan halktan korkarak hiç
bir söz söylemediler.
Isa ellerini Rabb Allah'a açarak dua etti ve halk ağlayarak «amin, amin» dedi.
Dua bitince Isa kürsüden indi ve o gün ardından gelen pek çok kişi ile birlikte
Kudüs'ten ayrıldı.
Ve, kâhinler İsa hakkında aralarında kötü kötü söyleştiler.
13. İsa'nın dikkat çekici korkusu, duası ve melek Cebrail'in harika biçimde
onu rahatlatması.
Birkaç gün sonra, ruhunda kâhinlerin arzularını sezen İsa, dua etmek için
Zeytinlik Daği'na çıktı. Ve, bütün geceyi ibadetle geçirerek, sabah olunca
şöyle dua etti: «Ey Rabb'im, biliyorum ki, yazıcılar benden nefret ediyor ve
Ferisîler, beni, senin kulunu öldürmeyi düşünüyorlar; bu bakımdan Rabb'im,
Kadir ve Rahim Allah, merhamet et ve bu kulun dualarını duy ve beni
onların tuzaklarından kurtar, çünkü benim kurtuluşum Sende'dir. Ey
Rabb'im, sözünü söyle, çünkü Senin sözün sonsuza değin sürecek olan
gerçektir.»
Isa bu sözleri söyleyince, bak ki, onu melek Cebrail gelip dedi: «Korkma ey
îsa, çünkü senin giysilerini koruyan bir milyon (melek) vardı. Gökler üstünde
ve sen her şey yerini buluncaya ve dünya sonuna yaklaşıncaya kadar
ölmeyeceksin.»
îsa yere kapanıp, «Ey Rabb'im Allah, Senin bana olan merhametin ne
büyüktür; senin bana bahşettiğin bütün bu şeyler karşısında ben Sana ne
vereceğim Rabb'im?» dedi.
Melek Cebrail cevap verdi: «Kalk îsa ve Allah'a bir tanecik oğlu İsmail'i
Allah'ın sözünü yerine getirmek için kurban etmek isteyen İbrahim'i ve
oğlunu bıçak kesmeyince bir koyun kurban etmesini bildiren benim sözümü
hatırla. Sen de böyle yapacaksın Ey Allah'ın kulu İsa.»
îsa cevap verdi: «Başım üstüne, fakat kuzuyu nerede bulacağım? Görüyorum
ki, param yok ve çalmak da meşru değil.»
Bunun üzerine, Cebrail kendisine bir koyun gösterdi ve îsa her zaman şanı
Yüce Allah'ı hamd ve tesbih ederek onu kurban etti.
14. Kırk günlük oruçtan sonra İsa Oniki Havari'-yi seçiyor.
İsa dağdan inip, yalnız başına geceleyin Erden'in karşı yakasına geçti ve kırk
gün, kırk gece hiç bir şey yemeden, sürekli Rabb'e Allah'ın kendilerine
göndermiş olduğu halkının kurtuluşu için niyazda bulunarak oruç tuttu. Ve
kırk günün sonunda aç bir insandı. Sonra, şeytan göründü ve pek çok sözlerle
onu iğfal etmeye çalıştı. Fakat îsa, Allah'ın sözlerinin gücü ile onu def etti.
şeytan çekilip gittikten sonra melekler gelip, İsa'nın ihtiyaç duyduğu şeyleri
kendisine verdiler.
Kudüs bölgesine dönen İsa'yı halk yine coşkun bir sevinçle karşıladı ve ona
kendileri ile kalması için ricada bulundular; çünkü onun sözleri yazıcılarınki
gibi değildi; bir güç taşıyor ve kalbe dokunuyordu.
îsa, Allah'ın kanunu üzerinde yürümek için kendilerine dönen insanların
çokluğunu görünce dağa çıktı ve bütün gece orada kalıp dua ve ibadette
bulundu; gün başlayınca dağdan inip, Havariler diye adlandırdığı, aralarında
çarmıha gerilip öldürülen Yahuda'-nın da bulunduğu oniki kişi seçti. Adları
budur: Balıkçı iki kardeş Andreas ve Simun (Petrus), vergi mültezimi Matta
ve bu kitabı yazan Barnabas, Zebedi'nin oğulları Yuhanna ve Yakup, Tomas
(Taddeus) ve Yahuda, Bartolomeus ve Filipus, Yakup ve hain Yahuda
îskariyot. Bunlara her zaman ilâhî sırlan açıklardı; fakat, zekatları (toplayıp)
dağıtmakla görevlendirdiği Yahuda îskariyot her şeyin onda birini çalardı.
15. İsa'nın bir evlenme töreninde suyu şarap yapan mucizesi.
Gül bayramı yaklaştığında, bilinen zengin bir adam îsa'yı ve şakirtlerini
annesi ile birlikte bir evlenme törenine davet etti. îsa da davete gitti ve ziyafet
sırasındalarken şarap yetmedi. Annesi Isa'ya usulcâ seslendi: «Şarapları
kalmadı.» İsa cevap verdi: «Bana ne bundan, anneciğim?» Annesi,
hizmetçilere İsa ne buyurursa itaat etmelerini emretti. Orada, İsrail kavmi
adetine göre, ibadet için temizlikte kullanılmak üzere altı su küpü
bulunuyordu. îsa, «Bu küpleri suyla doldurun» dedi. Hizmetçiler de dediğini
yerine getirdiler, İsa onlara, «Allah'ın adıyla, yemek yiyenlere içmeleri için
verin» dedi. Hizmetçiler, bunun ü zerine tören sahibine (kü pleri) götü rdü ler
ve azar duydular: «Ey işe yaramaz hizmetçiler, neden şarabın daha iyisini
şimdiye kadar bekletirsiniz?» Çünkü, onun, İsa'nın yaptıklarından hiç haberi
yoktu.
Hizmetçiler cevap verdiler.- «Ey efendimiz, burada Allah'ın kutlu bir kişisi
var, o suyu şarap yaptı.» Törenin sahibi, hizmetçilerin sarhoş olduklarını
sandı Fakat, İsa'nın yanında oturanlar tüm olan biteni gördüklerinden,
sofradan kalkarak saygılarını sundular: «Kuşkusuz sen Allah'ın bir
mukaddesisin, Allah'tan bize gönderilen gerçek bir peygambersin.»
Ardından şakirtleri ona inandılar ve çokları kendinden geçerek şöyle dediler:
«İsrail kavmine rahmeti ile davranan ve Yahuda'nın ailesini sevgiyle ziyaret
eden Allah'a hamd olsun, onun kutsal adını tesbih ederiz.»
16. İsa'nın havarilerine kötü yaşantıdan kurtulmakla ilgili olarak verdiği
harika ders.
Bir gün îsa şakîrdlerini çağırarak dağa çıktı ve orada oturunca, şakirdleri
yanına geldiler ve ağzını açıp onlara şunları öğretti: «Allah'ın bize bahşettiği
nimetleri bü yüktü r. Bu nedenle, gerçek bir kalple ona hizmet etmemiz
gerekir. Ve madem ki yeni şarap yeni kaplara konuyor ve öyle de, eğer benim
ağzımdan çıkan yeni akideyi alacaksanız, sizin de yeni adamlar olmanız
gerekmektedir. Hemen size söylüyorum ki, nasıl bir kişi gözleri ile göğü ve
yeri bir arada göremezse, Allah'ı ve dünyayı sevmek de işte böyle
imkansızdır.
«Ne kadar akıllı olursa olsun, hiç kimse, birbirine düşman iki efendiye hizmet
edemez; çünkü, biri seni severse, diğeri senden nefret edecektir. İşte, ben size
gerçekten söylü yorum ki, Allah'a ve dü nyaya (bir anda) hizmet edemezsiniz,
çünkü dünya yalancılık, aç gözlülük ve eza ile cefa doludur. Bu bakımdan,
dünyada rahat edemez, ancak zulüm ve yenilgi görürsünüz. Dolayısıyla,
Allah'a hizmet edin ve dünyayı hakir görün. Benden ruhlarınız için sekinet
elde edeceksiniz; sözlerime kulak verin, çünkü size doğruyu söylüyorum.»
«Gerçekten, bu dünya hayatına ağlayanlara ne mutlu, çünkü onlar rahata
ereceklerdir.»
«Dünyanın zevklerinden gerçekten nefret eden yoksullara ne mutlu, çünkü
onlar Allah'ın hükümdarı olduğu ülkenin zevklerini bol bol tadacaklardır.»
«Gerçekten, Allah'ın sofrasından yiyenlere ne mutlu, çünkü onlara melekler
hizmet edecektir.»
«Siz hacılar gibi yolculuk ediyorsunuz. Bir hacı, yolu üzerindeki saraylar,
tarlalar ve başka dünyalık şeylerle eğler mi kendini? Emin olun ki, hayır!
Ama o, yolu üzerinde kullanışlı ve işe yarar olan hafif ve para eder şeyleri
taşır. Bu, şimdi size bir örnek olmalıdır; ve eğer bir başka örnek daha
isterseniz, anlattıklarımın hepsini yapasınız diye onu da vereyim.»
«Dünyalık arzulan kalbinize ağırlık etmeyin. (Şöyle) diyerek:»
«Bizi kim giydirecek?» Veya «Bize kim yemek verecek?» Rabbımız Allah'ın,
Süleyman'ın tüm ihtişamından daha büyük bir ihtişamla giydirip beslediği
çiçeklere, ağaçlara ve kuşlara bakın ve O sizi yaratıp kendi hizmetine çağıran,
kadınlar ve çocuklar dışında sayıları altıyüzkırkbine varan kulları
îsrailoğulları'na çölde kırk yıl gökten kudret helvası indiren ve giysilerini
eskiyip yok olmaktan koruyan Allah, sizi beslemeye de kadirdir. Size
söylüyorum, gök ve yer tü kenecek; yine de O'nun Kendi'nden korkanlara
olan rahmeti tükenmiyecektir. Fakat, dünyanın zenginleri, zenginlikleri
içinde aç ve sonludurlar. Geliri artıp duran bir zengin vardı ve (şöyle) derdi:
«Ne yapayım ey ruhum? Çiftliklerimi yıkacağım, çünkü onlar küçüktür; yeni
ve daha büyüklerini yapacağım, böylece sen zafer kazanacaksın ey ruhum!»
Vah zavallı adam! O gece ölüverdi. Yoksulları düşünmeliydi. Ve bu dünyanın
haksız zenginliklerinin sadakasını alanlarla (sadakalarıyla!) arkadaş
olmalıydı; çünkü, onlar gök sultanlığında hazineler getirirler.
«Söyleyin bana lütfen, paranızı bankaya, bir bankere, verseniz, o da size
verdiğinizin on katını, yirmi katını verse, böyle bir adama her şeyinizi vermez
misiniz? Fakat, size söylü yorum, Allah sevgisi uğruna ne verir ve ne
harcarsanız, geri yüz katını ve sonsuz bir hayatı alacaksınız. Allah'a hizmet
etmekle ne kadar sevinmeniz gerektiğini görün işte.»
17. Bu bölümde mü'minin gerçek inancı açıkça algılanıyor.
İsa bunu deyince, Filipus cevap verdi: «Allah'a hizmet etmeye razıyız, ama
Allah'ı bilmek de istiyoruz.» Çünkü İşaya peygamber «Cidden sen gizli bir
Allah'sın» demiş ve Allah kulu Musa'ya «Ben neysem oyum» demişti.
îsa cevap verdi: «Filipus; Allah, kendisi olmadan hiçbir hakkın olmadığı bir
Hakk'tır; Allah Kendisi olmadan hiçbir şeyin olmadığı Varlık'tır; Allah
Kendisi olmadan yaşayan hiçbir şeyin olmadığı bir Hayat'tır. Öylesine
büyüktür ki, her şeyi doldurur ve her yerdedir. Tektir, O'nun hiç bir dengi
yoktur. Ne başlangıcı vardır, ne de sonu olacaktır. Fakat her şeye bir
başlangıç vermiş ve her şeye bir de son verecektir. Ne babası vardır, ne de
annesi; ne oğlu vardır, ne kardeşi; ne de yoldaşı. Ve, Allah'ın hiç bir bedeni
yoktur. Bu bakımdan yemez, uyumaz, ölmez, yürümez, kımıldamaz, fakat,
insandaki gibi olmayan sonsuz bir hayatı vardır. Çünkü, cismanî değildir,
bileşik değildir, maddî değildir, en sâde özdendir. O kadar iyidir ki, iyiliği
sever yalnızca; öylesine âdildir ki, cezalandırdığı ve bağışladığı zaman, «Bu
neden böyle?» denemez. Kısaca, sana diyorum ki Filipus, burada yeryüzünde
O'nu göremez ve tam olarak bilemezsin de; fakat melekûtunda O'nu ebedî
göreceksin, orada tüm mutluluğumuz ve ihtişamımız bulunur.».
Filipus cevap verdi: «Üstad, siz ne söylüyorsunuz? İyi biliyorum ki, İşaya'da
Allah'ın babamız olduğu yazılıdır; bu durumda, nasıl olur da, O'nun hiç bir
oğlu bulunmaz?»
İsa cevap verdi: «Peygamberler için yazılmış pek çok kıssalar vardır, bu
nedenle, harflere değil, manâya bakmalısın. Allah'ın dünyaya gönderdiği
(sayıları) yüzyirmidört bine varan tüm peygamberler kapalı konuşmuşlardır.
Fakat, benden sonra bütün peygamberlerin ve kutsal kişilerin ULUSU gelecek
ve peygamberlerin söyledikleri tüm şeylerin karanlığı üstüne ışık dökecektir,
çünkü O, Allah'ın Elçisi'dir.» Ve İsa bunu söyledikten sonra iç çekerek, (şöyle)
dedi: «Ey Rabb(ım) Allah, İsrail kavmine merhamet et ve sana gerçek bir
kalble hizmet edebilmeleri için İbrahim'e ve zürriyetine acıyarak bak.»
Şakirdleri cevap verdiler: «Amin, ya Rabb, (Ey) Allah'ımız!»
İsa dedi: "Size ciddî olarak söylüyorum ki, yazıcılar ve muallimler, Allah'ın
kanununu, Allah'ın gerçek peygamberlerinin aksine sahte kehanetleriyle boş
(ve anlamsız) yaptılar; bu nedenle, Allah, İsrail kavmine ve bu imansız nesle
gazap etti. Şakirdleri bu sözler üzerine ağlayarak, şöyle dediler: «Merhamet et
ey Allah (ımız), mabed üzerine ve kutsal şehir üzerine merhamet et ve Senin
kutsal ahdini hakir görmeyen milletleri ondan nefret ettirme.» İsa cevap
verdi: «Amin, (ey) babalarımızın Allah'ı Rabb(ımız).»
18. Burada, Allah'ın kullarına dünyanın zulmettiği ve Allah'ın
korumasının onları kurtardığı anlatılıyor.
İsa bundan sonra (da şöyle) dedi: «Siz beni seçmediniz, fakat, benim
havarilerim olasınız diye ben sizi seçtim. Eğer, dünya sizden nefret ederse, o
zaman benim gerçek havarilerim olacaksınız; çünkü, dünya her zaman
Allah'ın kullarının düşmanı olmuştur. Dünyanın boğazladığı kutsal
peygamberleri hatırlayın; İlya zamanında bile Cizebel tarafından onbin
peygamber katledilmiş, o kadar ki, yoksul îlya güç belâ gizlenerek
kurtulabilmiştir. Ve, yedi bin peygamber oğlu da Ahab tarafından katledildi.
Ah, Allah'ı tanımayan şerli dünya! Sen korkma, çünkü başındaki saçlar o
kadar çok ki, bitmeyecektir. Dikkat et, tek bir tüyleri bile Allah'ın iradesi
olmadan düşmeyen serçelere ve diğer kuşlara bak. Hem sonra Allah, kuşlara,
uğruna her şeyi yarattığı insandan daha mı çok dikkat edecektir? Hiç
mümkün müdür ki, kendi oğlundan daha çok ayakkabılarına bakan bir insan
bulunsun? Kuşkusuz ki, hayır. Şimdi, kuşlara (bile) bakarken, Allah'ın seni
terkedeceğini ne kadar da az düşünmen (hiç düşünmemen) gerekiyor. Ve,
ben neden kuşlardan söz ediyorum? Bir ağacın yaprağı (bile) Allah'ın iradesi
olmadan düşmez.
«Bana inanın, çünkü size gerçeği söylüyorum, ki eğer sözlerime kulak
verirseniz, dünya sizden çok korkacaktır. Çünkü, eğer o, kötülüklerinin açığa
çıkmasından korkmuyorsa, (o zaman) sizden nefret etmiyecektir; fakat, açığa
çıkmasından korkuyor, bu nedenle de, sizden nefret edecek ve size zulüm
edecektir. Eğer, sözlerinizden dünyanın hiç hoşlanmadığını görürseniz, onu
kalbte tutmayın, fakat, Allah'ın sizden daha büyük olduğunu göz önünde
tutun; kim dünyanın sevmediği ve hakir gördüğü böylesi bir akla sahipse,
onun akıllılığı delilik kabul edilir. Eğer Allah sabırla dünyaya katlanıyorsa, o
zaman sen de onu kalbine mi yerleştireceksin? Ey yeryüzünün tozu ve
çamuru!.. Sen sabrınla ruhuna sahip olacaksın. Bu bakımdan, eğer bir kimse,
yüzünün bir tarafına bir yumruk vuracak olsa, ona vurması için öbür yanını
teklif et. Kötülüğe karşılık verme, çü nkü, en kötü hayvanlar böyle yapar;
fakat, kötülüğe iyilikle karşılık ver ve senden nefret edenler için Allah'a
yalvar. Ateş ateşle söndürülmez, ama suyla söndürülür: îşte böyle, size
diyorum ki, kötülüğün üstesinden kötülükle değil, aksine iyilikle
geleceksiniz. Güneşi iyilerin ve kötülerin (birlikte) üzerine doğuran ve
yağmuru da aynı şekilde (yağdıran) Allah'a bakın. Evet, işte herkese iyilik
yapmanız gerekiyor; çünkü kanunda (öyle) yazılıdır : «Kutsal ol, çünkü senin
Allah'ın (olan) Ben kutsalım; temiz (ve pak) ol, çünkü Ben temiz (ve pak) im;
ve kâmil ol, çü nkü Ben kâmilim.» Size cidden söylü yorum ki, bir hizmetçi
efendisini memnun etmek için çalışır ve efendisini memnun etmeyecek
herhangi bir giysi de giymez, sizin, giysileriniz iradeniz ve sevginizdir. Bakın,
Allah'ı, Rabbımızı razı etmeyecek bir şeyi istememeye ve sevmemeye dikkat
edin. Emin olun ki, Allah dünyanın debdebesinden ve şehvetlerinden nefret
eder, bu bakımdan siz de dünyadan nefret edin.
19. İsa, ihanete uğrayacağını haber veriyor ve dağdan inerken on
cüzzamliyi iyileştiriyor.
îsa, bunları söyledikten sonra Petrus (Simon) cevap verdi: «Ey muallim bak
ki, biz senin arkandan gelen her şeyi terkettik, (şimdi) bize ne olacak?»
İsa cevap verdi: «Kuşkusuz Hüküm Günü'nde yanıma oturacak (ve) oniki
îsrail kabilesine karşı şahitlik edeceksiniz.»
Ve, bundan sonra İsa iç çekerek (şöyle) dedi: «Ey Rabb(ım), nasıl şeydir bu?
Ben oniki tane (havari) seçtim ve içlerinden biri bir şeytandır.»
Bu söz üzerine havariler üzüntülerinden sapsarı kesildiler: ve gizlice yazan
(not alan) göz yaşlarıyla Isa'ya sordu: «Ey muallim, şeytan beni aldatacak ve
sonra ben tart mı edileceğim?»
îsa cevap verdi: «Bu kadar üzülme, Barnabas, çünkü, Allah'ın dünyayı
yaratmadan önce seçtikleri helak olmayacaktır. Sevin, çünkü senin adın hayat
kitabında yazılıdır.»
İsa (şöyle) diyerek havarilerini rahatlattı: «Korkmayın, çünkü, benim
kötülüğümü isteyecek olan benim sözüme üzülmez, çünkü onun içinde îlâhî
duygu yoktur.
Bu sözleri üzerine, seçilenler rahatladılar. îsa dualarda bulundu ve şakirdleri
de, «amin, amin, kadir ve rahim olan Rabb (miz) Allah» dediler.
Duasını bitirdikten sonra İsa, havarileriyle birlikte dağdan indi ve,
uzaklardan «îsa, Davud'un oğlu, bize merhamet et!» diye bağıran on tane
cüzzamlıya rastladı.
İsa onları yanına çağırdı ve şöyle dedi: «Benden ne diliyorsunuz, ey
kardeşler?»
Hep birden bağırdılar: «Bize sıhhat ver!»
îsa cevap verdi: «Ah, ne kadar zavallısınız siz, aklınızı öylesine yitirmişsiniz
ki, «bize sıhhat ver!» diyorsunuz. Benim de sizin gibi bir insan olduğumu
görmüyorsunuz. Sizi yaratan Allah'ımıza seslenin: ve kadir ve rahim olan O
sizi iyileştirecektir.»
Cüzzamlılar gözyaşlarıyla cevap verdiler: «Senin de bizim gibi insan
olduğunu biliyoruz, fakat yine de, Allah'ın kutsal bir (insan)ı ve Rabb'ın bir
peygamberi; bu nedenle, Allah'a sen dua et kî, O bizi iyileştirsin.»
Bunun ü zerine, havariler Isa'ya rica ettiler: «Rab, onlara merhamet et.» Sonra,
İsa derin bir iç geçirdi ve Allah'a yalvardı: «Kadir ve rahim olan Rabb (im)
Allah, kuluna merhamet et ve sözlerini duy: ve babamız İbrahim aşkına ve
senin kutsal vadin için bu adamların isteklerine rahmetinle davran ve onlara
sıhhat bahşet.» Ardından İsa bunları söyleyince cüzzamlılara döndü ve
(şöyle) dedi: Gidin ve Allah'ın kanununa göre kâhinlere görünü n.
Cüzzamlılar ayrıldılar ve yolda giderken temizlendiler. Bunun üzerine,
içlerinden biri iyi olduğunu görünce İsa'yı bulmak için geri döndü; kendisi
bir îsmailî idi. İsa'yı bulunca önünde eğilip saygı gösterisinde bulunarak
(şöyle) dedi: «Bildim ki, sen Allah'ın bir mukaddesisin» ve teşekkür ederek
kendini hizmetçi edinmesi için yalvardı. İsa cevap verdi: «On kişi
temizlenmişti; dokuzu nerede?» Ve temizlenene dedi:
«Ben kendime hizmet edilsin diye değil, hizmet etmek için geldim. Haydi
evine git ve (evdekilerin de) İbrahim'e ve oğluna verilmiş sözlerin Allah'ın
sultanlığı ile birlikte yaklaşmakta olduğunu öğrenmeleri için, Allah'ın sende
neler yaptığım anlat.» Temizlenen cüzzamlı ayrıldı ve kendi oturduğu
bölgeye gelince Allah'ın İsa aracılığıyla kendinde neler yaptığını anlattı.
20. İsa'nın denizde gösterdiği mucize ve İsa, bir peygamberin nerede kabul
gördüğünü bildiriyor.
îsa Galile denizine gitti ve bir gemiye binerek Nasıra'ya doğru yola çıktı. Bu
sırada denizde büyük bir fırtına başladı. O kadar ki, gemi nerede ise
batacaktı. Ve îsa geminin pruvasında uyuyordu. Havariler yanına yaklaşarak
uyardılar. «Ey muallim, kurtar kendini, helak oluyoruz!» Ters taraftan esen
kuvvetli rü zgâr ve denizin kü kremesi nedeniyle bü yü k bir korkuya
kapılmışlardı. îsa uyandı ve gözlerini gök yü zü ne dikerek dedi: «Ey Elohim
Sabao (Çoğul kipi, orjinal dilde saygı ifadesi olarak kullanılmaktadır,
türkçedeki 'Siz' gibi), kullarına merhamet et.» İsa bunu demişti ki, birden
rüzgâr durdu ve deniz sakinleşti. Bunun üzerine denizciler korkuya
kapılarak dediler: «Kimdir bu, deniz ve rüzgâr kendisine itaat ediyor?»
Nasıra kentine gelince denizciler, İsa ne yaptıysa hepsini yaydılar. Bunun
üzerine İsa'nın kaldığı evin çevresine şehirde oturanların hemen hemen hepsi
yığıldı. Ve yazıcılarla fakihler kendilerini O'na takdim ederek dediler:
«Denizde ve Yahudiye'de yaptıklarını işittik; bu nedenle burada kendi
memleketinde de bize bazı işaretler (ayetler) göster.» İsa cevap verdi: «Bu
imansız nesil bir işaret ister, fakat bu onlara gösterilmeyecek. Ç ünkü hiç bir
peygamber kendi memleketinde kabul görmez. îlya zamanında Yahudiye'de
pek çok dullar vardı. Fakat emzirilmesi için hiç birine gönderilmedi. Saydalı
bir dula (gönderildi). Elişa zamanında ise Yahudiye'de pek çok cüzzalı vardı.
Ama, yalnız Suriyeli Naaman temizlendi.»
Bunun üzerine şehir halkı kızarak O'nu yakaladılar ve aşağıya atmak için bir
uçurumun tepesine götürdüler, fakat îsa aralarından geçip giderek onlardan
ayrıldı.
21, İsa bir deliyi (cin çarpmış) iyileştiriyor ve domuzlar denize atılıyor.
Ardından Kenânîler'in kızını iyileştiriyor.
İsa Kefernahum'a gitti ve şehire yaklaştığında, bak ki kabirlerden cinlere
tutulmuş birinin çıkıp geldiğini ve ne yapılırsa yapılsın hiç bir zincirin
kendisini zaptedemediğini ve adama büyük zarar verdiğini gördü. Cinler
ağzıyla bağırdılar: «Ey Allah'ın mukaddesi, vaktinden önce bizi incitmek için
neden gelirsin?» ve kendilerini fırlatıp atmaması için yalvardılar.
îsa, kaç tane olduklarını sordu : Cevap verdiler: «Altıbinaltıyüzaltmışaltı.»
Havariler bunu duyunca korktular. Ve Isa'ya gitmesi için ricada bulundular.
Sonra Isa dedi: «Sizin îmanınız nerede? Cinlerin gitmesi gerekir, benim değil.
Cinler, bunun üzerine bağırıştılar : «Çıkacağız fakat bize izin ver de şu
domuzların içine girelim. Deniz kenarında Kenanîler'e ait onbin kadar domuz
otluyordu. îsa dedi: «Çıkın ve domuzların içine girin.»
- Büyük bir gürültüyle cinler domuzların içine girerek, onları baş aşağı denize
düşürdüler. Bunun üzerine domuzlara bakanlar şehre kaçarak, îsa'nın yaptığı
her şeyi anlattılar.
Bunun üzerine, kent halkı hemen ileri çıkıp, İsa'yı ve iyileştirilen adamı
buldu. Halk korkuya kapıldı ve Isa'ya sınırlarının dışına çıkmasını rica ettiler.
îsa, buna uyarak onlardan ayrıldı ve Sur ve Sayda bölgelerine gitti.
Ve, işe bakın, İsa'yı bulmak için memleketinden ayrılan Kenanî bir kadın iki
oğluyla birlikte gelmiyor mu! İsa'nın havarileriyle birlikte karşıdan geldiğini
görünce, bağırdı: «îsa, Davud'un oğlu, kızıma merhamet et, cinler kendisine
işkence ediyor!»
îsa, bir kelimeyle olsun cevap vermedi: çünkü onlar sü nnet olmayan
insanlardandı. Havarilerin acıma duyguları harekete geçip, dediler: «Ey
muallim, onlara acı! Bak, nasıl da ağlayıp çığrışıyorlar!»
İsa cevap verdi: «Ben ancak İsrail kavmine gönderildim.» Bunun üzerine,
kadın iki oğluyla birlikte İsa'nın önüne gelip, ağlayarak dedi: «Ey Davud'un
oğlu, bize merhamet et.» îsa cevap verdi; «Ekmeği çocukların ellerinden alıp,
köpeklere vermek doğru değildir.» Ve, îsa bunu, onların temiz olmaması
nedeniyle söyledi. Çünkü onlar, sünnet olmayan insanlardandı.
Kadın cevap verdi: «Ey Rab, köpekler, sahiplerinin sofralarından düşen
kırıntıları yerler.» İsa, kadının sözüne hayran kalarak, dedi: «Ey kadın, senin
İmanın çok hoş.» Ve, ellerini gök yüzüne kaldırıp, Allah'a dua etti ve
ardından dedi: «Ey kadın, kızın kurtulmuştur, var, huzurla yoluna git.»
Kadın ayrıldı ve eve döndüğünde, kızını Allah'ı tesbih ederken buldu. Bunun
üzerine (şöyle) dedi:'«Bildim ki, İsrail kavminin Tanrı'sından başka Tanrı
yoktur.» Ardından, tüm yakınları, Musa'nın kitabında yazılan kanuna göre
(Allah)'ın kanununa teslim oldular.
22. Sünnet olmayanların zavallı hali.
Havariler, o gün Isa'ya şunu sordular: «Ey muallim, neden o kadına, onların
köpek olduğu şeklinde cevap verdin?»
İsa cevap verdi: «Bakın, size diyorum ki, bir köpek, şünnetsiz bir adamdan
daha iyidir.» Buna havariler üzülerek, dediler: «Bu sözler ağır, onları kim
kabul edebilecek?»
İsa cevap verdi: «Eğer siz, ey budalalar, aklı olmayan bir köpeğin sahibi için
neler yaptığını düşünürseniz, benim dediklerimin doğru olduğunu
göreceksiniz. Söyleyin bana, köpek sahibinin evini koruyup, soyguncuya
karşı hayatını ortaya koymaz mı? Kesinlikle, böyle. Fakat, ne görür
(karşılığında)? Dayak, incinme, azıcık ekmek ve (yine de) sahibine daima
neşeli bir yüz gösterir. Doğru değil mi?»
«Evet muallim, doğru» diye cevap verdi havariler.
Ardından İsa dedi: -Şimdi düşünün, Allah insana neler veriyor ve Allah'ın,
kulu İbrahim'e verdiği söze itibar etmemekte, onun ne kadar haksız
olduğunu görün. Filistinli Calut karşısında İsrail kralı Saul'e Davud'un
dediklerini hatırlayın «Rabbım! Senin kulun Senin kulunun sürüsüne
bakarken, kurt, ayı ve arslanlar gelip, kulunun koyunlarını yakaladı; bunun
üzerine, kulun gidip onları öldürerek, koyunları kurtardı. Ve işte onlara (ayı,
arslan, kurt) benzemekten başka nedir bu sünnetsiz adam? Bu bakımdan
kulun, İsrail'in Tanrısı Rabb adına gidecek ve Allah'ın kutsal milletine
küfreden bu necisi öldü recek.»
Sonra havariler dediler: «Söyle bize ey muallim, ne sebeple insanın sünnet
olması gerekir?»
İsa cevap verdi: «Allah'ın İbrahim'e olan şu emri yetsin: «İbrahim, kendinin
ve evinde, bulunanların ön derisini al (sünnet et); bu seninle Benim aramda
ebedî bir ahiddir.»
23. Sünnetin menşei, Allah'ın İbrahim'le ahidleşmesi ve sünnetsizlerin
lanetlenmesi.
Ve bunu dedikten sonra, Isa seyretmekte oldukları dağın yanına oturdu. Ve,
havarileri sözlerini dinlemek için yanına geldi. Sonra İsa dedi: «îlk insan
Adem, şeytanın kandırması ile Allah'ın yasakladığı yemeği Cennet'te yeyince,
derisi ruhuna isyan etti; bunun ü zerine yemin edip dedi: «Vallahi seni
keseceğim!» Ve bir kaya parçası bulup, taşın keskin kenarıyla kesmek için
derisini ele aldı; bunun üzerine Cebrail tarafından azarlandı. Ve, cevap verdi:
«Onu keseceğim diye Allah'a yemin ettim: Asla bir yalancı olmayacağım!»
«Ardından, Melek ona derisinin fazla kısmını gösterdi ve o da bunu kesti.
İşte, bundan böyle nasıl herkes derisini Adem'in derisinden aldı ise, öyle de
Adem'in bir yeminle söz verdiği şeyi yerine getirmekle yükümlüdür. Adem
bunu oğullarına uyguladı ve bu sünnet zorunluluğu nesilden nesile
süregeldi. Fakat İbrahim'in zamanında yeryüzünde yalnızca birkaç kişi vardı
sünnetli. Çünkü, şu putatapıcılık yeryüzünde pek yaygındı. Bunun üzerine,
Allah İbrahim'e sünnetle ilgili gerçeği söyledi ve bu ahdi yaptı. «Derisini
sünnet ettirmeyecek kişiyi, ebediyyen kullarım arasından atacağım.»
Havariler İsa'nın bu sözleri üzerine konuşmasının ciddiyet ve ateşinden
dolayı korkuyla titrediler. Sonra İsa dedi: «Korkuyu, ön derisini sünnet
ettirmeyene bırakın, çü nkü o, Cennet'ten mahrumdur.» Ve îsa bunu deyip
ardından da şöyle konuştu: «Pek çoklarının ruhu Allah'ın hizmetine hazırdır,
fakat beden zayıftır. Bu bakımdan Allah'tan korkan insan bedenin ne
olduğuna, nereden geldiğine ve neyde yok olacağına bakmalıdır.
Yeryüzünün çamurundan Allah bedeni yarattı. Ve ona bir iç üflemeyle hayat
nefesini üfledi. Ve bu nedenle, beden Allah'ın hizmetinden geri kaldığı
zaman, bu dünyada ruhundan nefret ettiği kadar, sonsuz hayatta onunla
birlikte olacağı düşünülerek çamur gibi atmalı ve çiğnenmelidir.
«Şimdiki halde bedeni, arzuları ortaya koyuyor —bütün iyiliklerin amansız
düşmanıdır o—, çünkü tek başına günahı arzulayan odur.
«İnsan, bir düşmanını tatmin etmek uğruna, Allah'ın, Yaratıcı'sının rızasını
bir kenara mı atmalıdır? Buna dikkat edin, bütün veliler ve peygamberler,
Allah'a hizmet için bedenlerinin düşmanı olmuşlardır. Bu nedenle de,
Allah'ın kulu Musa'ya verilen kanuna karşı gelmemek ve gidip sahte ve
yalancı tanrılara hizmet etmemek için, tereddüt etmeden ve severek ölüme
gitmelidir.
«Dağların çöllük yerlerine kaçıp, yalnızca ot yiyen ve keçi derisi giyen îlya'yı
hatırlayın. Ah, kaç gün ağzına yiyecek, içecek bir şey almadı! Ah, ne kadar da
dayandı, sabretti! Ah, ne yağmurlar ıslattı onu ve yedi yıl necis îzabel'in
acımasız zulümlerine tahammül etti!
«Arpa ekmeği yiyen ve kaba giysileri giyen Elisa'-yı hatırlayın. İşte size
söylü yorum ki, bedeni terketmekten korkmayan bu zatlardan krallar ve
prensler şiddetle korkuyorlardı. Bedenin terkedilmesi için bu kadarı
yetmelidir size ey insanlar. Taş türbelere bakarsanız, bedenin ne olduğunu
bilirsiniz.»
24. Bir İnsanın ziyafet ve çok yemekten nasıl kaçması gerektiğine dair ilgi
çekici örnek.
Bunu söyledikten sonra İsa ağladı ve dedi: «Bedenlerinin hizmetçisi olanlara
yazıklar olsun, çünkü onlar, öbür hayatta günahlarının azabından başka
kesinlikle hiç bir iyilik görmezler. Size anlatıyorum ki, yiyip içmekten başka
hiç bir şey düşünmeyen zengin bir obur vardı ve her gün görkemli, ziyafetler
verirdi. Lazarus adında yoksul bir adam dururdu kapısında; yaralarla
kaplıydı (bedeni) ve oburun sofrasından düşen ekmek kırıntılarını seve seve
almaya (razıydı). Fakat, bunları (bile) vermiyordu kimse ona; tersine herkes
alay ediyordu kendisiyle. Ona yalnızca köpekler acıyordu da, yaralarını
yalıyorlardı. Gün geldi, yoksul adam öldü ve melekler onu babamız
İbrahim'in kucağına taşıdılar. Zengin adam da öldü, onu da cinler şeytanın
kucağına taşıdılar. Evet şimdi azabın en büyüğüne maruz kalan (bu adam)
gözlerini kaldırınca uzaktan Lazarus'u İbrahim'in kucağında gördü. Gördü
de bağırdı: «Ey baba İbrahim, bana merhamet et de Lazarus'u gönder. O bana
bu alev içinde azap gören dilimi serinletmek için bir damla su getirebilir
belki.»
»İbrahim cevap verdi: «Oğul, hatırla ki sen öbür hayatın tadını aldın, Lazarus
ise kötülüklerini tattı; bu bakımdan şimdi sen azapta olacaksın, Lazarus
nimetler içinde.
«Zengin, adam yeniden bağırdı: «Ey baba İbrahim, evimde üç kardeşim var.
Lazarus'u gönder de onlara benim ne kadar işkence çektiğimi anlatsın, belki
tevbe ederler de buraya gelmezler.»
İbrahim cevap verdi: «Onların Musa'sı ve peygamberleri var, onlan
dinlesinler.»
Zengin adam cevap verdi: «Hayır baba İbrahim; ama bir ölü kalkar varırsa
inanırlar.»
İbrahim cevap verdi: «Musa'ya ve peygamberlere inanmayan, kalkıp gitseler
bile, ölü lere de inanmazlar.»
«Görün işte,» dedi İsa, «sabreden ve gerekli tek arzusu bedenden nefret
etmek olan yoksulların kutsanıp kutsanmadığını! Başkalarını, bedenleri
solucanlara yem olsun diye mezara götürenler ve gerçeği öğrenmiyenler ne
kötüdür! Gerçekten öylesine uzaktalar ki, büyük büyük evler yapıp, büyük
akarlar satın alırlar ve böbürlene böbürlene ömür sürerek, ölmiyecekler gibi
yaşarlar burada.»
25. Kişi bedeni nasıl hakir görmeli ve dünyada nasıl yaşamalı.
Sonra, (bunları) yazan dedi: «Ey muallim, sözlerin doğru; bunun için biz
peşinden gelmek uğruna her şeyden geçtik. Ama, bedenimizden nasıl nefret
etmemiz gerektiğini bize söyle; çünkü, kişinin kendini öldürmesi meşru değil,
yaşamak için de, bedene yiyeceğini vermemiz gerekiyor.»
İsa cevap verdi: «Bedenini bir at gibi tut; o zaman güven içinde yaşarsın.
Şöyle ki, bir ata yemek ölçüyle verilir ve ölçüsüz çalıştırılır, istediğiniz gibi
yürümesi için gemlenir, herhangi birini incitmesin diye bağlanır, kötü bir
yerde tutulur ve itaat etmediği zaman dövülür;, ve sen de Barnabas, işte
böyle ol ve o zaman daima Allah'la yaşarsın.
«Ve, benim sözlerime alınmayın, Davud peygamber de, itirafta bulunurken
aynı şeyi yapmış ve (şöyle) demişti: «Ben sizin önünüzde bir atım ve daima
sizinle beraberim.»
«Şimdi söyleyin bana, az ile yetinen mi daha yoksuldur, yoksa, çok şeyi
arzulayan mı? Bakın, size diyorum ki, dünyanın sağlam bir aklından başka
hiç bir şeyi olmasa, kimse kendisi için bir şey biriktirmez, her şey ortak
olurdu. Fakat, bu durumda onun deliliği biliniyor, ne kadar çok biriktirirse, o
kadar çok arzu duyuyor. Ve, biriktirdikçe biriktiriyor, çünkü, başkalarının
bedeni rahatı aynı şekilde biriktirmeyi gerekli kılıyor. Bu bakımdan, bırakın,
tek bir ip size yetsin, kesenizi fırlatıp atın, hiç bir cüzdan taşımayın,
ayağınızda sandal olmasın; ve, «bize ne olacak» diye düşünmeyin, aksine,
Allah'ın iradesini yerine getirme düşüncesi içinde olun; O, hiç bir eksiğiniz
olmayacak şekilde ihtiyaçlarınızı karşılayacaktır.
«Bakın, size söylüyorum, bu hayatta biriktirdikçe biriktirmek, öbürü nde hiç
bir şey bulamamanın kesin kanıtıdır. Kudüs'ü vatan edinen, Samiriye'de evler
yapmaz, çünkü, bu şehirler arasında düşmanlık vardır. Anlıyorsunuz değil
mi?»
«Evet» diye cevap verdi havariler.
26. Kişi Allah'ı nasıl sevmeli. Ve bu bölümde, İbrahim'in babasıyla harika
mücadelesi yer alıyor.
Sonra İsa dedi: «Seyahat etmekte olan bir adam vardı ve giderken, beş paraya
satılacak olan bir tarlada bir hazine buldu. Bunun üzerine hemen bu tarlayı
satın almak için pelerinini sattı. İnanır mısınız buna?
«Havariler cevap verdiler: «Buna inanmayacak olan delidir.»
Bunun üzerine İsa dedi: «İçinde sevgi hazinesinin yattığı ruhunuzu satın
almak için, duyularınızı Allah'a vermezseniz deli olursunuz; çünkü sevgi, hiç
bir şeyle mukayese edilemez bir hazinedir. Allah'ı seven içindir Allah; ve
kimin Allah'ı varsa her şeyi vardır.»
Petrus cevap verdi: *Ey Rab(Ey Saygıdeğer Efendim anlamında), kişi, gerçek
bir sevgiyle Allah'ı nasıl sevmelidir? Siz bize söyleyin,»
Isa cevap verdi: «Bakın, size söylüyorum ki, kim, Allah sevgisi uğruna
babasından ve annesinden ve kendi hayatından ve çocuklarından ve
karısından nefret etmezse, böyle bir kişi, Allah tarafından sevilmeye değer
bulunmaz.»
Petrus cevap verdi: «Ey Rab, Musa'nın kitabındaki Allah'ın kanununda
(şöyle) yazılıdır: «Babana çok saygı göster ki, yeryüzünde fazla
yaşayabilesin.» Ve şöyle devam eder: «Babasına ve annesine itaat etmeyen
oğula lanet olsun.» Bu bakımdan Allah, böyle itaatsiz bir oğulun, halkın
gazabıyla şehir kapısı önünde taşlanmasını emretmiştir. Böyleyken, şimdi siz
bize nasıl baba ve anneden nefret etmeği emrediyorsunuz?» Isa cevap verdi:.
«Benim her sözüm doğrudur, çünkü benim değil, beni îsrail kavmine
gönderen Allah'ın sözüdür. Bu bakımdan size diyorum ki, sahip olduğunuz
ne varsa, hepsini size bahşeden Allah'tır; o halde, -hediye mi daha
kıymetlidir, yoksa hediyeyi veren mi? Başka şeylerle birlikte, baban ve annen
Allah'a hizmette önünde engel oluyorlarsa, bırak o düşmanları. Allah,
ibrahim'e «Babanın ve yakınlarının evinden uzaklaş, sana ve soyuna
verdiğim ülkeye gel ve yerleş» demedi mi? Allah bunu neden dedi; yalnızca,
İbrahim'in babası sahte tanrılar yapıp tapınan bir put yapıcı olduğu için
değil mi? Bu nedenle, aralarında, babanın oğlunu yakmayı isteyecek kadar
düşmanlık vardı.»
Petrus cevap verdi: «Dediklerin doğrudur; şimdi sizden, ibrahim'in babasıyla
nasıl alay ettiğini bize anlatmanıza rica ediyorum.»
Isa cevap verdi: «ibrahim, Allah'ı aramaya başladığında yedi yaşındaydı. Bir
gün babasına, «baba, insanı kim meydana getirdi?» diye sordu.
Aptal baba cevap verdi: «insan; ben seni meydana getirdim, beni de babam
meydana getirdi.» .
İbrahim cevap verdi: «Öyle değil, baba; çünkü, ben yaşlı bir adamın
ağlanarak, «Ey Allah'ım, neden bana çocuk vermedin?» dediğini duydum.»
Babası cevapladı: «Doğrudur oğlum, Allah, insana insan meydana getirmesi
için yardım eder, fakat, başka türlü müdahalesi olmaz; insanın sadece Allah'a
dua etmesi ve O'na kuzu ve koyun vermesi gerekir, o zaman Allah da
kendisine yardım eder.»
İbrahim cevap verdi: «Kaç tane Allah vardır, baba?»
Yaşlı adam cevapladı: «Sonsuz sayıda, oğlum.»
Sonra İbrahim dedi: «Ey baba, eğer ben bir tanrının dediklerini yapar ve
diğeri de, kendisinin dediklerini yapmadığım için benim kötülüğümü isterse,
o zaman ben ne yapacağım? Her ne durumda olursa olsun, aralarında
anlaşmazhk çıkacak ve tanrılar birbirleriyle savaşacaklardır. Ya, benim
kötülüğümü isteyen tanrı, benim kendi tanrımı öldürüverirse, ben o zaman
ne yapacağım? Belli ki, beni de öldürecektir o.»
Yaşlı adam gülerek cevap verdi: «Ey oğul, korkma, çünkü hiç bir tanrı, bir
diğer tanrı üzerine savaş açmaz; mabette büyük tanrı Baal'ın yanısıra bin
tanrı daha var; ve yetmiş şu yaşıma geldim, bir tanrının diğerine vurduğunu
görmüş değilim. Hem, herkes aynı tannya ibadet etmez ki, biri birine, diğeri
diğerine ibadet eder.»
İbrahim cevap verdi: «O zaman, aralarında barış var herhalde?»
Babası dedi: «Evet var.»
Ardından ibrahim dedi: «Ey baba, tanrılar neye benzerler?»
Yaşlı adam cevap verdi: «Budala, her gün bir tanrı yapıyor ve ekmek almak
için başkalarına satıyorum; sen ise, halâ tanrıların neye benzediğini
bilmiyorsun!» O sırada bir put yapmaktaydı. "Bu" dedi, «palmiye
odunundan, şu zeytin ağacından, şu küçük olan ise fildişinden; bak, ne kadar
da gü zel! Canlıymış gibi görünmüyor mu? Mutlaka (görünüyor), sadece
nefesi eksik!»
ibrahim cevap verdi: «Yani, tanrıların nefesi yok mu, baba? Öyle de, nasıl
nefes veriyorlar? Ve kendileri cansızken, nasıl can veriyorlar? Belli baba,
bunlar tanrı değil.»
Yaşlı adam bu sözlere kızarak, (şöyle) dedi: «Eğer anlayacak yaşta olsaydın,
kafanı bu baltayla kırardım. Ama, rahat ol, çünkü anlayacağın yok!»
İbrahim cevap verdi: «Baba, eğer tanrılar insanlara yardım ediyorsa, o zaman,
nasıl olur da insan tanrı yapabilir? Ve, eğer tanrılar odundansa, o zaman,
odun yakmak büyük bir günahtır. Fakat, söyle bana baba, sen nasıl bu kadar
çok tanrı yapmış bulunuyorsun da, dünyanın en güçlü insanı olasın diye, pek
çok çocuk meydana getirmen için neden tanrılar sana yardım etmedi?»
Oğlunun konuştuklarını dinlerken, babanın sabrı taşma noktasına gelmişti.
Oğul (yine) devam etti: «Baba, dünyada hiç insanın bulunmadığı zaman oldu
mu?»
«Evet» diye cevap verdi yaşlı adam, «Neden soruyorsun?»
«Çünkü» dedi ibrahim, «îlk tanrıyı kimin yaptığını öğrenmek istiyorum da.»
«Şimdi evimden defol!» dedi yaşlı adam, «Beni bırak da, şu tanrıyı çabucak
yapayım; ve bana bir şey söyleme; çünkü, acıkınca ekmek istiyorsun, lâf
değil.»
îbrahim dedi: «Güzel bir tanrı gerçekten, onu istediğin gibi kesiyorsun da,
kendisini korumuyor!»
Sonunda yaşlı adam kızarak dedi: «Bütün dünya onun bir tanrı olduğunu
söylüyor, sen, deli herif ise, değil diyorsun. Tanrılarıma yemin ederim ki, bir
adam olmuş olsaydın, seni öldürebilirdim!» Böyle deyip, yumruk ve
tekmelerle ibrahim'e girişti ve onu evden kovaladı.»
27. Bu bölümde, insandaki gülmenin ne kadar uygunsuz olduğu açıkça
görülür: Ve, İbrahim'in fetaneti:
Havariler yaşlı adamın deliliğine güldüler ve ibrahim'in fetanetine şaşıp
kaldılar. Fakat, İsa onları susturarak, dedi: «Şu andaki gü lme, gelecekteki
ağlamanın bir habercisidir» diyen ve «Gülmenin olduğu yere gitmeyecek,
fakat ağlanılan yerde oturacaksınız, çünkü, bu hayat acı ve ızdırap içinde
geçer» şeklinde devam eden peygamberi unuttunuz.» Sonra, (şöyle) dedi İsa:
«Musa'nın zamanında, Allah'ın Mısır'da pek çok kişiyi, başkalarına gülüp
eğlendiklerinden dolayı, çirkin hayvanlar haline getirdiğini bilmiyor
musunuz? Ne olursa olsun, sakın kimseye gülmeyin, çünkü, hiç kuşkusuz
karşılığında ağlarsınız.»
Havariler cevap verdi:
«Yaşlı adamın deliliğine gülmüştük.» Bunun üzerine Isa dedi: «Bakın, size
diyorum ki, herkes kendi gibi olanı sever ve ondan zevk alır. Bu nedenle, eğer
deli değilseniz, deliliğe gülmezsiniz.»
Cevap verdiler: «Allah bize merhamet etsin.»
İsa dedi: «Amin.»
Ardından Filipus dedi: «Ey Rab, nasıl oldu da, İbrahim'in babası oğlunu
yakmak istedi?»
Isa cevap verdi: «Bir gün, İbrahim oniki yaşındayken, babası kendisine dedi;
«Yarın bütün tanrıların bayramıdır; bu nedenle, büyük mabede gidecek ve
tanrım büyük Baal'e bir hediye götüreceğiz. Ve, sen de kendin için bir tanrı
seçeceksin, çünkü, bir tanrı edinecek yaştasın artık.»
İbrahim kurnazca cevap verdi: «Hay hay, ey benim babam.» Ve, sabahleyin
erkenden, herkesten önce mabede gittiler. Fakat, ibrahim eteğinin altında
gizlice bir balta taşıyordu. Gelip, mabede girdiler; kalabalık arttığından,
İbrahim mabedin karanlık bir bölümünde bir putun arkasına gizlendi. Babası,
mabedden çıktığında, İbrahim'in kendinden önce eve gittiğine inanıyordu. Bu
nedenle onu aramak için geride kalmadı.
28.
«Herkes mabedden ayrılınca, din adamları mabedi kapatıp gittiler. Sonra,
İbrahim baltayı alarak, büyük put Baal'ın dışında bütün putların ayaklarını
kesti. Eski ve parçalı olduklarından, düşüp parçalanan heykellerin meydana
getirdiği harabeliğin ortasında kalan Baal'ın ayaklarına baltayı koydu.
Bundan sonra mabedden çıkan ibrahim'i bir takım kimseler gördüler ve
mabedden bir şeyler çalmaya gitmiş olabileceği kuşkusuna kapıldılar. Önüne
engel koyup, mabede vardılar ve tanrılarının parça parça edilmiş olduğunu
görünce, yas ederek bağırdılar! «Çabuk gelin ey ahali, tanrılarımızı öldüreni
öldürelim!» Birden, din adamlarıyla birlikte oraya onbin kişi üşüştü ve
İbrahim'e, tanrılarını niye kırıp parçaladığım sordular.
İbrahim cevap verdi: «Aptalsınız siz! Bir insan tanrı mı öldürürmüş? Onları
öldüren büyük tanrıdır. Ayaklarının yanındaki baltayı görmüyor musunuz?
Belli ki, hiç arkadaş istemiyor.»
«Sonra, İbrahim'in babası geldi, oğlunun tanrılarına karşı söylediği sözleri
düşünüyordu ve İbrahim'in putları parçaladığı baltayı tanıyarak, bağırdı:
«Tanrılarımızı öldürmüş olan bu hain benim oğlumdur, çünkü, bu balta
benimdir!» Ve, oğluyla aralarında olup geçen her şeyi oradakilere anlattı.
Hemen, bir odun toplayıp yığdılar; ibrahim'in ellerini ve ayaklarını bağlayıp,
odunların üzerine koydular ve altmdaki odunları ateşlediler.
«Ama, hayır; Allah, melekleri aracılığıyla ateşe, kulu ibrahim'i yakmamasını
emretti. Ateş şiddetle parladı ve ibrahim'i ölüme mahkûm edenlerden ikibin
kişiyi yaktı, ibrahim Allah'ın meleği tarafından, kendini taşıyanı görmeyen
babasının evinin yakınına götürülüp, serbest olduğunu gördü; ve böylece
ölü mden kurtuldu.»
29.
Sonra, Filupus dedi: -Allah'ın kendisini sevenler üzerine rahmeti büyüktür.
Anlat bize Rab, ibrahim Allah'ın bilgisine nasıl vardı?»
İsa cevap verdi: «İbrahim, babasının evine yaklaşınca, eve girmekten korktu;
evden biraz uzağa gidip, bir palmiye ağacının altına oturdu ve burada kendi
kendine dedi: «Hayat sahibi ve insandan daha güçlü bir tanrı var olmalı,
çünkü, insanı o meydana getiriyor ve insan, tanrı olmadan insan meydana
getiremez.» Sonra, çevresine yıldızlara, aya ve güneşe baktı ve onların tanrı
olduklarını düşündü. Fakat, onların hareketlerinde değişken olduklarını
görünce, (şöyle) dedi: «Bu tanrı hareket etmemeli ve bulutlar onu
gizlememeli; yoksa, insanlar hiç olacak.» Bu şekilde kararsız dururken,
«İbrahim!» diye çağırıldığını işitti, çevresine bakındı ve dört bir yanda
kimseyi göremeyip, (şöyle) dedi: *Adım İbrahim'le çağırıldığıma eminim,
(ama)!.» Ardından, aynı şekilde iki defa daha «İbrahim» ismiyle çağırıldığını
duydu.
Cevap verdi: «Beni kim çağırıyor?»
Sonra, şöyle dendiğini duydu: «Ben, Allah'ın meleği Cebrail'im.»
Bunun üzerine, İbrahim korkuya kapıldı; fakat melek onu rahatlatarak, dedi:
«Korkma, İbrahim, çünkü, sen Allah'ın dostusun; bu nedenle, insanların
tanrılarını parçaladığın zaman, meleklerin ve peygamberlerin Tanrı'sını
seçmiştin; öyle ki, adın hayat kitabında yazılıdır.»
Ardından, îbrahim dedi: *Ben meleklerin ve kutsal peygamberlerin Tanrı'sına
hizmet etmek için ne yapmalıyım?»
Melek cevap verdi: «Şu çeşmeye git ve yıkan, çünkü Allah seninle konuşmayı
irade ediyor.»
İbrahim cevap verdi: «Şimdi, nasıl yıkanmam gerekiyor?»
Bunun üzerine melek, güzel bir genç suretinde geldi, ona ve çeşmede yıkanıp,
dedi: «Sen de, sırayla böyle yap, ey İbrahim.» İbrahim yıkanınca, melek dedi :
«Şu dağa çık, çünkü, Allah seninle orada konuşmayı irade eder.»
«Melek böyle deyince, İbrahim dağa çıktı ve dizleri üstüne oturup, kendi
kendine dedi: «Meleklerin Tanrısı benimle ne zaman konuşacak?»
Yumuşak bir sesle çağınîdığını duydu: «îbrahim!» îbrahim cevap verdi: «Beni
kim çağırıyor?» Ses cevap verdi: «Ben senin Tanrınım ey İbrahim.» îbrahim
korkuya kapılarak, yüzünü toprağa sürdü ve dedi: «Toz ve kül olan senin
kulun, seni nasıl duyabilir?»
Sonra, Allah dedi: «Korkma, kalk, ben seni kullarım için seçtim ve seni
kutsamak, seni bü yü k bir ü mmet haline getirmek istiyorum. Bu nedenle,
babanın ve yakınlarının evinden ayrıl ve sana ve soyuna vereceğim ülkeye
gelip, yerleş.»
ibrahim cevap verdi: .«Her istediğini yaparım, Rabb(ım); fakat, başka bir
tanrının beni incitmemesi için beni koru.»
Sonra, Allah şöyle konuştu: «Ben tek olan Tann'yım ve benden başka tann
yoktur. Yıkan da benim,
yapan da; ben öldü rü rü m ve ben hayat veririm; Cehennem'e atarım, oradan
çıkarırım da ve kimse benim elimden kurtulamaz.» Ardından, Allah ona
sünnet ahdini verdi; ve, işte böyle babamız İbrahim Allah'ı tanıdı.»
Isa bunlan söyleyip, ellerini kaldırdı ve dedi: «Yücelik, şan ve şeref sanadır,
ey Allah. Sana olsun!»
30.
îsa, kavmimizin bir bayramı olan Gül Bayramı'na yakın Kudüs'e gitti.
Yazıcılar Ferisî'ler bunu duyunca, onu konuşmasında yakalamak için
müşavere ettiler. Bunun üzerine, ona bir fakih gelerek, dedi: «Muallim,
sonsuz hayatı elde etmek için ne yapmalıyım?» İsa cevap verdi: «Kanunda ne
şekilde yazılıdır?» Kışkırtıcı şöyle cevap verdi: «Allah'ın Rabb'ı ve komşunu
sev. Allah'ı her şeyin üstünde, bütün kalbinle ve düşüncenle, komşunu da
kendin gibi seveceksin.» îsa cevap verdi: «Güzel cevapladın. Bu nedenle git
ve böyle yap, derim, ve (o zaman) sonsuz hayatı elde edersin.»
Adam dedi: «Benim komşum kimdir?» îsa, gözlerini kaldırarak, cevap verdi:
«Bir adam Kudüs'ten çıkmış, lanetle yeniden yapılan bir şehre, Eriha'ya
gidiyordu. Bu adam yolda eşkıya tarafından yakalandı, yaralandı ve soyuldu,
bundan sonra, şakiler onu yarı ölü bir durumda bırakarak çekip gittiler. Yolu
bu yere düşen bir kâhin yaralı adamı görüp, selâm vermeden geçip gitti. Aynı
şekilde, hiç bir şey demeden bir Levili de geçip gitti. Aynı yere bir
Samiriyelinin yolu düştü; yaralı adamı görünce merhamete geldi ve atından
inip, yaralı adamı yanına aldı ve yaralarını şarapla yıkadı, üzerlerine merhem
sürdü, yaralarını sarıp, rahatlattı ve kendi atına bindirdi. Sonra, akşamleyin
hana vardıklarında, onu han sahibine emanet etti. Ertesi gün, uyandığında
(han sahibine) şöyle dedi: «Bu adama bak, ne tutarsa sana ödeyeceğim.» Ve
hasta adama han sahibi için dört altın vererek, (şöyle) dedi: «Geçmiş olsun,
ü zü lme; ben hemen dönüp, seni kendi evime götüreceğim.»
«(Şimdi) söyle bana» dedi îsa, «bunlardan hangisi komşuydu?»
Fakih cevap verdi: «Merhamet gösteren.»
Ardından, Isa dedi: «Doğru cevap verdin; işte, sen de git ve böyle
yap.» .
Fakih şaşırmış bir halde çekip gitti.
31. "Kayser'in Olanı Kayser'e, Allah'ın Olanı Allah'a Verin!"
Sonra, Isa'ya Ferisîler yaklaşarak dediler: «Muallim, Kayser'e vergi vermek
caiz midir?» îsa, Yahuda'ya dönerek, dedi: «Para yar mı yanında?» Ve, eline
bir kuruş alarak, Ferisîler'e döndü ve dedi; «Bu parada bir resim var; söyleyin
bana, kimin resmidir o?»
Cevap verdiler: «Kayser'in.»
«Öyleyse verin» dedi İsa, Kayser'in olanı Kayser'e, Allah'ın olanı Allah'a
verin.»
Şaşkınlık içinde çekip gittiler.
Ve bak ki, bir yüzbaşı yaklaşıp, dedi: «Rab, oğlum hastadır; yaşlılığıma acı!»
îsa cevap verdi: «İsrail'in Allah'ı Rabb sana acır!»
Adam gidiyordu; Isa (ardından) seslendi: «Beni bekle, evine gelip, oğlun için
dua edeceğim.»
Yüzbaşı cevap verdi: «Rab, sen, Allah'ın bir peygamberi evime gelecek kadar
değerli biri değilim ben, oğlumun iyileşmesi için söylediğin söz yeter bana;
çünkü, senin Tanrın, meleğinin uykumda bana söylediği gibi, seni her
hastalığın hekimi yapmıştır.»
Isa hayrete düştü ve kalabalığa dönerek, dedi: *Şu yabancıya bakın, onun
imanı, İsrail kavminde gördüğüm imanların hepsinden daha fazla.» Ve,
yüzbaşıya dönerek, dedi: «Selâmetle git, çünkü Allah, sana verdiği büyük
imandan dolayı oğluna sıhhat bahsetmiştir.»
Yüzbaşı yoluna gitti ve yolda, oğlunun nasıl iyileştiğini bildiren
hizmetçileriyle karşılaştı.
Adam karşılık verdi: «Hangi saatte ateş kendisini terketti?»
Dediler: «Dün, altıncı saatte ateş kendisinden ayrıldı.»
Adam, İsa'nın, «israil'in Alah'ı Rabb sana acır» dediği zaman oğlunun
sıhhatine kavuştuğunu anladı. Bunun üzerine, adam bizim Allah'ımıza
inandı ve evine girip, «Yalnızca İsrail'in Allah'ı, gerçek ve yaşayan Allah
vardır» diyerek, bütün kendi tanrılarını parça parça etti. Bundan sonra da,
dedi: «İsrail'in Allah'ına ibadet etmeyen kimse benim ekmeğimden
yemiyecek.»
32.
Kanunda uzmanlaşmış biri, İsa'yı, denemek için akşam yemeğine çağırdı. İsa
havarileriyle birlikte geldi; onu denemek için pek çok yazıcı da evde
bekliyordu. Havariler, ellerini yıkamadan sofraya oturdular. Yazıcılar, bunun
ü zerine Isa'ya seslendiler: «Neden havarilerin ekmek yemeden önce ellerini
yıkamamakla, büyüklerinin geleneklerine dikkat etmiyorlar?»
«Siz yazıcılar ve Ferisîler, başkalarının omuzlarına taşınamaz yükleri yükler,
fakat kendiniz, bu esnada tek parmağınızla olsun, onları kımıldatmak
istemezsiniz. «Size söylüyorum, size, her şer dünyaya, sözde büyükler sebep
gösterilerek girmiştir. Söyleyin bana, büyüklerin kullanmasıyla değil de, kim
sokmuştur puta tapıcılığı dünyaya? Bir kral vardı, Baal adındaki babasını
aşırı derecede seven. Ve, babası ölünce, oğlu, kendini teselli etmek için,
babasına benzeyen bir heykel yaptırıp, şehrin pazar yerine diktirtti. Ve, bu
heykele onbeş gez(bir uzunluk birimi)yaklaşanın güven içinde olacağı ve her
ne olursa olsun, onun incitilmeyeceğine dair bir emir çıkardı. Bundan böyle
bütün kötü ler ve suçlular, oradan gördü kleri yarar nedeniyle, heykele gü ller
ve çiçekler sunmaya başladılar ve kısa bir zaman sonra, sunulan bu şeyler
paraya ve yiyeceğe dönüştü. O kadar ki, onurlandırmak için ona tanrı
dediler. Adetten kanuna dönüşen şu şeye bakın, o kadar ki, Baal putu
dünyanın her tarafına yayıldı; ve Allah buna ne kadar üzüldüğünü
peygamber îşaya'ya bildirdi: «Gerçekten benim kullarım bana boşuna
tapınıyor, çünkü onlar, kulum Musa aracılığıyla kendilerine verilen benim
kanunumu hükümsüz kılıp, büyüklerinin geleneklerine uymaktadırlar.»
«Size diyorum, temiz olmayan ellerle ekmek yemek, bir insanı kirletmez,
çünkü, insanın içine giren insanı kirletmez, insanı insandan çıkan şeyler
kirletir..
Bunun üzerine, yazıcılardan biri dedi: «Eğer ben domuz eti veya bir başka
temiz olmayan et yersem, benim vicdanımı kirletmezler mi?»
îsa cevap verdi: «İtaatsizlik insanın içine girmez, insandan, kalbinden dışarı
çıkar; ve bu nedenle, yasaklanmış yemeği yerse, kirlenmiş olur.»
Ardından, fakihîerden biri dedi: «Muallim sanki îsrail kavminin putları
varmış gibi, verdin putatapıcıhk aleyhinde konuştun, ve bize haksızlık etmiş
oldun.»
İsa cevap verdi: «Bugün îsrail halkmda odundan heykeller olmadığını ben de
pek ala biliyorum; fakat, etten heykeller var.»
Bütün yazıcılar buna kızarak cevap verdi : «O halde, biz de puta
tapıcılardan(mı) oluyoruz?»
İsa cevapladı: «Size diyorum ki, hükümde, «tapınacaksınız» demiyor,
«Allah'ınız Rabb(ı) bütün ruhunuzla, bütün kalbinizle ve bütün düşüncenizle
seveceksiniz» diyor. Doğru değil mi bu?»
«Doğru» dediler hepsi birden.