193. Lazarus'un Dirilmesi..
İsa Nikodemus'un evinde iki gün kaldı ve üçüncü gün Beytanya'ya gitmek üzere ayrıldı; ve kasabaya
yaklaştığında, Meryem'e gelmekte olduğunu söylemeleri için havarilerinden ikisini önden gönderdi. Kadın
koşarak kasaba dışına çıktı ve İsa'yı bulunca ağlayarak dedi: «Rab, kardeşimin ölmeyeceğini söylemiştin; şimdi
ise dört gündür gömülü bulunuyor. Allah için, ben seni çağırmadan önce gelmiş olsaydın, o zaman ölmezdi!»
İsa karşılık verdi: «Kardeşin ölmüş değil, uyuyor. Bu bakımdan, ben onu uyandırmak için geliyorum.»
Meryem ağlayarak cevap verdi «Rab, böyle bir uykudan o Hüküm Günü'nde Allah'ın meleğinin surunun sesiyle
uyanacaktır.»
İsa karşılık verdi: «Meryem, bana inan ki, o (o günden) önce kalkacak. Çünkü, Allah bana uyku üzerine güç
vermiştir; ve bak sana diyorum ki, o ölmüş değildir. Çünkü yalnızca, Allah'ın rahmetini bulmadan ölenler
ölüdür.»
Meryem, kız kardeşi Marta'ya İsa'nın gelişini bildirmek için çabucak geri döndü.
Şimdi, Lazarus'un ölümünde Kudüs'ten gelmiş bir hayli Yahudi ve pek çok yazıcı ve Ferisi toplanmış
bulunuyorlardı. Kız kardeşinden İsa'nın gelmekte olduğunu duyan Marta aceleyle kalktı ve dışarı koştu; bunun
üzerine Yahudi, yazıcı ve Ferisîler'den oluşan kalabalık onu teselli etmek için peşinden gittiler. Çünkü kardeşine
ağlamak için kabre gittiğini sanıyorlardı, İsa'nın Meryem'le konuştuğu yere varınca Marta ağlayarak dedi: «Rab,
Allah için burada olmuş olsaydın, çünkü o zaman kardeşim ölmezdi!»
Meryem o zaman ağlamaya başladı; bunun üzerine İsa da göz yaşı döktü ve iç çekerek dedi: «Onu nereye
yatırdınız?» Cevap verdiler, «Gel bak.»
Ferisîler kendi aralarında diyorlardı: «Şimdi Nain'deki dulun oğlunu dirilten bu adam, ölmeyeceğini söylediği
halde neden bu adamı ölüme bıraktı?»
İsa, herkesin ağlamakta olduğu kabre varıp dedi:
«Ağlamayın, çünkü Lazarus uyuyor, ve ben onu uyandırmaya geldim.»
Ferisîler kendi aralarında dediler: «Allah için, sen böyle mi uyursun!»
O zaman İsa dedi: «Benim saatim henüz gelmedi; geldiği zaman aynı şekilde uyuyacak ve süratle
uyandırılacağım.» Sonra İsa yine dedi: «Kabrin üzerinden taşı çekin.»
Marta dedi: «Rab, o kokmuştur. Çünkü öleli dört gün oluyor.»
İsa dedi: «Öyleyse ben niye geldim buraya Marta? Sen benim onu uyandıracağıma inanmıyor musun?»
Marta cevap verdi: «Senin, Allah'ın bu dünyaya gönderdiği bir mukaddesi olduğunu biliyorum.»
O zaman, İsa ellerini göğe kaldırdı ve dedi: «İbrahim'in Allah'ı, İsmail ve İshak'ın Allah'ı, babalarımızın Allah'ı
Rabb, bu kadınların başına gelenlere merhamet et ve kutsal adına şan ver.» Ve, herkes «Amin» diye karşılık
verince, İsa yüksek bir sesle dedi:
«Lazarus, beri gel!»
Bunun üzerine, ölmüş olan kalktı; ve İsa havarilerine dedi:
«Onu çözün.» Çünkü, babalarımızın (ölülerini) göme geldikleri şekilde, o da yüzünün üzerindeki peşkirle
birlikte kefene sarılmış bulunuyordu.
Yahudilerden büyük bir kalabalık ve Ferisî'lerin bir kısmı İsa'ya iman ettiler. Çünkü mucize büyüktü.
Küfürlerinde kalanlar ise ayrıldılar ve Kudüs'e gidip Lazarus'un dirilişini ve pek çok kişinin nasıl Nasara
olduğunu başkâhine reislerine anlattılar. İsa'nın tebliğ ettiği Allah'ın kelâmıyla tövbeye gelenlere böyle (Nasara
Nasırîler) derlerdi.
194.
Yazıcılar ve ferisiler Lazarus'u öldürmek için başkâhinle istişarede bulundular; çünkü, pek çokları, Lazarus'un
insanlarla konuştuğunu, yiyip içtiğini gördüklerinden, Lazarus mucizesinin büyüklüğü dolayısıyla kendilerinin
geleneklerini bırakıp, İsa'ya iman ediyorlardı. Fakat, Kudüs'te taraftarları olduğundan ve kız kardeşiyle Magdala
ve Beytanya'yı da elinde bulunduran Lazarus güçlü de olduğundan ne yapacaklarını bilmiyorlardı.
İsa Beytanya'ya, Meryem'le birlikte Marta ve Lazarus'un evine vardı. Kendisine hizmet ettiler.
Bir gün İsa'nın ayaklan dibinde oturan Meryem onun sözlerini dinliyordu. Bu sırada Marta İsa'ya dedi : «Rab,
görmüyor musun kız kardeşim sana gereken bakımı yapmıyor ve senin ve havarilerinin yiyeceklerini
getirmiyor.»
İsa cevap verdi.- «Marta, Marta, sen yapman gereken şeyin düşüncesine kapılıyorsun, çünkü Meryem
kendinden ebediyen ayrılmayacak bir pay seçti.»
Kendine iman eden büyük bir kalabalıkla birlikte sofrada otururken İsa, konuşup dedi: «Kardeşler, sizinle
kalacak pek az zamanım var. Çünkü, vakit gelmiş demektir ve benim dünyadan ayrılmam gerekiyor. Bu nedenle,
size Allah'ın Hezekiel Peygambere söylediği sözü hatırlatıyorum: «Ben, senin Allah'ın ebediyen sağ ve
diriyimdir ki, günah işleyen ruh ölecektir, ama eğer günahkâr, tövbe edecek olursa ölmeyecek, yaşayacaktır.»
Bu bakımdan, şimdiki ölüm, ölüm değil, gerçekte uzun bir ölümün sonudur; nasıl bedenin bir baygınlık anında
içinde ruh varken, candan ayrıldığı zaman, ölenler ve gömülenler üzerinde bayılmak dışında başka hiç bir
avantajı olmuyorsa, gömülen (vücut) da Allah'ın kendisini yeniden diriltmesini bekler.
«O halde dikkat edin, Allah'ı idrakten yoksun olan bir hayat ölüdür.»
195. "Bana İnananlar Ebediyen Ölmeyeceklerdir."
Bana inananlar ebediyen ölmeyeceklerdir. Çünkü, benim sözüm sayesinde Allah'ı içlerinde idrâk edecekler ve
bu nedenle de kurtuluşlarını gerçekleştireceklerdir.
«Ölüm, Allah'ın buyruğuyla tabiatın yaptığı bir hareketten başka nedir? Şöyle ki, biri bir kuşu tutup, ipini de
eline aldığı zaman, baş kuşun uçmasını dilediğinde ne yapar? Tabii ki, mutlaka ele açılmasını emreder ve
böylece kuş hemencecik uçup gider. «Ruhumuz», peygamber Davud'un dediği gibi, kişi Allah'ın koruması
altında bulunduğu zaman, «kuş avcısının tuzağından kurtulmuş bir serçe gibidir.» Ve hayatımız, tabiatın
kendisiyle ruhu insanın bedenine ve canına bağlı tuttuğu bir ip gibidir. Ve, bu bakımdan, Allah dilediği ve
tabiata açılmasını emrettiği zaman, hayat kopar ve ruh, Allah'ın ruhları almakla görevlendirdiği meleklerin
elinde kurtulur.
O halde, dostlar, dostları öldüğü zaman ağlamasınlar, çünkü Allah'ımız böyle dilemiştir. Ama, günah işledikleri
zaman, bırakın durmaksızın ağlasınlar. Çünkü, (günah işlemekle) ruh, Allah'tan, -gerçek hayattan- koptuğundan
ölür.
Eğer beden ruhla birleşmeyince çirkinleşiyorsa, ruh, rahmet ve lûtfuyla kendini güzelleştiren ve dirilten
Allah'la birleşmeyince çok daha fazla korkunçlaşır.»
Ve, İsa bunu deyip Allah'a şükretti; sonra Lazarus dedi ki:
«Rab, bu ev bana geçimim için verdiği tüm şeylerle birlikte, yoksullara bakılması için Yaratıcım olan Allah'a
aittir. Bu nedenle, sen de yoksul olduğuna ve pek çok şakirdin de bulunduğuna göre, istediğin zaman istediğin
kadar kalmak için buraya gel. Çünkü, Allah'ın kulu, Allah sevgisi için gerektiği kadar size hizmet edeceğim.»
196.
İsa bunu duyunca sevindi ve dedi: «ölmek ne kadar iyi bir şeymiş görün! Lazarus yalnızca bir kere öldü ve
dünyanın, kitaplar arasında büyüyen en akıllı adamlarının bilmediği böyle bir akideyi öğrendi! Allah için, her
insan Lazarus gibi, insanlar yaşamayı öğrensinler diye yalnızca bir kez için olsun ölmeli.»
Yuhanna karşılık verdi: «Ey muallim, bir söz söylememe izin var mı?»
«Bin tane söyle» (diye) karşılık verdi İsa, «Çünkü, nasıl bir insan Allah'a kulluk için mallarını dağıtmaya hazırsa,
o akideyi dağıtmaya da hazırdır. Ve, o (böyle yapmaya) ne kadar hazır olursa, mal ölüye yeniden hayat
veremezken, sözün o kadar çok bir ruhu tövbeye getirme gücü olur. Bu bakımdan, yoksul bir insana yardım
etme gücü olan adam, yardım etmeyip de, yoksul açlıktan öldüğü zaman bir katil olmuş olur. Ama daha kötü
katil, Allah'ın Kelâmı'yla günahkârı tövbeye getirebilen, ama getirmeyip, Allah'ın dediği gibi «dilsiz bir köpek»
örneği oturup duran kişidir. Böylelerine karşı Allah der: «Kelâmımı gizlediğinden dolayı günahkârın helak
olacak olan ruhunu senin ellerinden isteyeceğim, ey benim imansız kulum.»
«Bu durumda anahtarı olup da sonsuz hayata girmeyen, hatta girmek isteyenlere engel olan yazıcıların ve
Ferisîler'in durumu ne olmaktadır şimdi?»
«Ey Yuhanna, benim yüz bin sözümü dinledikten sonra bir söz söylemek için benden izin istersin. Bak sana
diyorum ki, beni dinlediğin her bir sözün on katını senden dinlemeye hazırım. Ve, bir diğerini dinleyecek olan,
konuştuğu her defada günah işler. Çünkü, kendimiz için istediğimizi başkalarına da yapmalı, kendi görmek
istemediğimizi başkalarına da yapmamalıyız.»
O zaman Yuhanna dedi: «Ey muallim, neden Allah bunu, yani, kendilerini ve Yaratıcılarını bilmeleri için,
Lazarus'un yaptığı gibi bir kez ölüp geri dönmeği insanlara bahşetmedi?»
197.
İsa cevap verdi: «Söyle bana Yuhanna; ev sahibinin biri bir hizmetçisine, evinin manzarasını kapayan ağacı
kesmesi için mükemmel bir balta verdi.
Ama işçi baltayı unuttu ve dedi: «Eğer efendi bana eski bir balta vermiş olsaydı ağacı kolayca keserdim» Söyle
bana Yuhanna, ev sahibi ne dedi? Mutlaka kızdı ve eski baltayı alıp adamın başına çarptı ve dedi:
«Aptal hilekâr! Sana ağacı zahmetsizce kesebileceğin bir balta verdim, sense büyük zahmetlerle çalışman
gerekecek ve gidip, hiç bir şey elde edemeyeceğin bu baltayı mı istersin? Ben senin ağacı, çalışman işe yarasın
diye kesmeni isterim. Doğru değil mi bu?»
Yuhanna cevap verdi: «Doğruların doğrusu.» (O zaman İsa dedi) : -Ebediyen sağ ve diriyimdir ki» der Allah,
«Ben herkese iyi bir balta verdim, bu da bir ölünün gömüldüğünü görmektir. Kim bu baltayı iyi kullanırsa,
kalbindeki günah ağacını sancısız çıkarır; böylece lütuf ve rahmetimi kazanır. Onlara salih amellerinden dolayı
sonsuz yaşama hakkı veririm. Ama, gün be gün başkalarının ölüp durduğunu gördüğü halde ölümlü olduğunu
unutan ve «eğer öbür hayatı görsem, iyi işler yaparım» diyenin üzerine olacaktır öfkem, ve onu ölümle
öylesine çarparım ki, bir daha hiç iyilik bulamaz.»
«Ey Yuhanna» dedi İsa, «Başkalarının düşüşünden ayakları üzerinde durmayı öğrenenin avantajı ne
büyüktür!»
198.
Sonra, Lazarus dedi: «Muallim, bakın size diyorum ki, günbegün ölenlerin mezara, götürüldüğünü görüp de
Yaratıcımız Allah'tan korkmayanın hak edeceği cezayı tasavvur edemiyorum. Böyle biri, tümüyle vazgeçmesi
gereken dünyadaki şeyler için kendisine nesi varsa veren Yaratıcısı'na karşı gelir.»
O zaman İsa havarilerine dedi: «Bana muallim diyorsunuz ve iyi ediyorsunuz, çünkü Allah benim ağzımla size
öğretiyor. Ama, Lazarus'a ne diyeceksiniz? Gerçekten o burada, bu dünyada akideyi öğreten tüm muallimlerin
muallimidir. Ben şüphesiz size nasıl iyi yaşanacağını öğrettim, ama Lazarus size nasıl iyi ölüneceğini
öğretecektir. Allah sağ ve diridir ki, o peygamberlik hediyesini almıştır; bu bakımdan onun doğru sözlerini
dinleyin. Ve, insan kötü ölürse, iyi yaşama boşuna olacağından onun sözlerini o derece fazla dinlemelisiniz.»
Lazarus dedi: «Ey muallim, sana teşekkür ederim ki, gerçeğin değerini veriyorsun; bu nedenle Allah sana büyük
hak verecektir.»
O zaman, (bu satırlar)ı yazan dedi: «Ey muallim, Lazarus sana, «hak alacaksın» demekle, nasıl gerçeği söylemiş
oluyor? Halbuki, sen Nikodemus'a insanın cezadan başka bir şeye hakkı olmadığını söylemiştin. Sen de bu
durumda Allah'ın cezasına mı uğrayacaksın?»
İsa cevap verdi: «Înşallah bu dünyada Allah'ın cezasına uğrarım, çünkü, yapmam gerektiği kadar imanla ona
kulluk etmedim.»
«Ama, Allah rahmetinden dolayı beni öylesine sevdi ki, her ceza benden geri alındı. O kadar ki, ben yalnızca bir
başka kişide azap göreceğim. Ceza benim için yerindedir. Çünkü insanlar bana Allah dediler. Ama ben gerçek
olarak, yalnızca Allah olmadığımı değil aynı zamanda, Mesih de olmadığımı itiraf ettiğimden Allah benden
cezayı çekti ve utanç benim olsun diye, onu şerli birine çektirecektir. Bu bakımdan, sana diyorum ki benim
Barnabas'ım, bir insan Allah'ın komşusuna ne vereceğinden söz ederken 'komşusunun onu hak ettiğini de
söylesin. Ama dikkat etsin ki, Allah kendine vereceği şeyden söz ederken «Allah bana verecek» desin. Ve,
«benim hakkım var» dememeye dikkat etsin; çünkü Allah kullarına günahları nedeniyle Cehennem'i hak
ettikleri zaman rahmetini bahşetmekten memnunluk duyar.
199.
Allah rahmette o kadar zengindir ki, bin denizin suyu, eğer bu kadarı bulunabilirse, Cehennem alevlerinin bir
kıvılcımını söndüremezken, Allah'a karşı suç işlediğine ağlayan kişinin bir damla göz yaşı, Allah'ın imdadına
yetiştiği büyük rahmetiyle tüm Cehennem'i söndürür. Bu nedenle, Allah şeytan'ı kahretmek ve kendi nimetini
göstermek için, mümin kulunun her iyi amelini rahmetinin varlığıyla hak diye isimlendirmek diler ve onun
komşusu hakkında böyle konuşmasını ister. Yine de, bir insan kendisi hakkında «hakkım var» demekten
kaçınmalıdır, çünkü kınanır.»
200.
İsa sonra Lazarus'a döndü ve dedi: «Kardeş, benim dünyada kısa bir zaman kalmam gerekiyor. Bu bakımdan,
senin evine yakın olduğum zaman, hiç başka yere gitmeyeceğim, çünkü sen bana, benim sevgim için değil,
Allah sevgisi için hizmet edersin.»
Yahudi'lerin Fısıh bayramı yaklaştı, bu nedenle İsa havarilerine dedi: «Kudüs'e fısıh kuzusu yemeye gidelim.»
Ve, Petrus'la Yuhanna'yı şehre gönderip, dedi : «Şehrin kapısının yanında bir sıpayla birlikte bir eşek
bulacaksınız, onu çözüp buraya getirin; çünkü, Kudüs'e kadar ona binmem gerekiyor. Ve, eğer biri size, «onu
niye çözüyorsunuz» diye sorarsa «muallimin ona ihtiyacı var» deyin, onu getirmenize izin verirler.» Havarileri
gittiler. İsa'nın kendilerine söylediklerinin hepsini gördüler ve aynı şekilde eşeği ve sıpayı getirdiler. Havariler
cübbesini sıpanın üstüne koydular ve İsa ona bindi. Ve, öyle oldu ki, Kudüs halkı Nasıra'lı İsa'nın gelmekte
olduğunu duyunca, ellerinde palmiye ve zeytin dalları «Allah Rabb adına bize gelen kutlu olsun; şükürler
Davud'un oğlu!» diye çocuklarıyla birlikte İsa'yı görmek için şehrin dışına çıktılar. İsa şehre girince, halk,
«Allah Rabb adına bize gelen kutlu olsun; şükürler Davud'un oğlu!» diye diye elbiselerini eşeğin ayaklan altına
yazdılar.
Ferisiler İsa'yı azarlayıp dediler: «Görmüyor musun ne diyorlar? Sustur onları!»
O zaman İsa dedi: «Ruhumun huzurunda durduğu Allah sağ ve diridir kî, eğer insanlar susacak olsa, habis
günahkârların küfrüne karşı taşlar haykıracaktır.» Ve, İsa bunu deyince, Kudüs'ün bütün taşları büyük bir
gürültüyle haykırdılar. «Allah Rabb adına bize gelen kutlu olsun!»
Yine de Ferisiler küfürlerine devam ettiler ve bir araya toplanıp, onu konuşurken yakalamak için istişarede
bulundular.
201. "İlk Taşı Günahsız Olanınız Atsın!"
İsa mabede girince, yazıcılar ve Ferisiler kendisine zina suçu işlemiş bir kadın getirdiler. Aralarında dediler:
«Eğer onu kurtarırsa, bu Musa'nın kanununa aykırıdır ve böylece onu suçlarız; eğer mahkûm ederse, bu kendi
akidesine aykırıdır, çünkü o merhameti tebliğ etmektedir. Bu şekilde İsa'ya varıp, dediler: «Muallim, bu kadını
zina ederken bulduk. Musa, böylesinin recm edilmesini emretmişti; buna sen ne dersin?»
Bunun üzerine İsa eğilip, parmağıyla yerde bir ayna yaptı ve içinde herkes kendi kötülüklerini gördü. Cevap
için sıkıştırırlarken, İsa doğrulup parmağıyla aynayı gösterdi ve dedi: «Aranızda günahsız olan ona ilk taşı
atsın.» Ve, yeniden eğilip, aynayı çizdi.
Bunu gören insanlar, en yaşlısından başlayarak bir bir çıktılar, çünkü kirli işlerini görünce utanıyorlardı.
İsa yeniden doğrulup, kadından başka kimseyi göremeyince dedi: «Kadın, seni ayıplayanlar nerede?»
Kadın ağlayarak cevap verdi, «Rab, gittiler; eğer beni bağışlarsan, Allah sağ ve diridir ki, bir daha günah
işlemeyeceğim.»
O zaman İsa dedi: «Allah'ı tesbih ederim! Huzurla yoluna git ve bir daha günah işleme, çünkü Allah beni seni
mahkûm etmek için göndermedi.»
Sonra, yazıcılar ve Ferisiler toplanınca, İsa kendilerine dedi:
«Söyleyin bana; eğer sizden birinizin yüz koyunu olsa ve onlardan birini yitirse doksan dokuzunu bırakıp, onu
aramaya gitmez misiniz? Ve, onu bulunca, onu omuzlarınıza atıp, komşularınızı çağırarak, onlara demez
misiniz? «Benimle birlikte sevinin, çünkü, yitirdiğim koyunu buldum.» Mutlaka böyle yaparsınız.
«Şimdi söyleyin bana, Allah'ımız, dünyayı kendisi için yarattığı insanı daha mı az sever? Allah sağ ve diridir ki,
tövbe eden günahkâr üzerine Allah'ın meleklerinde böylesine bir sevinç meydana gelir; çünkü, günahkârlar
Allah'ın rahmetini bildirirler.»
202.
«Söyleyin bana, doktor en çok kimin tarafından sevilir, hiç hastalık görmemiş olanlar tarafından mı, yoksa
doktorun ağır hastalıklarını iyileştirdiği kişiler tarafından mı?»
Ferisiler ona dedi: «Sağlam adam doktoru nasıl sevsin ki? O mutlaka onu, yalnızca hasta olmadığı için
sevecektir; ve hastalığı bilmediği için de çok az sevecektir.»
O zaman ruhî bir şiddetle İsa konuşup dedi: «Allah sağ ve diridir ki, sizin kendi diliniz kendi gururunuzu
mahkûm ediyor, o kadar ki, Allah'ımız müttakî olandan çok, Allah'ın üzerindeki büyük rahmetini bilen tövbekâr
günahkâr tarafından sevilir. Çünkü, muttaki Allah'ın rahmetini bilmez. Bu bakımdan, Allah'ın meleklerinin
yanında, tövbe eden bir günahkâr için duyulan sevinç, doksan dokuz muttaki kişiye (duyulandan) daha çoktur.
«Zamanımızda müttakîler nerede? Ruhumun huzurunda durduğu Allah sağ ve diridir ki, takvasız müttakîlerin
sayısı çoktur; onların durumu şeytanınki gibidir.»
Yazıcılar ve Ferisiler karşılık verdiler: «Biz günahkârlarız, bu nedenle Allah bize merhamet edecektir» Ve, onlar
bunu İsa'yı kışkırtmak için dediler; çünkü, yazıcılar ve Ferisîler, kendilerine günahkâr denmesini büyük bir
hakaret sayarlardı.
O zaman İsa dedi: «Korkarım ki siz, takvasız müttakîlersinizdir. Çünkü, günah işleyip de günahınızı inkâr eder ve
kendinize muttaki derseniz, takvasız olursunuz; ve eğer kalbinizden kendinizi muttaki kabul ediyor ve dilinizle
günahkâr olduğunuzu söylüyorsanız, o zaman bir kat daha takvasız müttakilersiniz demek olur.»
Yazıcılar ve Ferisîler bunu duyunca, İsa'yı havarileriyle birlikte huzur içinde bırakıp başları önünde çekip
gittiler ve cüzamı temizlenmiş olan cüzamlı Simun'un evine vardılar. Şehir halkı hastalarını Simun'-un evinde
toplamış bulunuyorlardı; İsa'ya hastaların iyileştirilmesi için ricada bulundular.
O zaman, saatinin yakın olduğunu bilen İsa dedi: «Ne kadar hasta varsa çağırın, çünkü Allah onları iyileştirecek
kudrette ve merhamettedir.»
Karşılık verdiler: «Burada, Kudüs'te başka hasta bulunduğunu bilmiyoruz.»
Isa ağlayarak karşılık verdi: «Ey Kudüs, ey İsrail, senin için ağlıyorum. Sen sana olan ziyareti bilmiyorsun;
çünkü, bir tavuğun civcivlerini kanatları altına topladığı gibi, ben de seni yaratıcınız Allah sevgisinde toplamak
istedim, ama sen istemedin! Bu nedenle, Allah size şöyle diyor:
203. İlahi Gazaba Uğrayacaklar..
«Ey sert yürekli, sapık fikirli şehir, sana, seni kalbine çevirmesi için ve sen de tövbe edesin diye kulumu
gönderdim; ama sen ey bozuk şehir, senin için, ey İsrail, Mısır'a ve Firavun'a yaptıklarımın hepsini unuttum.
Kulum hasta vücudunu iyileştirsin diye defalarca ağlarsın; ama, senin günahkâr ruhunu iyileştirmeye çalıştığı
için, kulumu öldürmenin yollarını ararsın.»
«Cezama uğramayan yalnızca sen mi kalacaksın şimdi? Sen ebediyen yaşayacak mısın? Ve, senin gururun seni
benim ellerimden kurtaracak mı? Kesinlikle hayır, çünkü, bir orduyla birlikte karşına reisler çıkaracağım ve
onlar seni kuvvetle saracaklar ve seni onların ellerine öylesine teslim edeceğim ki, gururun doğru Cehennem'e
düşecek.»
«Yaşlıları ve dulları bağışlamayacağım, çocukları bağışlamayacağım, seni tümden kıtlığa, kılıca ve hakarete
terk edeceğim ve üzerine rahmetle baktığım mabedi şehirle birlikte ıssız bırakacağım; o kadar ki, uluslar
arasında bir efsane, bir alay konusu ve bir darb-ı mesel olacaksın. Gazabım üzerinde böyle kalacak ve benim
öfkem uyumaz.»
204.
Bunları söyledikten sonra İsa yeniden dedi: «Başka hastalar bulunduğunu bilmiyor musunuz? Allah sağ ve
diridir ki, Kudüs'te ruhları sağlam olanlar vücutça hasta olanlardan daha azdır. Ve, gerçeği bilmeniz için, size
diyorum ki ey hasta olanlar, Allah'ın adına hastalığınız sizden ayrılsın!»
Ve, o bunu söylediği zaman, derhal iyileştiler. -Allah'ın Kudüs üzerindeki gazabını duyunca insanlar ağladılar ve
merhamet için yalvardılar. O zaman İsa dedi: «Eğer Kudüs günahları için ağlayacak ve pişman olup, yolumda
yürüyecek olursa» der Allah, «bir daha onun kötülüklerini hatırlamayacak ve söylediğim belâlardan hiç birini
ona vermeyeceğim. Ama Kudüs, uluslar arasında adıma küfretmekle şanımı lekelediğine değil de, kendi
yıkımına ağlar. Bu yüzden öfkem daha çok tutuştu. Ebediyen sağ ve dîriyimdir ki, eğer Musa ile birlikte kullarım
Eyub, İbrahim, Samuel, Davud ve Danyal kavimleri için dua etseler, Kudüs'e olan öfkem yatışmayacaktır.» Ve,
İsa bunu dedikten sonra, herkes endişe içinde evine çekildi.
205. Hain Yahuda'nın İhaneti
İsa cüzamlı Simun'un evinde akşam yemeği yerken, bakın ki, Lazarus'un kız kardeşi Meryem eve girdi ve bir
kabı kırıp, İsa'nın başına ve elbisesine yağ merhemi döktü. Bunu gören hain Yahuda, Meryem'i böyle bir işi
yapmaktan alıkoymaya çalışıp, dedi: -Gidip merhemi sat ve parayı getir de onu yoksullara vereyim.»
İsa dedi: «Ona neden engel olursun? Bırak yapsın, çünkü sizin bulacağınız yoksullar hep sizinledir. Ama beni
her zaman bulamayacaksınız.»
Yahuda karşılık verdi: «Ey muallim; bu yağ merhemi üç yüz kuruşa satılabilir; kaç yoksulun yardım göreceğine
bakın şimdi.»
İsa cevap verdi: «Ey Yahuda, ben senin kalbini biliyorum; sabr et bakalım, sana her şeyi vereceğim.»
Herkes korkuyla yemek yedi. Havariler ise üzgündü. Çünkü İsa'nın kendilerinden ayrılması gerektiğini
biliyorlardı. Ama, Yahuda kızgındı, çünkü, İsa'ya verilen bütün şeylerin onda birini çaldığından, yağ
satılmadığı için otuz kuruşu yitirdiğini biliyordu.
Başkâhini bulmaya gitti; o, kâhinleri, yazıcıları ve Ferisîleri bir heyet halinde toplamış bulunuyordu; kendisine
Yahuda dedi: «Bana ne vereceksin? Ben kendisini İsrail kralı yapmak isteyen İsa'yı elinize teslim edeceğim.»
Cevap verdiler: «Şimdi, onu elimize nasıl vereceksin?»
Yahuda dedi: «Şehir dışına ibadet etmeye gittiğini öğrendiğim zaman size söyleyecek ve sizi onun bulunduğu
yere ileteceğim; çünkü, onu şehrin içinde fitne çıkmadan yakalamak imkânsız olacaktır.»
Başkâhin karşılık verdi: «Eğer onu bizim elimize verirsen, sana otuz altın vereceğiz ve sana nasıl iyi
davranacağımızı göreceksin.»
206.
Gün olunca, İsa halktan büyük bir kalabalıkla birlikte mabede vardı. Bu sırada başkâhin yaklaşıp dedi: «Söyle
bana ey İsa, Allah olmadığını, Allah'ın oğlu veya Mesih bile olmadığını itiraf etmiştin, unuttun mu hep bunları?»
İsa cevap verdi: «Hayır, asla unutmadım; çünkü bu, Hüküm Günü'nde, Allah'ın mahkemesi önünde yapacak
olduğum itirafımdır. Musa'nın kitabında yazılı olan her şey doğruların doğrusudur. Öyle ki, Yaratıcımız Allah
bir tek (Allah) tır, ve ben Allah'ın kuluyum ve sizin Mesih dediğiniz Allah'ın Elçisi'ne hizmet etmek arzu
ediyorum.»
Başkâhin dedi: «Öyleyse, mabede halktan bu kadar büyük bir kalabalıkla gelmenin yararı ne? Yoksa, kendini
İsrail'in kralı mı yapmak istersin? Sakın ki, başına bir tehlike gelmesin!»
İsa cevap verdi: «Eğer ben kendi ün ve şanım için çalışsam ve kendi payımı bu dünyada istemiş olsaydım, Nain
halkı beni kral yapmak istediği zaman kaçmazdım. Bana gerçekten inan ki, bu dünyada hiç bir şeyin peşinde
değilim.»
O zaman, başkâhin dedi: «Mesih'le ilgili olarak bir şeyi bilmek istiyoruz.» Ve, hemen kâhinler, yazıcılar ve
Ferisiler İsa'nın çevresinde bir halka oluşturdular.
İsa karşılık verdi: «Mesih hakkında bilmek istediğiniz bu şey nedir? Ne belli, yalan olmasın bu? Emin olun ki,
size yalan söylemeyeceğim. Çünkü, yalan söylemiş olsaydım, tüm İsrail'le birlikte siz, yazıcılar (ve) Ferisîler
tarafından göklere çıkarılacaktım; ama, size gerçeği söylediğim için benden nefret ediyor ve beni öldürmenin
yollarını arıyorsunuz?»
Başkâhin dedi: -Şimdi biliyoruz ki, senin sırtında, cinin var; çünkü sen bir Samirîsin ve Allah'ın kâhinine saygı
duymazsın.»
207.
İsa cevap verdi: «Allah sağ ve diridir ki, benim sırtımda cinim yok, bilakis ben cini fırlatıp atmaya çalışıyorum,
dolayısıyla, bu sebepten cin dünyayı bana karşı ayaklandırıyor. Çünkü, ben bu dünyadan değilim. Ben, beni
dünyaya gönderen Allah'ın yüceltilmesi için çalışıyorum. Bu bakımdan, bana kulak verin, size kimin sırtında
cini bulunduğunu söyleyeceğim. Ruhumun huzurunda durduğu Allah sağ ve diridir ki, cinin iradesiyle çalışanın
sırtında cin vardır, o kendisine iradesinin yularını takmış, onu istediği gibi yönetip, her kötülüğe koşturuyor.
Bir elbise nasıl sahibini değiştirince, aynı kumaş olduğu halde, adını da değiştirirse, insanlar da tek bir
maddeden olmalarına rağmen, insanın içinde çalışanın yaptıkları nedeniyle farklılaşırlar.
Eğer ben (bildiğim kadarıyla) günah işlemişsem, bir düşman olarak benden nefret etmek yerine, niye bir kardeş
olarak beni uyarmazsınız? Gerçekten, bir bedenin azaları başla birleştikleri zaman birbirlerinin imdadına
koşarlar ve baştan kopuk olanlar ise ona hiç yardım etmezler. Çünkü, bir vücudun elleri bir başka vücudun
değil, birlikte oldukları vücudun ayaklarının acısını duyarlar, Ruhumun huzurunda durduğu Allah sağ ve diridir
ki, Yaratıcı'sı Allah'ı seven ve O'ndan korkan, başının merhamet duyduğu kişiye karşı merhamet duygusu
besler. Allah'ın günahkârın ölmesini dilemeyip, her birinin tövbe etmesini beklediğini görerek, eğer siz benim
de birlikte olduğum şu bedendenseniz, Allah sağ ve diridir ki, kendi başıma göre hareket etmem için bana
yardım edersiniz.
208.
«Eğer kötülük yaparsam, beni uyarın, Allah da sizi sevsin, çünkü O'nun
istediğini yapmış olursunuz. Ama, kimse günahtan dolayı beni uyarmazsa,
bu, sizin dediğiniz gibi İbrahim'in çocukları olmadığınızın ve İbrahim'in
bulunduğu başla bir arada bulunmadığınızın işaretidir. Allah sağ ve diridir
ki, İbrahim Allah'ı o kadar çok severdi ki, sahte putları parçalayıp, anne ve
babasını terketmekle kalmamış, aynı zamanda Allah'a itaat etmek için kendi
oğlunu da öldürmek istemiştir.»
Başkahin karşılık verdi: «Sana sorduğum bu; ve seni öldürmenin yollarını
aramıyorum, o halde söyle bize: İbrahim'in bu oğlu kimdi?»
İsa cevap verdi: «Senin şanının ateşi ey Allah, beni tutuşturuyor ve
konuşmadan edemiyorum. Bakın diyorum, İbrahim'in oğlu İsmail'di. Ondan,
kendisiyle yeryüzünün tüm kabilelerinin kutsanacağı İbrahim'e, va'd edilen
Mesih gelecektir.»
Ö zaman, bunu duyan başkahin kızdı ve bağırdı: «Şu dinsiz herifi gelin
taşlayalım. Çünkü o bir îsmaili'-dir. Musa'ya karşı, Allah'ın kanununa karşı
küfretmiştir.»
Bunun üzerine, her yazıcı ve Ferisi halkın önde gelenleriyle birlikte İsa'yı
taşlamak için taş kaptılar. İsa ise gözlerinden kaybolup mabetten çıktı. Ve o
zaman, İsa'yı öldürmek için duydukları dehşetli arzuyla, öfke ve nefretten
gözleri dönmüş şekilde birbirlerine öylesine vurdular ki, orada bin kişi öldü
ve kutsal mabedi kirlettiler. İsa'nın mabetten çıktığını gören havariler ve
mü'minler (çünkü o kendilerinden gizli değildi) kendisini Simun'un evine
kadar izlediler.
Bu arada Nikodemus oraya geldi ve Isa'ya, Kudü s'ten çıkıp, Sidrun çayı
ötesine gitmesini tavsiye ederek dedi: «Rab, benim Sidrun çayı gerisinde evle
birlikte bahçem var, bu bakımdan sana rica ediyorum, şakirtlerinden
bazılarıyla oraya git ve kâhinlerimizin bu nefreti geçinceye kadar orada kal.
Sana gerekli olan her şeyi sağlıyacağım. Ve, şakirtlerin çoğunu burada
Simun'un evinde ve benim evimde bırak, Allah bize her şeyi verecektir.»
Ve, İsa yanına, ilk olarak havariler denilen yalnızca on iki kişiyi almak arzu
ederek, böyle yaptı.
209.
Bu sırada, İsa'nın annesi bakire Meryem ibadet ediyordu ki, melek Cebrail
kendisini ziyaret edip, oğluna yapılan eziyeti naklederek, dedi: «Korkma
Meryem, çünkü Allah O'nu dünya (dakiler) den koruyacaktır. Bunun üzerine,
Meryem ağlayarak Nasıra'dan ayrıldı ve oğlunu aramak için Kudüs'e, kız
kardeşi Meryem Selâme'nin evine geldi.
Fakat, İsa gizlice Sidrun çayının ötesine çekilmiş olduğundan, onu bu
dünyada bir daha göremedi; ancak utanç işinden sonra melek Cebrail, Mikâil,
(İs)rafil ve Uriel'le birlikte Allah'ın emriyle onu kendisine getirdiler.
210.
Mabeddeki karışıklık îsa'nin ayrılmasıyla dinince, başkâhin yüksek bir yere
çıkıp, elleriyle sus işareti yaparak dedi: «Kardeşler! Biz ne yapıyoruz? O'nun
şeytan'ca san'atıyla tüm dünyayı aldattığını görmüyor musunuz? Şimdi, eğer
o bir büyücü değil ise, nasıl oldu da kaybolup gitti? Emin olun ki, o kutsal
biri ve bir peygamber olmuş olsaydı, Allah'a karşı, kul(u) Musa'ya karşı ve
İsrail'in ümidi Mesih'e karşı küfürde bulunmazdı! Ve, ne diyeyim ben? O,
tüm kâhinlerimize küfretti. Bu bakımdan, bakın size diyorum ki, eğer o
dünyadan ayrılmazsa, İsrail kirlenecek ve Allah'ımız bizi milletlere teslim
edecektir. Dikkat edin şimdi, onun yüzünden bu kutsal mabed nasıl da
kirlenmiş bulunuyor!»
Ve, başkâhin o şekilde konuştu ki, pek çokları İsa'yı terketti. Bunun üzerine,
gizli tutulan öldürme işi açığa vuruldu. O kadar ki, başkâhin bizzat Hirodes'e
ve Roma valisine gidip, İsa'yı, kendisini İsrail'e kral yapmak arzusunda
olmakla suçladı ve bu konuda yalancı şahitler de buldular.
Sonra, İsa aleyhinde genel bir toplantı yapıldı. Çünkü Romalıların fermanı
herkesi korkutuyordu. Öyle ki, Roma senatosu İsa ile ilgili olarak iki kez
ferman yayınlamıştı. Fermanın birinde, Yahudiler'in peygamberi Nasıralı
Isa'ya Allah veya Allah'ın oğlu denilmesi ölüm cezasıyla men ediliyor;
diğerinde ise, Yahudiler'in peygamberi Nasıralı İsa hakkında tartışmak para
cezasıyla yasaklanıyordu. Bu nedenle, aralarında büyük bir ayrılık vardı.
Bazıları, İsa aleyhinde Roma'ya yeniden yazı yazılmasını istiyordu; bazıları,
bir serserinin sözleriymişçesine ne derse desin, İsa'nın kendi başına
bırakılması gerektiğini söylüyor; diğerleri ise, gösterdiği büyük mucizeleri
delil olarak ileri sürüyorlardı.
Bu yüzden başkâhin, afaroz acısını göze almadan kimsenin İsa'yı savunur bir
tek kelime bile konuşmamasını söyledi ve Herod ve valiyle konuşup dedi: -
Her halûkârda elimizde kötü bir risk var. Çünkü, bu günahkârı öldü rsek,
Kayser'in fermanına karşı davranmış olacağız, yok yaşamasına ve kendisini
İsrail'e kral yapmasına izin versek, o zaman durum ne olacaktır?» Bunun
üzerine Hirodes kalktı ve valiyi tehdit ederek dedi: «Sakın ki, bu adamı
tutman yü zünden bu ü lke ayaklanmaya kalkmasın; o zaman seni Kayser'in
önünde bir asi olarak suçlarım.» Bu durum karşısında vali, senatodan
korkup, Hirodesle dost oldu. (Çünkü önceden birbirlerinden öldü resiye
nefret ederlerdi). Ve İsa'nın öldürülmesi üzerinde anlaşıp, başkâhine dediler:
«Ne zaman bu suçlu adamın nerede olduğunu öğrenirsen, kendini bize
gönder, biz sana asker vereceğiz.» Bu, «yeryüzünün reisleri ve kralları
İsrail'in mukaddesine karşı birleşirler. Çünkü o, dünyanın kurtuluş yolunu
ilân eder» diyerek, İsrail'in peygamberi İsa'yı önceden haber veren Davud'un
peygamberî sözünün gerçekleşmesi için oldu.
Bunun üzerine, o gün Kudüs'ün her yanında İsa için genel bir arama yapıldı.
211.
Sidrun çayı ötesinde, Nikodemus'un evinde bulunan İsa havarilerini
rahatlatıp, dedi: «Dünyadan ayrılma vaktim yaklaşmış bulunuyor; kendinizi
teselli edin ve üzülmeyin, çünkü ben gittiğim yerde hiç bir ızdırap
duymayacağım.
«Şimdi, benim hayrıma üzülürseniz, benim dostlarım olmuş olur musunuz?
Emin olun ki hayır, bilakis düşmanlar (ım olmuş olursunuz). Dü nya
neşeleneceği zaman siz üzülün, çünkü, dünyanın neşelenmesi ağlamaya
dönüşür; ama sizin üzüntünüz sevince dönüşür ve sizin sevincinizi kimse
sizden alamaz; çünkü, kalbin, yaratıcısı Allah'ta duyduğu sevinci tüm dünya
çekip alamaz. Allah'ın benim ağzımla size söylediği sözleri unutmamaya
bakın. Dünyaya karşı ve dünyayı sevenlere karşı incil'imle yaptığım şahitliği
tahrif edecek herkese karşı, benim şahitlerim olun.»
212.
Sonra, ellerini Rabb'e kaldırıp, dua ederek dedi: «İbrahim'in Allah'ı, İsmail ve
İshak'ın Allah'ı, babalarımızın Allah'ı, Allah'ımız Rabb, bana verdiklerine
merhamet et ve onları dünyadan koru. Onları dünyadan al demiyorum,
çünkü, benim İncil'imi tahrif edeceklere karşı onların şahitlik etmesi
gerekiyor. Bunun yerine, onları şerden koruman için dua ediyorum, ki, Senin
Hüküm Günü'nde, benimle birlikte, senin ahdini bozan İsrail ailesine karşı ve
dünyaya karşı şahitlik etmek için gelsinler. Putatapıcı babaların oğullarına
karşı, tam dördüncü soya kadar putatapıcılıktan intikam alan kadir ve gayyûr
Rabb Allah, benim Senin oğlun olduğumu yazdıkları zaman, bana verdiğin
İncil'imi tahrif edecek olan herkesi Sen ebediyyen lanetle. Çünkü, çamur ve
toprak olan ben, Senin kullarının hizmetçisiyim ve hiç bir zaman kendimi
senin iyi bir kulun olarak düşünmedim; şundan ki, ben Sana, bana
verdiklerin karşısında hiç bir şey veremem. Çünkü, her şey Senindir. Bin
nesilde Sen'den korkanlar ü zerinde merhametini gösteren Rahim Rabb Allah,
bana verdiğin Kelâmı'na inananlara merhamet et. Çünkü, nasıl Sen gerçek
Allah'san, benim söylediğim söz de öyle gerçektir. Çünkü, o Senindir.
Görüyorsun ki, okuduğu kitapla yazılı olandan başkasını okuyamıyan bir
okuyucu gibi konuştum; bana verdiğini işte bu şekilde anlattım.
Koruyucu Rabb Allah, şeytan'ın kendilerine karşı hiç bir şey yapmaması için
bana verdiklerini koru; yalnız onları değil, onlara inanacak her şeyi koru.
«Merhameti bol ve zengin Rabb, Hü küm Günü 'nde Elçi'nin cemaati içinde
bulunmasını kuluna bahşet; yalnızca bana değil, bana verdiğin herkese,
onlarla birlikte, tebliğleri sonucu bana inanacak herkese. Ve, Kendin için
bunu yap ki Rabb, şeytan Sen Rabb'e karşı böbürlenmesin.»
«Nimetinden kavmim îsrail için gerekli olan her şeyi sağlayan Rabb Allah,
dünyayı kendisi için yarattığını Elçi'nle kutsamayı va'd ettiğin yeryüzünün
tüm kabilelerini hatırdan çıkarma. Dünyaya merhamet et ve Elçi'ni çabucak
gönder ki, düşmanın olan şeytan, imparatorluğunu yitirsin.» Ve, İsa bunu
söyledikten sonra ü ç kez, «Amin, yü ce ve rahîm olan Rabb!» dedi.
Ve, ağlayarak karşılık verdiler. «Amin!»; Yehuda hariç, çünkü o hiç bir şeye
inanmıyordu.
213.
"O, başkaları için hazırladığı çukura düşecektir"
Kuzuyu yeme günü gelince, Nikodemus kuzuyu îsa ve şakirtleri için gizlice
bahçeye gönderdi ve vali ve başkâhinle birlikte Hirodes'in ferman ettiği her
şeyi bilirdi.
Bunun üzerine Isa ruhen sevinip dedi: «Kutsal adını tesbih ve takdis ederim
ey Rabb, çünkü beni, dünyanın işkence edip öldürdüğü kullarının sayısından
ayırdın. Şükürler olsun sana Allah'ım, çünkü Senin işini yerine getirdim.» Ve,
Yehuda'ya dönerek, ona dedi : «Arkadaş, neye beklersin? Benim vaktim
yakın, o halde git de, yapman gerekeni yap.»
Şakirtler, İsa'nın Yehuda'yı Fısıh günü için bir şeyler almaya gönderdiğini
sandılar; ama îsa, -Yehuda'nın kendisine ihanet edeceğini biliyordu; bu
nedenle, dünyadan ayrılmak arzusuyla böyle konuştu.
Yehuda karşılık verdi: «Rab, yememe izin ver, sonra giderim:»
«Yiyelim« dedi İsa, «çünkü sizden ayrılmadan bu kuzuyu yemeği çok arzu
ettim.» Ve, kalkıp, bir havlu aldı ve beline doladı, sonra bir leğene su koyup,
şakirtlerinin ayaklarını yıkamaya başladı. Yehuda'dan başlayıp, Petrus'a
geldi. Petrus dedi: «Rab, benim ayaklarımı yıkamıyacak mısın?»
îsa cevap verdi: «Benim ne yaptığımı sen şimdi bilmiyorsun, ama daha sonra
bileceksin.»
Petrus karşılık verdi: «Benim ayaklarımı hiç yıkamıyacaksın.»
O zaman, İsa kalktı ve dedi: «Sen de Hüküm Günü'nde benim bölüğüme
katılmayacaksın.»
Petrus karşılık verdi: «Yalnız ayaklarımı değil Rab, ellerimi ve başımı da
yıka.»
Şakirtler yıkanıp da, yemek için sofraya oturduklarında îsa dedi: «Ben sizi
yıkadım, yine de tamamen temiz değilsiniz; öyle ki, denizin tüm suyu bana
inanmayanı yıkamıyacaktır.» îsa bunu, kendisine kimin ihanet etmekte
olduğunu bildiği için dedi. Şakirtler bu sözlere üzülmüşlerdi ki, İsa yine dedi:
«Bakın size diyorum ki, sizden biriniz bana ihanet edecek, öyle ki, bir koyun
gibi satılacağım; ama yazıklar olsun ona, çünkü, babamız Davut'un böyle biri
hakkında söylediği, «O, başkaları için hazırladığı çukura düşecektir» sözünü
tümüyle yerine getirecek.»
Bunun üzerine şakirtler birbirlerine bakıp, üzüntü içinde dediler: «Hain kim
olacak?»
Sonra Yehuda dedi: «Ben mi olacağım o, ey muallim?»
İsa cevap verdi: «Bana ihanet edecek olanın kim olduğunu söyledim.» Ve, on
bir havari bunu duymadı.
Kuzu yenilince, cin Yehuda'nın sırtına bindi ve o da evden çıkarken, İsa
kendisine yeniden dedi: «Yapman gereken şeyi çabuk yap.»
214.
İsa evden çıkıp, ibadet etme adeti üzere, yüz kez dizlerini büküp, secdeye
vararak ibadet etmek için bahçeye çekildi. Bu sırada, İsa'nın şakirtleriyle
birlikte bulunduğu yeri bilen Yehuda başkâhine vardı ve dedi: «Bana va'd
olunanı verirseniz, bu gece aradığınız İsa'yı elinize vereceğim; çünkü o onbir
ashabıyla birlikte yalnızcadır.»
Başkâhin karşılık verdi: «Ne kadar istersin?» Yehuda dedi: «Otuz altın.»
O zaman, başkâhin hemen kendisine parayı saydı ye asker getirmesi için vali
ve Hirodes'e bir Ferisi gönderdi ve bir lejyon asker verdiler, çü nkü halktan
korkuyorlardı; bu nedenle, silahlarını alarak değnekler üzerindeki meş'ale ve
fenerlerle Kudüs'ten çıktılar.
215.
Askerler Yehuda'yla birlikte îsa'nın bulunduğu yere yaklaştıklarında, Isa çok
sayıda kişinin yaklaştıklarını işitip, korkuyla geri eve çekildi. Ve, on bir
(havari) uyumakta idiler.
O zaman kuluna gelen tehlikeyi gören Allah, elçileri Cebrail, Mikâil, (İs)rafil
ve Uriel'e İsa'yı dünyadan almalarını emretti.
Kutsal melekler gelip, İsa'yı güneye bakan pencereden çıkardılar. Onu
götürüp, üçüncü göğe, daima Allah'ı tesbih ve takdis etmekte olan meleklerin
yanına bıraktılar.
216.
Yahudi İskariyot Mucize ile İsa'ya Benzetiliyor
Yehuda herkesin önünden hızlı hızlı îsa'nın yukarı alındığı odaya daldı. Ve,
şakirtler uyuyorlardı. Bunun üzerine, mucizeler yaratan Allah yeni bir
mucize daha yarattı. Öyle ki, Yehuda konuşma ve yüz bakımından Isa'ya o
şekilde benzetildi ki, O'nun İsa olduğuna inandık. Ve, o bizi uyandırdı.
Muallim'in bulunduğu yeri arıyordu. Bunun üzerine, biz hayret ettik ve
cevap verdik : «Sen Rab, bizim muallimimizsin; bizi unuttun mu?»
O, gülümseyerek dedi: «Şimdi, benim Yehuda îskariyot olduğumu
bilmeyecek kadar budalalaştınız!»
Ve, o bunu derken askerler girdiler, ellerini Yehuda'nın üzerine koydular,
çünkü o, her bakımdan îsa'ya benziyordu.
Biz, Yehuda'nın dediklerini duyup, yığınla askeri de görünce, delirmiş gibi
kaçtık.
Ve, keten beze dolanmış olan Yuhanna da uyanıp kaçtı ve askerin biri
kendisini keten bezden yakalayınca, keten bezi bırakıp, çıplak olarak kaçtı.
Çünkü Allah, İsa'nın duasını duymuş ve on bir (havariyi) şerden korumuştu.
217.
Hain Yahuda Çarmıha Geriliyor
Askerler Yehuda'yı tutup, alay ede ede bağladılar. Çünkü o, gerçekten îsa
olduğunu inkâr ediyordu; askerler kendisiyle alay edip dediler: «Efendi,
korkma, çünkü biz seni İsrail kralı yapmaya geldik ve senin krallığı
reddedeceğini bildiğimiz için de seni bağladık.»
Yehuda karşılık verdi: «Siz aklınızı mı yitirdiniz? Siz, bir soyguncuya (karşı
gelir gibi) silâh ve fenerlerle Nasıra'lı îsa'yı almaya geldiniz ve size yol
gösteren beni, kral yapmak için bağladınız!»
O zaman askerler sabırlarını yitirip, yumruk ve tekmelerle Yehuda'ya
vurmaya başladılar ve onu öfkeyle Kudüs'e getirdiler.
Yuhanna ve Petrus uzaktan askerleri izliyorlardı; ve, İsa'yı idam etmek için
toplanmış bulunan Ferisîler heyeti ve başkâhin tarafından Yehuda'ya yapılan
tüm sorgulamayı gördüklerine dair bu (satırları) yazanı ikna ettiler. Bu arada
Yehuda pek çok deli sözleri söyledi, o kadar ki, herkes katıla katıla gülüp,
onun gerçekten İsa olduğuna ve ölüm korkusuyla deli numaraları yaptığına
inandılar. Bunun üzerine, yazıcılar, gözlerini bir sargıyla bağlayıp, alay
ederek dediler: «Nasıralılar'ın (Isa'ya inananlara böyle derlerdi) peygamberi
İsa, söyle bize, yüzüne vuran kimdir?» Ve, onu yuınruklayıp, yüzünü
tokatladılar.
Sabah olunca, halkın ileri gelenleri ve Ferisîlerden oluşan büyük bir heyet
toplandı; ve, başkâhin Ferisîlerle birlikte Yehuda'ya karşı, İsa olduğuna
inandıklarından yalancı şahit, aradılar; ve aradıklarını bulamadılar. Ve, önde
gelen kâhinlerin Yehuda'nın Isa olduğuna inandıklarını neden söylüyorum?
Hattâ, bunu yazanla birlikte tüm şakirtler buna inanıyordu; ve hatta, İsa'nın
zavallı bakire annesi yakınları ve dostlarıyla birlikte buna inanıyordu. Öyle
ki, herkesin üzüntüsü inanılmaz derecedeydi. Allah sağ ve diridir ki, yazan,
İsa'nın söylemiş olduğu her şeyi, dünyadan nasıl çekilip alınacağını, üçüncü
bir kişide nasıl işkence çekeceğini ve dünyanın sonuna kadar ölmeyeceğini
unutmuştu. Bu nedenle, İsa'nın annesi ve Yuhanna ile birlikte çarmıhın
yanına gitti.
Başkâhin Yehuda'yı bağlı olarak önüne getirtti ve ona şakirtlerini ve akidesini
sordu.
Bunun üzerine Yehuda, kendinde değilmiş gibi konuyla ilgili hiç bir cevap
vermedi. Başkâhin, İsrail'in yaşayan Allah'ı üzerine, gerçeği söylemesini
ondan rica etti.
Yehuda cevap verdi: «Benim Nasıra'lı İsa'yı elinize vermeği va'd eden
Yehuda İskariyot olduğumu söyledim size; ve siz, hangi san'atladır
bilmiyorum, çıldırmışsınız, çünkü, her bakımdan benim İsa olduğumu kabul
ediyorsunuz.»
Başkâhin karşılık verdi: «Ey sapık fitneci, akidenle ve sahte mucizelerinle
Galile'den başlayarak, buraya, Kudüs'e kadar tüm İsrail'i aldattın; ve şimdi
de, deli numarası yapmakla sana yakışacak olan hak ettiğin cezadan kaçmayı
mı düşünüyorsun? Allah sağ ve diridir ki, ondan kurtulamıyacaksın!» Ve,
bunu dedikten sonra, hizmetçilerine, anlayışı geri başına gelsin diye yumruk
ve tekmelerle ona vurmalarını emretti. Sonra, başkâhinin hizmetçilerinin
elinde gördüğü alay inanılmayacak biçimdeydi. Çünkü, heyete zevk vermek
için aşkla ve şevkle yeni yeni yöntemler kullanıyorlardı. Bir hokkabaz gibi
giydiriyorlar ve el ve ayaklarla o şekilde davranıyorlardı ki, Kenanileri bile
bu manzarayı gördüklerinde merhamete getirebilirdi.
Ama, önde gelen kâhinler, Ferisîler ve halkın ileri gelenleri, Isa'ya karşı
öylesine çileden çıkmış kalblere sahiptiler ki, Yehuda'nıngerçekten İsa
olduğuna inanarak, ona bu şekilde davranıîdığını görmekten zevk
duyuyorlardı.
Ardından, onu bağlı olarak İsa'yı gizliden gizliye seven valiye götürdüler.
Bunun üzerine o, Yehuda'nın îsa olduğunu sanıp, kendisini odasına aldı ve
onunla konuşarak, hangi nedenle önde gelen kâhinlerin ve halkın onu eline
verdiklerini sordu.
Yehuda cevap verdi: «Sana gerçeği söylesem de bana inanmazsın; çünkü,
belki sen de (önde gelen) kâhinler ve Ferisîler'in aldatıldığı gibi
aldatılmışsındir.»
Vali, (onun kanunla ilgili olarak konuşmak arzusunda olduğunu düşünerek)
karşılık verdi: «Şimdi sen benim bir Yahudi olmadığımı bilmiyor musun?
(Önde gelen) kâhinler ve halkının ileri gelenleri seni benim elime verdiler; bu
nedenle, bana gerçeği söyle de, adaletli olanı yapayım. Çünkü, benim seni
serbest bırakacak veya seni idam edecek gücüm vardır.»
Yehuda karşılık verdi: «Efendi (m), inan bana eğer beni idam edersen büyük
bir yanlışlık yapmış olacaksın; çünkü suçsuz bir kişiyi öldüreceksin; ben
Yehuda îskoriyot'um, bir büyücü olan ve san'atıyla beni bu şekle çeviren İsa
değilim.»
Vali, bunu duyunca şaştı kaldı, öyle ki, onu serbest bırakmak istedi. Bu
nedenle de dışarı çıkıp, gülümseyerek, «Hiç olmazsa bir konuda bu adam
ölümü değil, bilakis merhameti hak etmektedir» dedi ve ilâve etti: «Bu adam
İsa olmadığını, aksine, îsa'yı yakalamaları için askerlere yol gösteren bilinen
bir Yehuda olduğunu söylüyor ve Galile'li İsa'nın büyücü san'atıyla kendisini
bu şekle koyduğunu belirtiyor. Bu nedenle, eğer bu doğruysa, onu öldürmek,
suçsuz olduğundan büyük bir haksızlık olacaktır. Ama, eğer İsa ise ve
kendisini inkâr ediyorsa, o zaman mutlaka anlayışını yitirmiştir. Ve, bir deliyi
öldürmek de dinsizce bir davranış olur.»
O zaman, önde gelen kâhinler ve halkın ileri gelenleri, yazıcı ve Ferisîlerle
birlikte bağıra çağıra dediler: «O Nasıra'lı İsa'dır, biz onu tanırız; çünkü, eğer
suçlu olmamış olsaydı onu senin eline vermezdik. O deli de değildir, bilakis
habistir. Çünkü bu yolla elimizden kurtulmaya çalışıyor. Ve onun karıştırdığı
fitne, kurtulacak olursa öncekinden daha kötü olacaktır.»
Pilatus (valinin adı böyleydi), böyle bir durumdan kendisini sıyırmak için
dedi. «O Galile'lidir ve Hirodes Galile kralıdır; bu nedenle böyle bir davaya
bakmak bana düşmez, bu yüzden onu Hirodes'e götürün.»
Bunun üzerine, Yehuda'yı Hirodes'e götürdüler. O, uzun bir süre İsa'nın
evine gitmesini arzulamıştı. Ama, îsa onun evine gitmeği hiç istememişti.
Çünkü Hirodes, bir Centilî olup, sahte ve yalancı tanrılara tapar, necis
Centilîlerin usulü üzere yaşardı. Şimdi, Yehuda oraya getirilince, Hirodes,
kendisine pek çok sorular sordu; Yehuda, İsa olduğunu inkâr ederek bunlara,
amaca uymayan cevaplar verdi.
O zaman, Hirodes, tüm sarayıyla birlikte onunla alay etti ve, soytarılara
giydirildiği gibi ona da beyazlar giydirip, geri Pilatus'a gönderdi ve dedi:
«İsrail kavmine adalette başarısızlığa düşme!»
Ve, Hirodes bunu yazdı, çünkü, önde gelen kâhinler, yazıcılar ve Ferisîler
kendisine çok miktarda para vermişlerdi. Vali, bunu Hirodes'in bir
hizmetçisinden duyunca, o da biraz para elde edebilmek için Yehuda'yı
serbest bırakmak istermiş gibi yaptı. Bunun üzerine, kamçılayarak
öldürmeleri için kendilerine yazıcıların ödemede bulunduğu kölelerine onu
kamçılattı. Ama, bu konuda fermanını vermiş bulunan Allah, bir başkasını
sattığı bu korkunç ölümü çekmesi için, Yehuda'yı çarmıha saklıyordu. Her ne
kadar askerler onu, vücudu kan revan içinde kalıncaya kadar
kırbaçlamışlarsa da, Yehuda'nın kırbaç altında ölmesine izin vermedi. Sonra,
alay ederek, ü zerine eski mor bir elbise giydirip, dediler: «Yeni kralımızı
giydirmek ve taçlandırmak gerek.» Böyle deyip, dikenler topladılar ve
kralların başlarına giydikleri altın ve kıymetli taşlardan oluşan taçlar gibi bir
taç yaptılar ve bu dikenli tacı Yehuda'nın başına koydular. Asa yerine eline
bir kamış verdiler ve yüksek bir yere oturttular. Ve, askerler önüne gelip,
alaylı alaylı baş eğerek, onu Yahudiler'in kralı olarak selâmladılar. Ve, yeni
kralların vermeye alışık oldukları hediyeleri almak için ellerini açtılar; ve hiç
bir şey almayınca da Yehuda'yı tokatlayıp dediler: «Askerlerine ve
hizmetçilerine ödemede bulunmayacaktın da, ne diye taç giydin aptal kral?»
Yazıcılar ve Ferisilerle birlikte önde gelen kâhinler, Yehuda'nın kırbaçlarla
ölmemiş olduğunu görünce, Pilatus'un onu serbest bırakmasından korkarak,
valiye para hediyesinde bulundular. O da bunu alıp. Yehuda'yı ölüm suçlusu
olarak yazıcılara ve Ferisî'lere verdi. Bunun üzerine, onun yanısıra iki hırsızı
da çarmıhta ölüm cezasına çarptırdılar.
Sonra onu, suçluları astıkları Kalveri dağına götürdüler ve orada, daha çok
rezil olsun diye çıplak olarak çarmıha gerdiler.
Yehuda, bağırmaktan başka gerçekte bir şey yapmadı : «Allah, suçlunun
kurtulup gittiğini ve benim de haksız yere öldüğümü göre göre, beni neden
terkettin?»
Cidden diyorum ki, Yehuda'nın sesi, yüzü ve şekli Isa'ya o kadar benziyordu
ki, şakirtleri ve mü'minleri onun îsa olduğuna tamamen inandılar; bu yüzden
bazıları, İsa'nın sahte bir peygamber olduğuna ve gösterdiği mucizeleri büyü
san'atıyla gerçekleştirdiğine inanarak, İsa'nın doktrininden ayrıldılar; çünkü,
İsa dünyanın sonunun yaklaştığı zamana kadar ölmeyeceğini söylemişti.
Çünkü, o zaman dünyadan alınmalıydı.
Öte yandan, İsa'nın akidesinde sapasağlam devam edenler, ölenin tümüyle
Isa'ya benzediğini görüp, îsa'-nın demiş olduğu şeyleri de
hatırlamadıklarından üzüntüye kapıldılar. Ve, İsa'nın annesinin eşliğinde
Kalveri dağına gidip, İsa'nın ölümünde sürekli ağlıyarak bulunmakla
kalmadılar, aynı zamanda Nikademus ve Aberimetya'lı Yusuf'un aracılığıyla
İsa'nın vücudunu, gömmek için validen aldılar. Ve, kesinlikle kimsenin
inanmayacağı ağlamalarda onu çarmıhtan indirip, yüz liralık çok kıymetli
merhemlerle sararak, Yusuf'un yeni mezarına gömdüler.
218.
Sonra, herkes kendi evine döndü. Bunu yazan Yuhanna ve kardeşi Yakup'la
birlikte, İsa'nın annesiyle beraber Nasıra'ya gitti.
Allah'tan korkmayan şakirtler geceleyin gidip, Yehuda'nın cesedini çalarak
sakladılar ve İsa'nın yeniden dirildiğini yaydılar; bu yüzden büyük karışıklık
doğdu. O zaman, başkâhin, afaroz cezasını göze almadan, kimsenin Nasıra'lı
İsa'dan söz etmemesini emretti. Ve, büyük bir işkence başladı; pek çokları
taşlandı, pek çokları dövüldü ve pek çokları ülkeden sürüldü; çünkü, bu
konuda ağızlarını tutamıyorlardı.
Nasıra'ya, çarmıhta ölmüş bulunan hemşehrileri İsa'nın yeniden dirildiği
haberi geldi. Bunun üzerine, bu (satırlar) ı yazan İsa'nın annesinden ağlamayı
bırakıp, sevinmesini rica etti. Çünkü, oğlu yeniden dirilmisti. Bunu duyan
bakire Meryem ağlayarak dedi: «Kudüs'e gidip oğlumu bulalım. Onu
gördüğüm zaman rahat ölebilirim.»
219.
İsa Gelerek İnananlarla 3 Gün Kalıyor
Bakire, başkâhinin fermanının çıktığı gün, bu (satırlar) ı yazan, Yakup ve
Yuhanna'yla birlikte Kudü s'e döndü.
Burada, Allah'tan korkan bakire, başkâhinin fermanının haksız olduğunu
bilmesine rağmen, yanında kalanlara oğlunu unutmalarını emretti. O zaman,
herkes ne kadar da müteessir oldu! — İnsanların kalbini gözleyen Allah
biliyor ki, muallimimiz İsa olduğuna inandığımız Yehuda'nın ölümünün
üzüntüsüyle, onu yeniden dirilmiş görmenin arzusu arasında, İsa'nın
annesiyle birlikte bitip tü keniyorduk.
Bu yüzden, Meryem'in koruyucuları olan melekler, İsa'nın meleklerin
eşliğinde kaldığı üçüncü göğe çıkıp, her şeyi İsa'ya anlattılar.
Bunun üzerine îsa, kendisine annesini ve şakirtlerini görme gücü vermesi için
Allah'a dua etti. O zaman rahim olan Allah, dört gözde meleği Cebrail,
Mikâil, Rafail ve Uriel'e İsa'yı annesinin evine götürüp, yalnızca akidesine
inananlarca görü lmesine izin vererek, ü ç gü n sü rekli olarak kendisini
gözetmelerini emretti.
İsa nurla çevrilmiş olarak, bakire Meryem'in, iki kızkardeşi ve Marta ve
Meryem Magdalen, Lazarus, bu (satırlar) ı yazan, Yuhanna, Yakup ve
Petrus'la birlikte kalmakta olduğu odaya geldi. Bunun üzerine, herkes
korkudan ölü gibi düştü. Ve, İsa annesini ve diğerlerini yerden kaldırıp dedi:
«Korkmayın, çünkü ben İsa'yım; ve ağlamayın, çünkü ben diriyim, ölmüş
değilim.» Herkes uzun bir süre İsa'nın karşısında kendinden geçmiş gibi
kaldı; çünkü, İsa'nın öldüğüne artık inanmış bulunuyorlardı. Sonra, Bakire
ağlayarak dedi: -Söyle bana oğlum, sana ölüleri diriltme gücü veren Allah
neden yakınlarının ve dostlarının utancına rağmen ve akidenin (düştüğü)
utanca rağmen senin ölmene, izin verdi? Çünkü seni seven herkes adeta
ölmüş durumda.»
220.
"Neden İsa'nın Öldüğüne İnandırıldılar?"
îsa annesini kucaklayıp cevap verdi: «İnan bana anne, çünkü sana gerçekten
diyorum ki, ben hiç ölmedim; Allah beni dünyanın sonuna kadar saklamış
bulunuyor.» Ve, bunu deyip, dört meleğe görünmelerini ve meselenin nasıl
geçtiği konusunda şahitlik etmelerini rica etti.
Bunun üzerine, melekler dört parlak güneş gibi göründüler, öyle ki, herkes
korkudan yine ölü gibi (yere) düştü.
O zaman îsa meleklere, görünebilsinler ve konuştukları annesiyle ashabı
tarafından duyulabilsin diye, giymeleri için dört keten bezi verdi. Ve, her bir
kimseyi (yerden) kaldırıp, rahatlatarak dedi: «Bunlar Allah'ın elçileridir;
Allah'ın gizliliklerini bildiren Cebrail, Allah'ın düşmanlarına karşı savaşan
Mikâil, ölenlerin ruhlarını alan Rafail (Azrail) ve herkesi Son Gün'de Allah'ın
mahkemesine çağıracak olan Uriel (İsrafil).»
O zaman dört melek, Allah'ın İsa'yı nasıl çağırdığını ve bir başkasını sattığı
cezayı çekmesi için Yehuda'yı nasıl değiştirdiğini Bakire'ye naklettiler.
Sonra, bu (satırlar) ı yazan dedi: «Ey muallim, sen bizimle birlikte kalırken
benim için meşru olduğu gibi, şimdi de sana soru sormak benim için meşru
mudur?»
îsa cevap verdi: «Ne istersen sor Barnabas, sana cevap vereceğim.»
O zaman bu (satırlar) ı yazan dedi: «Ey muallim, Allah rahim olduğu halde,
neden senin öldüğüne inandırarak bize eziyet etti? Ve, annen senin için o
kadar ağladı ki, nerdeyse ölecekti. Ve Allah'ın bir mukaddesi olan sen, Allah
neden üzerine, Kalveri dağında hırsızlar arasında öldürüldüğün iftirasının
atılmasına izin verdi?»
îsa cevap verdi: «înan bana Barnabas, her günahı, ne kadar küçük de olsa,
Allah'a karşı günahla suç işlendiğinden, Allah büyük ceza ile cezalandırır. Bu
nedenle, annem ve benimle birlikte olan imanlı şakirtlerin beni birazcık da
dünya sevgisiyle sevdiklerinden, adaletli olan Allah, Cehennem alevleriyle
cezalanmaması için bu sevgiyi şu andaki üzüntüyle cezalandırdı ve, her ne
kadar ben dünyada suçsuz idiysem de, insanlar bana «Allah» ve «Allah'ın
oğlu» dediklerinden, Hüküm Günü'nde şeytanların alayına uğramıyayım
diye, Allah, herkesi benim çarmıhta öldüğüme inandırarak, bu dünyada
Yahuda'nın ölümüyle insanların alayına uğramamı diledi. Ve bu alay, geldiği
zaman bu aldanmayı Allah'ın kanununa inananlara açıklayacak olan Allah'ın
elçisi Muhammed'in gelişine kadar sürecektir.»
Bu şekilde konuştuktan sonra İsa dedi: «Sen adilsin ey Allah'ımız Rabb,
çünkü sonsuz şan ve şeref ancak Sana aittir.»
221.
Ve, İsa bu (satırlar) ı yazana dönüp dedi: «Bak Barnabas, benim dünyada
kalışım süresince tüm olup bitenlerle ilgili olarak benim İncil'imi elbette
yazmalısın. Ve, aynı şekilde Yehuda'nın başına gelenleri de yaz ki, mü'minler
aldanmasın ve herkes gerçeğe inansın.»
O zaman, yazan cevap verdi: «Înşallah her dileği yaparım ey muallim, ama
Yehuda'nın başına gelenler nasıl oldu bilmiyorum, çü nkü hepsini
görmedim.»
İsa cevap verdi: «işte her şeyi gören Yuhanna ve Petrus, olup bitenlerin
hepsini sana söylerler.»
Ve, sonra îsa kendisini görmeleri için bize, imanlı şakirtlerini çağırmamızı
emretti. O zaman Yakup ve Yuhanna, Nikodemus ve Yusuf'la birlikte yedi
havari ve yetmişikiden başka daha pek çoklarını topladılar ve hepsi İsa ile
birlikte yemek yediler.
Üçüncü gün İsa dedi; «Annemle birlikte Zeytinlik Dağı'na gidin, çünkü,
oradan yeniden göğe çıkacağım, beni kimin götürdüğünü görürsünüz.»
Korkularından Şam'a kaçmış bulunan yetmişiki şakirdin yirmi beşi dışında
herkes oraya gitti. Ve, hepsi ibadet halindeyken, îsa öğleyin Allah'a senada
bulunan çok sayıda melekle geldi; ve, yüzünün nuru herkesi korkudan
sararttı ve yüz üstü yere düştüler. Ama, İsa kendilerini kaldırıp, rahatlatarak
dedi: «Korkmayın, ben mualliminizim.»
Ve, kendisinin ölüp yeniden dirildiğine inananları uyararak dedi: «Şimdi siz
beni ve Allah'ı yalancılar yerine mi koyuyorsunuz? Çünkü Allah bana, size
söylediğim gibi hemen hemen dünyanın sonuna kadar yaşamayı
bahsetmiştir. «Bakın size diyorum ki, ben değil, hain Yehuda öldü. Dikkat
edin, çünkü şeytan sizi aldatmak için her çabayı gösterecektir, ama siz tüm
İsrail'de ve dünyanın her yanında duyduğunuz ve gördüğünüz bütün şeyler
için benim şahitlerim olun.»
Ve îsa böyle konuşup, mü'minlerin kurtuluşu ve günahkârların hidayeti için
Allah'a dua etti. Ve duası sona erdi, annesini kucaklayıp dedi: «Selam sana
anneciğim, seni ve beni yaratan Allah'a dayan.» Ve, böyle söyleyip,
şakirtlerine dönerek dedi: «Allah'ın lûtfu ve rahmeti sizinle olsun.»
Sonra, orada bulunanların gözleri Önünde dört melek onu göğe çıkardılar.
222.
İsa ayrıldıktan sonra, şakirtler İsrail'in ve dünyanın değişik bölgelerine
dağıldılar ve şeytan'ın nefret ettiği Hak, her zaman olduğu gibi, Batılın
işkencelerine uğradı. Çünkü, şakirtmiş gibi görünen birtakım şerli insanlar
İsa'nın öldüğünü ve tekrar dirilmediğini yazdılar. Diğer bazıları, onun
gerçekten öldüğünü, ama tekrar dirildiğini yazdılar. Bir diğerleri ise İsa'nın
Allah'ın oğlu olduğunu yazdılar ve yazıyorlar; aralarında aldatılmış olan
Pavlus da vardır. Ama biz, yazabildiğimiz kadarını Allah'tan korkanlara
anlatıyoruz ki, Allah'ın son Hü küm Günü 'nde kurtulabilsinler.
İNCİLİN SONU