33-72

33.
Sonra, îsa dedi: «Şüpheniz olmasın ki, kişinin seveceği ve uğruna her şeyden
geçeceği tek şey Allah' -dır. Ve, bundandır ki, zanînin hayalinde zina, pis
bogaz ve sarhoşun hayalinde kendi bedenî ve dünyaperestin hayalinde altın
ve gümüş ve bunun gibi, her bir diğer günahkârın hayalinde kendi günah
düşüncesi yatar.»
Ardından, kendini davet etmiş olan dedi: «Muallim, en büyük günah nedir?»
İsa cevap verdi: «Bir evi, en kötü şekilde harabe haline getiren nedir?»
Herkes sustu ve İsa parmağıyla temele işaret ederek, dedi: «Eğer yıkıma
temel yol açarsa, bu durumda evi yeniden yapmak gerekir; fakat, her bir
bölüm yıkıma yol açarsa, o zaman onarmak imkansızlaşır. İşte, size diyorum
ki, putatapıcılık en büyük günahtır. Çünkü, kişiyi tümüyle inançtan ve
sonunda Allah'tan yoksun hale getirir; böylece, kişide hiç bir manevî duygu
görülemez olur. Bunun dışında her günah, merhamet olunma ümidi
bırakabilir insanda; ve, bundan.dolayı diyorum ki, putatapıcılık en büyük
günahtır.»
Herkes, İsa'nın sözlerine şaşakaldı, çünkü, hiç bir şekilde karşı
çıkamıyacaklarmı anlamışlardı.
Sonra İsa devam etti: «Allah'ın sözlerini ve Musa ile Yuşa'nm kanunda neler
yazdıklarını hatırlayın, o zaman, bu günahın ne kadar ağır olduğunu
göreceksiniz. Allah, İsrail kavmine (şöyle) demişti: «Gökte olanlardan ve
göğün altında olan şeylerden kendinize putlar yapmayacaksınız, yerin
üstünde olan şeylerden ve yerin altmdakilerden de yapmayacaksınız; suyun
üstünde olanlardan ve suyun altındaki şeylerden de yapmayacaksınız.
Çünkü, sizin Tanrınız benim, güçlü ve gayyûrum, bu günahın öcünü
babalardan ve dördüncü batma varıncaya kadar çocuklarından bile alırım.»
Kavminiz buzağıyı yaptığı ve ona tapındığı zaman, Yuşa ve Levi kabilesinin
kılıcı çekip, Allah'tan merhamet dilenmeyenlerden yüzyirmidörtbin kişiyi
nasıl öldürdüğünü hatırlayın. Ah, puta tapıcılar üzerine Allah'ın korkunç, ne
korkunç cezası!»
34.
Kapıda, sağ eli, kullanılamayacak biçimde büzülmüş biri dikildi. Bunun
üzerine, İsa kalbini Allah'a vererek dua etti ve ardından dedi: «Sözlerimin
doğru olduğunu öğrenmen için diyorum ki: Allah'ın adıyla, ey adam, sakat
olan elini aç ve uzat!» Adam, elini, sanki hiç sakatlık görmemiş gibi tümüyle
açtı.
Sonra, Allah korkusuyla yemeye başladılar. Ve, bir miktar yedikten sonra, İsa
yine dedi: «Bakın, size söylüyorum; bir şehri yakmak, orada kötü bir adet
bırakmaktan daha iyidir. Çünkü, böyle bir şey olursa, Allah, kötülükleri yok
edici, kılıcı ellerine teslim ettiği yeryüzünün hükümdarlarına ve krallarına
gazap eder.»
Ardından îsa dedi: «Bir yere çağırıldığınızda, en yüksek yerde oturmamak
aklınızda olsun ki, ev sahibinin daha büyük bir dostu geldiğinde size, «Kalk
ve aşağı otur!» deyip utandırmasın. Bunun yerine, gidip, en altta, oturun ki,
sizi davet eden gelip, «Kalk arkadaş, gel şuraya, yukarı otur!» desin. Böyle,
büyük onur kazanırsın; çünkü, kendini yükselten kim olursa olsun, alçaltılır
ve kendini alçaltan da, yü kseltilir.
«Bakın, size söylüyorum, şeytan başka bir günahından dolayı değil, gururu
yüzünden lanete uğradı. İşaya Peygamber de onu şu sözleriyle azarlar:
«Meleklerin güzeli olup, şafak gibi parlarken, nasıl oldu da gökten atıldın, ey
îblis? Seni yere gönderen, gururundan başkası değildir!»
«Bakın, size söylüyorum, eğer insan acınacak hallerini bilse, burada, yerde
daima ağlar ve kendisini en düşük, her şeyin gerisinde görür. İlk insanı
karısıyla birlikte, Allah'tan merhamet dilenerek, yüz yıl durup dinlenmeden
ağlatan başka bir neden yoktu. Çünkü, gururları yüzünden nereye
düştüklerini gerçekten biliyorlardı.»
Isa bunları deyip, Allah'a şükretti; ve o gün, gösterdiği mucizelerle birlikte,
İsa'nın ne yüce sözler söylediği Kudüs'ün her tarafında öylesine yayıldı ki,
halk kutsal adını tesbih ederek, Allah'a şükretti.
Fakat, O'nun bü yü klerin gelenekleri aleyhinde konuştuğunu anlayan
yazıcılar ve kâhinler daha büyük bir kinle yanip tutuştular. Ve, Firavun gibi
kalplerini sertleştirdiler; bu nedenle, O'nu öldürmek için fırsat aradılarsa da
bulamadılar.
35.
Isa Kudüs'ten ayrılıp, Erden'in ötesindeki çöle gitti; ve çevresinde oturan
havarileri Isa'ya dedi: «Ey muallim, bize şeytan'ın nasıl gurura kapıldığını
anlat, çünkü, biz onun itaatsizliği dolayısıyla düştüğünü ve insanı daima
kötülüğe ittiğini anlamış bulunuyoruz.»
îsa cevap verdi: «Allah, bir yeryüzü kütlesi yaratıp, başka bir şey yapmadan
onu yirmi beş bin yıl bekletince, meleklerin başı ve bir hoca olan şeytan sahip
olduğu büyük anlayışla, bu yer yüzü kütlesinin Tanrısı'nın, peygamberlikle
işaretlenmiş yüz kırk dört bin (insan) ve ruhunu öteki her şeyden altmış bin
yıl önce yaratmış olduğu Allah'ın Elçisi (ni yeryüzüne) getireceğini biliyordu.
Bu. nedenle kızıp, «Bakın, bir gün Allah bu yeryüzüne bizim saygı
göstermemizi irade edecek. Bu bakımdan, bizim ruh olduğumuzu ve
dolayısıyla böyle bir şeyin uygun olmayacağını düşünün» diyerek melekleri
kışkırttı.
«Bu şekilde, pek çoğu Allah'ı bıraktı, Bunun üzerine, bütün meleklerin
toplandığı bir gün Allah dedi: «Beni Rabb kabul eden her biriniz, hemen bu
yeryüzüne saygı göstersin.»
«Allah'ı sevenler baş eğdiler, fakat şeytan, kendi düşüncesinde olanlarla
birlikte dedi: «Ey Rabb; biz ruhuz, ve bu nedenle, bizim bu çamura saygı
göstermemiz adilâne (hak) değildir.» şeytan böyle deyince, çirkin ve korkunç
görünüşlü oldu, ve ardından gidenler de çirkinleşti; isyanlarından dolayı,
Allah kendilerinden yaratırken verdiği güzelliği çekip aldı. Bunun üzerine,
kutsal melekler başlarını kaldırınca, şeytan'ın ve takipçilerinin ne korkunç
birer canavar olduklarını görüp, korkuyla yüzlerini yere attılar.
«Sonra şeytan dedi: «Ey Rabb, beni haksız olarak çirkinleştirdin, ama ben
buna razıyım, çünkü, ben senin yapacağın her şeyi hükümsüz kılmak
istiyorum.» Ve, diğer şeytanlar da dediler: «O'na Rabb deme ey İblis, çünkü
Rabb sensin.»
«Bundan sonra Allah, şeytan'ın peşinden gidenlere dedi: *Tevbe edin ve beni
Rabb (iniz), Yaratıcınız olarak tanıyın.»
Cevap verdiler: «Biz Sana saygı gösterdiğimiz için tevbe ediyoruz, çünkü sen
adil değilsin; ama şeytan adil ve suçsuzdu ve bizim Rabb (imizdir.)
Buna karşı Allah dedi: «Ayrılan benden ey lânetliler, artık sizin üzerinize hiç
rahmetim, yok.»
«Ve, ayrılırken şeytan yeryüzü kütlesine tükürdü ve bu tükrüğü melek
Cebrail bir kısım toprakla birlikte kaldırdı ve işte bundan insanın karnındaki
göbeği meydana geldi.»
36.
Havariler, meleklerin baş kaldırışına şaşıp kaldılar.
Sonra Isa dedi: «Bakın, size söylüyorum ki, ibadet etmeyen şeytan'dan daha
kötüdür ve daha büyük eziyet çekecektir. Çünkü, şeytan'ın önünde
kovulmadan önce hiç bir korkma örneği yoktu ve Allah onu tevbeye
çağıracak hiç bir peygamber de göndermiş değildi; ve insan —şimdi, Allah
böyle dediği için, benden sonra gelecek ve belki de benim yolunu
hazırladığım Allah'ın Elçisi dışında bütün peygamberler gelmiş bulunuyor.—
ve insan, diyorum ki, Allah'ın adaletinin sonsuz örneklerini görmüş olmasına
rağmen, hiç Allah yokmuş gibi korkusuz, keyfince yaşar. Davud
Peygamber'in şu sözü (ne güzel örnek) : «Aptal olan içinden 'Allah yoktur'
der. Bu nedenle o sefil ve iğrençtir, hiç bir iyiliği yoktur.»
«Durmadan ibadet edin ey havarilerim ki, kazanasınız. Çünkü, arayan bulur,
kendine açana (kapı) açılır ve isteyen alır. Ve ibadetinize çok konuşmaya
bakmayın, çünkü Allah, Süleyman'a, «Ey kulum, bana kalbini ver» dediği
gibi, kalplere bakar. Bakın, size söylüyorum, münafıklar, halk kendilerini
görsün ve veli sansın diye şehrin her yanında ibadet üstüne ibadet ederler;
fakat kalbleri kötü lü k doludur; bu nedenle de, içlerinde olan dillerinde
değildir. İbadetinizi, Allah'ın kabul etmesini istiyorsamz (kalpten) yapmanız
gerekir. Şimdi söyleyin bana: İlk önce, kime gideceğine ve ne yapacağına
karar vermiş olandan başka kim gidip, Romalı valiyle veya Hirodes'le
konuşur? Emin olun ki, hiç kimse ve eğer insan insanla konuşmak için böyle
davranırsa, Allah'la konuşmak, kendisine verdiği her şey için şükredip,
günahları için merhamet istediğinde ne yapmalıdır?
«Size söylüyorum ki, pek az kişi gerçekten ibadet eder ve bu nedenle şeytan
diğerleri üzerinde güç sahibidir. Çünkü Allah, kendisini dudaklarıyla
yüceltenleri istemez; mabette dudaklarıyla merhamet isterken, kalplerinden
adalet diye haykıranları (istemez). İşaya peygambere dediği gibi: «Beni
gücendiren şu insanları benden uzaklaştır, çünkü onlar dudaklarıyla beni
yüceltir, ama kalpleri benden uzaktır.» Bakın, diyorum ki, düşünmeden
kayıtsızca ibadet etmeye kalkan Allah'la alay eder.
Şimdi, kim sırtını dönerek Hirodes'le konuşmaya gider ve onun önünde,
ölesiye nefret ettiği vali Pilatus'u övebilir? Kuşkusuz, hiç kimse. Hiç
hazırlıksız ibadet etmeye kalkanın hali de bundan hiç aşağı değildir: Sırtını
Allah'a döner ve yüzünü şeytan'a vererek, onu över de över. Çünkü, kalbinde
kötülük aşkı yatar ve bundan tevbe de etmez.
«Eğer, sizi inciten biri, dudaklarıyla «bağışlayın» derken, elleriyle size bir
yumruk atarsa, onu nasıl bağışlayabilirsiniz? İşte böyle de, dudaklarıyla
«Rabb, bize merhamet et» derken, kalblerinde kötülük aşkı taşıyanlara ve
yeni yeni günahlar işlemeyi düşünenlere Allah merhamet mi edecek?»
37.
Havariler, İsa'nın sözleri üzerine ağlayarak, ona yalvardılar: «Rab, bize dua
etmeyi öğret.»
İsa cevap verdi: «Romalı vali sizi öldürmek niyetiyle yakalarsa, ne yaparsınız
düşünün de, duaya kalktığınızda aynen böyle davranın. Ve, sözleriniz şöyle
olsun: «Ey Allah'ımız Rabb, kutsal ismin yücelsin; melekûtun gelsin; iraden
her zaman yerine gelsin; gökte yerine geldiği gibi, yerde de gelsin; bize her
gün için ekmek (rızık) ver; bize karşı suç işleyenleri bağışladığımız gibi, sen
de günahlarımızı bize bağışla ve bizi iğvalara kapılıp azap çektirme; bizi her
şerden koru, çünkü yalnızca Sen, ebede kadar izzet, azamet ve kudret sahibi,
bizim Allah'ımızsın.»
38.
Sonra, Yuhanna cevap verdi: «Muallim, Allah'ın Musa aracılığıyla emrettiği
şekilde biz de yıkanalım.»
İsa dedi: «Benim kanunu ve peygamberleri yok etmek için geldiğimi mi
sanıyorsunuz? Bakın, size diyorum ki, Allah'ın varlığına inandığınız gibi
inanın, ben bunları yıkmak için değil, gözetmek için geldim. Çünkü, her
peygamber, Allah'ın kanununu ve Allah'ın diğer peygamberler aracılığıyla
söylemiş olduğu her şeyi gözetmiştir. Ruhumun huzurunda durduğu Allah
vardır ve diridir ki, en küçük bir hükmü yerine getirmeyen, kim olursa olsun,
Allah'ı razı etmek şöyle dursun, O'nun melekûtunda en küçük bir şey olur.
Çünkü, orada hiç bir payı yoktur. Hattâ, size söylüyorum ki, Allah'ın
kanununun tek bir hecesi, en ağır günahı göze almadan çiğnenemez. Fakat
ben, Allah'ın İşaya peygamber aracılığıyla bildirdiği şu sözlere uymanızın
gerekli olduğunu aklınıza havale ediyorum : «Yıkan ve temiz ol,
düşüncelerini benim gözlerimden uzaklaştır.»
«Bakın, size söylüyorum ki, kalbi kötülükleri seven insanı deniz(ler)in tüm
suyu yıkamayacaktır. Ve, yine size söylüyorum ki, yıkanmayan(abdest)
kimse ibadetiyle Allah'ı razı etmek şöyle dursun, ruhuna putatapıcılığa
benzer gü nah yü kleyecektir.»
-Bana gerçekten inanın; eğer insan Allah'a gerektiği gibi ibadet edecek olsa,
istediği her şeyi elde eder. İbadetiyle Mısır'a gazap eden (kamçı vuran)
Allah'ın kulu Musa'yı hatırlayın; Kızıl Deniz'i yardı da, Firavun ve ordusu
orada boğuldu.- Güneşi durduran Yuşa'yı hatırlayın, sayısız Filistin askerini
korkudan titretmişti; gökten ateş yağdıran îlya'yı, ölü bir adamı (mezarından)
kaldıran Elişa'yı ve ibadet ve dua ile istedikleri her şeyi elde eden daha başka
pek çok kutsal peygamberleri hatırlayın. Fakat, bunlar kendi kişisel amaçları
için değil, yalnız Allah ve Allah'ın şanı için çalıştılar.»
39. Adem'in Yaratılışı Ve İlk Sorusu ve Duası
Sonra Yuhanna dedi: «Güzel konuştun ey muallim, fakat insan gururuyla
nasıl günah işledi, tam bilemiyoruz.»
İsa cevapladı: «Allah şeytan'ı kovup, melek Cebrail de şeytan'ın tükürdüğü
yeryüzü kütlesini temizleyince, Allah yaşayan her şeyi, hem uçan ve hem
yürüyen ve hem de yüzen hayvanları yarattı ve dünyayı içinde bulunan her
şeyle süsledi. Birgün şeytan cennetin kapılarına yaklaşıp, otlayan atları gördü
ve onlara, eğer yeryüzü kütlesi bir ruh olacak olursa, kendilerine eziyet verici
bir iş düşeceğini bildirdi; bu nedenle de, bu yeryüzü parçasının hiçbir şeye
yaramayacak şekilde çiğnemeleri faydalarına olacaktı. Atlar ayaklandılar ve
hemen zambaklarla güller arasında uzanan o yeryüzü parçasını çiğnemeye
giriştiler. Bunun üzerine Allah, Cebrail'in kütle üzerinden almış olduğu
şeytan'ın tükrüğünün bulunduğu kirli yeryüzü parçasına ruh verdi; ve
havlayan köpekler ortaya çıkınca korkuya kapılan atlar kaçtılar. Bundan
sonra Allah, tüm kutsal melekler «Senin kutsal adını tesbih ederiz ey Rabb
(muz) Allah» diye söyleşirken, insana ruhunu verdi.
«Ayağı üstüne kalkan Adem, havada güneş gibi parlayan bir yazı gördü:
«Allah'tan başka ilâh yoktur ve Muhammed Allah'ın Rasulû'dür.» Bunun
üzerine Adem ağzını açarak, dedi: «Şükür sana ey Allahım Rabb, bana hayat
nimeti verdin; fakat (senden) bana söylemeni diliyorum: Bu, «Muhammed
Allah'ın elçisidir» sözlerinin mesajı ne anlama geliyor? Benden önce
(yaratılmış) başka insanlar mı vardı?»
«Bundan sonra Allah dedi: «Tabii, ey kulum Adem. Sana diyorum ki: îlk
yarattığım insan sensin. Ve senin görmüş olduğun, yıllar sonra dünyaya
gelecek, benim rasulûm olacak ve her şeyi kendisi için yarattığım oğlundur.
Geldiği zaman dünyaya ışık verecektir; ruhu, ben herhangi bir şey
yaratmadan altmışbin yıl önce semavî bir nur içine konmuştur.»
Adem Allah'a şöyle yalvardı: «Rabb(im), bu yazıyı el parmaklarımın
tırnakları üzerinde bana bahşet.» Sonra Allah, ilk insana baş parmakları
ü zerinde bu yazıyı verdi. Sağ elin baş parmak tırnağı üzerinde, «Allah'tan
başka ilâh yoktur*, sol elin baş parmak tırnağı üzerinde de, «Muhammed
Allah'ın Rasulû'dür.» Sonra, babaca bir sevgiyle ilk insan bu sözleri öptü ve
gözlerini ovarak dedi: «Senin dünyaya geleceğin gün mübarek olsun.»
Allah insanı yalnız görünce dedi: «Onun yalnız kalması iyi değildir.» Bu
nedenle onu uyuttu ve kalbinin yakınından bir kaburga kemiği alarak, yerini
etle doldurdu. Bu kaburga kemiğinden Havva'yı yaratıp, onu Adem'e eş
olarak verdi. Bu ikisini Cennetin efendileri olarak yerleştirdi. Ve kendilerine
(şöyle) dedi: «Bakın, size yemek için her meyveyi veriyorum, yalnız elmalar
ve mısır hariç»; ve bunlarla ilgili olarak dedi: «Ne olursa olsun, bu
meyvelerden yememeye dikkat edin, yerseniz kirlenirsiniz ve öyle ki, sizi
burada tutarak azap etmem; buradan sürer çıkarının ve büyük eziyetler
çekersiniz.»
40.
Bunları öğrenen şeytan, kızgınlığından deli oldu Ve Cennet'in kapısına
yaklaştı. Orada, deve gibi ayakları ve her yanında bir ustura gibi kesilmiş
ayak tırnaklan olan korkunç bir yılan nöbet bekliyordu. Düşman ona dedi:
««Bi zahmet et, beni Cennet'e koyuver!»
Yılan cevap verdi: «Allah bana seni çıkarmamı emretmişken, ben nasıl seni
içeri almak zahmetine katlanırım?»
şeytan karşılık verdi: «Allah'ın seni ne kadar çok sevdiğini görüyorsun, ki
seni insan denilen bir okka çamurun başında nöbet tutman için Cennet'in
dışına koydu. Bu bakımdan, eğer beni Cennet'e alırsan, seni öyle korkunç
yaparım ki, herkes senden kaçar ve arzu ettiğin yerde gider kalırsın.»
Sonra yılan dedi: «Seni içeri nasıl koyacağım ben?»
şeytan dedi: «Sen büyüksün; ağzını,aç, ben karnına gireceğim ve sen Cennet'e
girince, şu sıralarda yer üzerinde yürümekte olan iki okka çamurun yanında
beni bırakacaksın.»
Sonra, yılan böyle yaptı ve şeytan'ı kocası Adem uyumakta olduğundan
Havva'nın yanında bıraktı. şeytan, güzel bir melek gibi kadının önünde
durdu ve ona dedi: «Neden şu elmalardan ve mısırdan yemiyorsunuz?»
Havva cevap verdi: «Rabb(ımız) bize, bunlardan yersek kirleneceğimizi ve
kendisinin de bizi Cennet'-ten çıkaracağını söyledi.»
şeytan karşılık verdi: «O, gerçeği söylemez. Allah'ın kötü ve kıskanç
olduğunu, bu nedenle de hiç bir dengine katlanamayıp, herkesi köle
tuttuğunu bilmelisiniz ve kendisine eşit olmayasınız diye size böyle demiştir.
Fakat, sen ve yoldaşın benim tavsiyeme göre hareket ederseniz, diğerlerinden
olduğu gibi şu meyvelerden de yiyecek ve başkalarına tabî olarak kalmayıp,
Allah gibi iyi ve kötüyü bilecek ve istediğinizi yapacaksınız. Çünkü, Allah'a
denk olacaksınız.» Sonra, Havva o (meyve) lerden alıp yedi ve kocası
uyandığında, şeytan'ın tüm dediklerini ona anlattı ve o da karısının sunduğu
(meyve) leri alıp yedi. Bunun üzerine, yenilenler aşağı doğru inerken Allah'ın
sözlerini hatırladı; bu sebepten, yemeği durdurmak isteğiyle elini, her insanın
işareti bulunan boğazına götürdü.»
41.
Sonra, her ikisi de çıplak olduklarını anladılar; dolayısıyla utanıp, incir
yaprakları alarak gizli yerleri için bir elbise yaptılar. Öğle vakti geçince, bak
ki, Allah kendilerine göründü ve Adem'e seslenip dedi: *Adem, neredesin?»
O cevap verdi: «Rabb(ım), huzurundan kendimi gizliyorum, çünkü,, ben ve
karım çıplağız. Bu nedenle de, senin huzurunda bulunmaktan utanıyoruz.»
Sonra Allah dedi: «Yediğiniz takdirde kirleneceğiniz ve cennette daha fazla
kalamayacağınız meyveyi yemedikçe, sizi kim masumluğunuzdan soyup
çıkarmıştır ki?»
Adem cevap verdi: «Ey Rabb(ım), bana vermiş olduğun eş (zevce) yemem
için yalvardı, ben de ondan yedim.»
Sonra Allah kadına dedi: «Neden dolayı böyle (bir) yemeği kocana verdin?»
Havva cevap verdi: «şeytan beni aldattı ve ben de yedim.»
«Ama, bu mel'un nasıl girdi buraya?» dedi Allah.
Havva cevap verdi: «Kuzey kapıda duran bir yılan onu benim yanıma
getirdi.»
Sonra Allah Adem'e dedi: «Madem ki sen karının sözünü dinledin ve
meyveyi yedin, yeryüzü senin işlerinle lanetlensin, belâ bulsun; senin için
iğnelikler ve dikenler bitirecektir o; ve yüzünün teriyle ekmek yiyeceksin. Ve
toprak olduğunu hatırla ve yine toprağa döneceksin.» Ve Havva'ya da şöyle
konuştu: «Ve şeytan'a kulak asıp, kocana yemeği veren sen, seni köle tutacak
olan erkeğin egemenliği altmda yaşayacak ve doğum çekip, çocuklar
dünyaya getireceksin.»
Ve yılanı da çağıran Allah, Allah'ın kılıcını tutan meiek Mikâil'e seslenip dedi:
«Önce Cennet'ten bu kötü yılanı çıkar ve dışarıda bacaklarını kes; ki yürümek
isterse, yerde vücudunu sürüsün.» Ardından Allah, gülerek gelen şeytan'a
seslendi ve ona dedi: «Madem sen meî'un, bunları aldattın ve kendilerini
kirlettin, öyle ise ben de diliyorum ki, onların ve bana gerçekten tevbe edip
kulluk yapacak çocuklarının tüm kirlilikleri bedenlerinden çıktıkta senin
ağzından girsin ve böylece sen kirliliklerle doyasın.»
şeytan sonra korkunç bir şekilde kükredi ve dedi : «Madem sen benim daha
da kötü olmamı dilersin, ben de o zaman, elimden geleni arkama
koymayacağım.»
Sonra Allah dedi: «Defol mel'un, benim huzurumdan!» Sonra şeytan gitti;
bunun üzerine Allah ağlamakta olan Adem'le Havva'ya dedi: «Siz de
Cennet'ten çıkın ve cezanızı çekin ve ümidiniz de yok olmasın, çünkü ben,
soyun şeytan'ın egemenliğini insan cinsinin üzerinden kaldıracak şekilde
oğlunu göndereceğim. Çünkü o gelecek olan, kendisine her şeyi vereceğim
benim elçimdir.»
Allah gizlendi ve Melek Mikâil onlan Cennet'ten çıkardı. Bunun ü zerine
Adem, çevresine bakınarak kapının üstünde yazılı olan «Allah'tan başka ilâh
yoktur ve Muhammed Allah'ın elçisidir» sözünü gördü. Bu nedenle,
ağlayarak dedi: «Allah'ı razı edici olsun ki ey oğlum, çabucak gelesin ve bizi
perişanlıktan kurtarasın.»
42.
Sonra bu konuşmanın ardından havariler ağladılar ve Isa da ağlıyordu. O
sırada onu bulmaya gelen pek çok kişi gördüler; kâhinler onu konuşurken
yakalamak için aralarında müşavere yapmış ve bu nedenle de, Levililerle
yazıcıların bazılarını ona, «sen kimsin?» diye sormaya göndermişlerdi.
Isa itirafta bulunup, gerçeği söyledi: «Ben mesih değilim.»
Dediler: «îlya mısın? Yeremya mısın, yoksa eski peygamberlerden biri
misin?»
Isa cevap verdi: «Hayır.»
Sonra dediler: «Kimsin sen? Bizi yollayanlara doğru şahitlikte
bulunabilmemiz için bize söyle.»
Sonra Isa dedi: «Ben bütün Yahudiye'de haykıran ve îşaya'da da yazılı
olduğu gibi, «Rabb (in) Elçisi için yol açın» diye haykıran sesim.»
Dediler: «Eğer sen Mesih veya îlya veyahut da herhangi bir peygamber
değilsen, neden yeni akide vaz'eder ve kendini Mesih'ten daha çok
saydırırsın?»
İsa cevap verdi: «Allah'ın benim elimde meydana getirdiği mucizeler, benim
Allah'ın dilediği şeyleri konuştuğumu gösteriyor, ben, hiç bir zaman, sözünü
ettiğiniz kişiden kendimi daha çok saydırmıyorum da Çünkü ben, sizin
«Mesih» dediğiniz, benden önce yaratılmış ve benden sonra gelecek ve inancı
(dini) son bulmasın diye gerçeğin sözlerini getirecek olan Allah'ın Elçisi'nin
ayakkabılarının iplerini veya çoraplarının bağlarını çözecek değerde
değilim.» Levililer şaşkınlık içinde ayrılıp gittiler ve ileri gelen kâhinlere her
şeyi anlattılar da, (bunlar) dediler: «Onun sırtında her şeyi kendine anlatan
cini var»
Sonra îsa havarilere dedi: «Bakın, size diyorum, reisler ve halkımızın
büyükleri bana karşı fırsat kolluyorlar.»
Sonra Petrus dedi: «Öyleyse, bir daha Kudüs'e gitmeyin.»
Bunun üzerine îsa ona dedi: «Sen budalasın ve ne söylediğini bilmiyorsun.
Pek çok eziyetler çekmem gerek, çünkü, bütün peygamberler ve Allah'ın
kutsal (kullar)'ı çekmişlerdir. Ama korkmayın, bizimle birlikte olanlar da
vardır, bize karşı olanlar da.»
Ve İsa böyle deyip ayrılarak Tabur dağına gitti ve oraya yanında Petrus,
Yakub ve kardeşi Yuhanna'yla bunu yazan da çıktı. Bunun üzerine üstünde
büyük bir nur parladı, elbiseleri beyaz kar gibi oldu ve yüce güneş gibi
ışıldadı ve bir de ne görelim! Oraya cinsimiz ve kutsal şehir üzerine gelmesi
gereken tüm şeylerle ilgili olarak îsa ile konuşan Musa ve llya gelmesinler
mi?
Petrus şöyle konuştu: «Rab, burada bulunmakla iyi ettik. Bu bakımdan, eğer
dilerseniz, burada biri sizin için, biri Musa ve diğeri de îlya için üç çardak
kuralım. Ve, o konuşurken, beyaz bir buîut üzerlerini örttü ve «Kendinden
çok hoşnut olduğum kuluma bakın; onu dinleyin» diyen bir ses duydular.
Havariler korkuya kapılarak, ölü (gibi) yüz üstü yere düştüler. îsa geldi ve
havarilerini kaldırıp dedi: «Korkmayın, çünkü Allah sizi seviyor ve benim
sözlerime inanmanız için böyle yapmıştır.»
43. "Allah Herşeyden Önce Hz. Muhammedin Ruhunu Yarattı"
İsa, aşağıda kendisini bekleyen sekiz havarisinin yanlarına vardı ve dört
tanesi bu sekiz taneye bütün gördüklerini anlattılar; o gün hepsinin
kalbinden îsa ile ilgili tüm kuşkular silindi, yalnız hiç bir şeye inanmayan
Yehuda îskariyot hariç. îsa, dağın eteğinde bir yere oturdu ve ekmekleri
olmadığından, hepsi dağ meyveleri yediler.
Sonra Andreas dedi: «Bize Mesih hakkında çok şeyler söylediniz, bu nedenle,
lütfen bize her şeyi açıkça anlatın.» Ve aynı şekilde diğer havariler de
kendisine rica ettiler.
Bunun ü zerine İsa dedi: «Çalışan herkes, tatmin olacağı bir gaye için çakşır.
Bu bakımdan size söylüyorum ki, Allah, kendinde hiç bir noksanlık olmadığı
için tatmin olma ihtiyacı duymaz. Zaten O'nun kendinde kemal vardır. Ve
işte, çalışmak dileğiyle O, her şeyden önce, yaratıklar Allah'ta rıza ve
doygunluk bulsunlar diye, kendisi için tüm (kâinatı) yaratmaya karar verdiği
Elçisi'nin ruhunu yarattı; ki, kulları olarak tayin ettiği tüm yaratıklarından
elçisi haz ve sevinç duysun. Ve bu nedenle işte her şey bilip gördüğünüz gibi
oldu. Ama O neden böyle olmasını diledi?
«Bakın, size diyorum ki; her peygamber geldiği zaman, yalnızca bir kavme
Allah'ın rahmetinin işaretini götürmüştür. Ve sözleri de gönderildikleri
insanların ötesine uzanmamıştır. Fakat, Allah'ın Elçisi geleceği zaman, Allah
O'na kudret ve rahmetinin sonuymuş gibi verecek, o kadar ki, akidesini
alacak olan tü m dünya kavimlerine rahmet ve selâmet götü recektir. Dinsizler
üzerine güçle gidecek ve putatapıcılığı ezecek, o kadar ki, şeytan'ı
kahredecektir; çü nkü, Allah İbrahim'e böyle va'd etmiştir: «Dikkat et, senin
soyunla yeryüzünün tüm kabilelerini kutsayacağım. Ve sen, Ey İbrahim, nasıl
putları parça parça etmişsen, senin soyun da böyle yapacaktır.»
Sonra şöyle soruldu: «Ey muallim, bu va'd kime verilmiştir, söyle bize;
çünkü, Yahudiler «îshak'a» diyorlar, îsmaililer ise, «İsmail'e.»
îsa cevap verdi: «Davud kimin oğluydu ve hangi soydandı?»
Cevap verildi: «îshak'ın; çünkü, îshak Yakub'un babasıydı, Yakub da soyu
Davud'a varan Yahuda'nın babasıydı.»
Sonra îsa dedi: «Öyleyse, Allah'ın elçisi geleceği zaman, hangi soydan
olacaktır?»
Havariler cevap yerdiler: «Davud'un (soyundan).» Bunun ü zerine Isa dedi:
«Siz kendinizi aldatıyorsunuz; çünkü Davud, şöyle söyleyerek, ona ruhundan
rab (efendi) der: Allah rabbına, «Ben düşmanlarına senin ayak taburen
yapıncaya kadar sağ yanımda otur» dedi. Allah düşmanlarının ortasında
rablık kazanacak olan asanı gönderecektir. «Eğer, sizin Mesih dediğiniz Allah
'in Elçisi Davud'un oğlu ise, Davud O'na nasıl «rab» der? Bana inanın, size
söylüyorum ki, va'd İsmail'e yapılmıştır, İshak'a değil.»
44. "Allahın Elçisi Muhammed Yaratılan Hemen Her Şeye Mutluluk
Getirecek Bir Nurdur"
Bunun üzerine havariler dediler: «Ey muallim, Musa'nın kitabında böyle,
yani va'dın îshak'a yapılmış olduğu yazılıdır.»
îsa, ah ederek cevap verdi: «Öyledir, ama onu Musa yazmadı, Yuşa da
yazmadı onu Allah'tan korkmayan hahamlarınız yazdı. Bakın, size
söylüyorum ki; melek Cebrail'in sözlerine baktığınızda yazıcılarınızın ve
fakihlerinizin mel'anetini anlayacaksınız. Çünkü, Cebrail demiştir ki:
«İbrahim, tüm dünya Allah'ın seni ne kadar sevdiğini biliyor; fakat, senin
Allah'a oîan sevgini dünya nasıl bilecek? Mutlaka Allah sevgisi için bir şey
yapman gerekiyor.» ibrahim cevap verdi: «Bak, Allah'ın kulu Allah'ın
dileyeceği her şeyi yapmaya hazırdır.»
«Sonra Allah İbrahim'e şöyle seslendi: «Oğlunu, ilk doğan (çocuğun) İsmail'i
al ve dağa çıkıp onu kurban et.» Eğer, İshak doğduğu zaman İsmail yedi
yaşında idiyse, o zaman İshak nasıl ilk doğan (çocuk) olmuş olur?»Ardından
havariler dediler: «Bizim fakihlerimizin aldattığı ortada; bu bakımdan bize
gerçeği anlat, çünkü, biz senin Allah tarafından gönderildiğini biliyoruz.»
îsa cevap verdi: «Bakın, size söylüyorum ki, şeytan Allah'ın kanunlarını
hükümsüz kılmak için çalışır durur; ve bu nedenle, yoldaşları olan sahte
imanlı münafıklar ve yaşantıları şehvet peşinde geçen günahkârlarla birlikte,
bugün hemen hemen her şeyi kirletmiş bulunmaktadır ki, pek az gerçeğe
rastlanılmaktadır. Yazıklar olsun münafıklara, çünkü bu dünyanın övgü leri,
cehennemde onlar için azaba ve hakarete dönüşecektir.
«Bu nedenle size diyorum ki, Allah'ın elçisi, Allah'ın yarattığı hemen her şeye
mutluluk getirecek olan bir nurdur; çünkü o, anlayış ve müşavere ruhuyla,
hikmet ve kudret ruhuyla, korku ve sevgi ruhuyla, akıl ve itidal ruhuyla
donatılmıştır; rahmet ve merhamet ruhuyla, adalet ve takva ruhuyla,
yumuşaklık ve sabır ruhuyla donatılmıştır ki, bunlan o Allah'tan, bütün diğer
yaratıklarına verdiğinden üç kat daha fazla almıştır. Ey, O'nun dünyaya
geleceği kutlu zaman! İnanın bana, O'nun ruhunu görenlere Allah
peygamberlik verdiğinden, her peygamber gibi ben de O'nu gördüm ve O'na
saygı gösterdim. O'nu görünce, ruhum teselli ile doldu (ve) dedim: «Ey
Muhammed, Allah seninle olsun ve beni ayakkabının bağlarını çözecek
değerde kılsın. Buna ermekle ben de büyük bir peygamber ve Allah'ın kutsal
bir (kul)'u olacağım.» Ve îsa böyle deyip, Allah'a şükretti.
45.
Sonra, melek Cebrail; Isa'ya geldi ve O'na, bizim sesini duyabileceğimiz bir
şekilde seslendi: «Kalk ve Kudüs'e git!»
İsa, bu emre uyarak çıktı ve Kudüs'e gitti. Yedinci gün mabede girerek, halka
öğretmeye başladı. Bunun üzerine insanlar akın akın mabede geldiler.
İçlerinde bulunan başkâhin ve kâhinler Isa'ya yaklaşarak, dediler : «Ey
muallim, hakkımızda kötü şeyler diyormuşsun; bu bakımdan dikkat et de,
başına bir kötülük gelmesin.»
İsa cevap verdi: «Dikkat edin, size diyorum, ben münafıklar hakkında kötü
konuşuyorum; eh, siz de münafıksanız, sizin aleyhinizde de konuşurum.»
Cevap verdiler: «Kim bir münafıktır? Bize açıkça anlat.»
İsa dedi: «Bakın, size diyorum ki, insanlar kendini görsün diye iyi bir şey
yapan kişi münafıktır. Öyle ki» yaptığı iş insanların göremediği kalbe
işlemez, orada ancak her türlü kötü düşünce ve her türlü kirli şehvet kalır.
(Şimdi) bildiniz mi münafığın kim olduğunu? Diliyle Allah'a kulluk ederken,
kalbiyle insanlara kulluk eden kişi münafıktır. Ey zavallı adam! Ölünce,
bütün kazandıklarını yitirecek. Bu konuda Davud peygamber der: «Reislere
güven bağlamayın. Kendileri için kurtuluş olmayan insan oğullarına da
(güven bağlamayın). Çünkü ölürken düşündükleri yok olur. Heyhat,
ölmeden önce kendilerini mükâfattan yoksun bulurlar, çünkü Allah'ın
peygamberi Eyyub'-un dediği gibi: «İnsan gelici geçicidir, hiç bir zaman bir
kalışta kalmaz.» Öyle ki, bugün seni övse, yarın kötüler, bugün seni
ödüllendirmek istese, yarın malını elinden almak ister. Yazıklar olsun öyleyse
münafıklara, çünkü onların kazandığı boşunadır. Huzurunda durduğum
Allah vardır ve hayattadır ki, münafık soyguncudur ve saygısızdır,
(sahtekârdır), o kadar ki, iyi görünmek için kanundan yararlanır ve hamd,
sena ve şan ebediyyen yalnızca kendine ait olan Allah'ın şanını çalar.
«Size daha da söylüyorum ki, münafığın inancı yoktur, öyle ki, eğer Allah'ın
her şeyi gördüğüne ve kötülüğü korkunç bir hükümle cezalandıracağına
inanmış olsa, inanmadığı için kötülüklerle doldurduğu kalbini arıtır. Bakın,
size diyorum ki, münafık, dıştan beyaz (görünen), fakat içi çürük, küf ve
solucanlarla dolu bir mezardır. Size gelince ey kâhinler, Allah sizi yarattığı ve
sizden istediği için Allah'a kulluğunu yerine getiriyorsanız, size lâfım yok,
çünkü siz Allah'ın kullarısınız; fakat, her şeyi kazanç için yapıyor ve Allah'ın
mabedinin soyguncular mağarasına çevirdiğiniz bir ticaret değil, ibadet evi
olduğuna bakmadan pazarda olduğu gibi mabette de alış verişte
bulunuyorsanız, her şeyi insanları memnun etmek için yapıyor ve Allah'ı
aklınızdan çıkarıyorsanız, o zaman size haykırarak diyorum ki, siz Allah aşkı
için babasının evini terkeden ve kendi oğlunu kesmek isteyen ibrahim'in
değil, şeytan'ın çocuklarısınız. Eğer böyleyseniz, yazıklar olsun size ey
kâhinler ve fakihler, çünkü Allah kâhinliği sizden alacaktır!»
46.
Isa konuşmasını şöyle sürdürdü: «Önünüze bir mesel koyuyorum. Bir aile
reisi bir bağ dikmiş ve hayvanlar tarafından çiğnenip ezilmesin diye etrafını
çevirmişti. Ve, orta yere de şarap çıkarmak için mengene koymuştu ve
buradan çiftçilere şarap verecekti. Gel zaman, şarabın biriktirilme vakti
gelince hizmetçilerini yolladı. Bunları gören çiftçiler bazılarını taşladı,
bazılarını yaktı ve diğerlerini de bıçakla delik deşik ettiler. Ve bunu defalarca
yaptılar. Söyleyin bana, bağın sahibi çiftçilere ne yapsın şimdi?»
Herkes cevap verdi: «En kötü biçimde hepsini yok eder ve bağını başka
çiftçilere verir.»
Bunun üzerine îsa dedi: «Bağın İsrail ailesi ve çiftçilerin ise Yahudiye ve
Kudüs halkı olduğunu bilmez misiniz? Yazıklar olsun size, Allah sîze gazap
etmektedir, Allah'ın bu kadar peygamberinin karnını yardınız; öyle ki, Ahab
zamanında Allah'ın kutsal (kul)larını gömecek tek bir kişi bulun(a)mıyordu.!»
Ve, Isa böyle deyince, kâhinler onu yakalamak istedilerse de, kendisini
yücelten halktan korktular.
Sonra Isa, doğuştan başı öne doğru eğik bir kadın görüp, dedi: «Allah'ın
adıyla başını kaldır ey kadın, ki şunlar, benim doğruyu söylediğimi ve benim
O'nun dilediği şeyleri bildirdiğimi anlayabilsinler.»
Sonra kadın Allah'ı ta'zim ederek, başını tümüyle kaldırdı.
Başkâhin bağırdı: -Bu adam Allah'ın göndermesi değildir, bakın, Sebt'i
tanımıyor, çünkü sakat bir kişiyi iyileştiriyor bugün.»
îsa cevap verdi: «Şimdi söyleyin bana, yedinci (Sebt) günde konuşmak ve
başkalarının kurtulması için dua etmek meşru değil midir? Sebt günü eşeği
ve öküzü bir hendeğe kaçtığında, onu Sebt gü nü- (kaçtığı yerden) çekip
çıkarmayacak kim vardır içinizde? Emînim ki, hiç kimse. Ve ben, bir İsrail
kızına sıhhat kazandırmakla yedinci günü bozmuş mu oluyorum? Evet işte,
burada münafıklığınız kesinkes ortaya çıkıveriyor! Ah, kendi üzerinde başını
kesmek için bir pala durup dururken, başkasının gözüne bir saman çöpü
gelip de çarpacak diye korkan nice kişi vardır bugün. Ah, bir karıncadan
korkarken bir fili önemsemeyen nice nice insan vardır!»
Ve İsa bunları söyleyip mabetten çıktı. Fakat, ele geçirip, babalarının Allah'ın
kutsal (kul) larına yaptığı gibi, ona istediklerini yapamayan kâhinler kendi
aralarında öfkeden kuduruyorlardı.
47.
îsa, peygamberlik görevinin ikinci yılında Kudüs'ten çıkıp Nain'e gitti. Şehrin
kapısına yaklaştığı sırada, ahali, herkesin ölümüne ağladığı dul bir annenin
tek oğlunu mezara götürüyordu. Bu sırada îsa şehre gelmiş bulunuyordu. Ve
halk, Galileli bir peygamber olan İsa'nın geldiğini anlayıp, ölüyü bir
peygamber olduğundan kaldırabilir diyerek, kendisine yalvarmaya
koyuldular. Isa çok korktu ve Allah'a yönelerek dedi: «Beni bu dü nyadan al
ey Rabb (im), çünkü dünya delirmiş, nerdeyse bana tanrı diyecekler!» Ve İsa
böyle deyip ağladı.
Sonra melek Cebrail gelip dedi: «Ey İsa, korkma, çünkü Allah sana her sakat
(ve noksanlık) üzerine güç vermiştir, o kadar ki, senin Allah adıyla
bahşedeceğin her şey tümüyle yerine gelecektir.» Bunun üzerine îsa iç çekip,
dedi: «Sen ne dilersen olur, Rabb Allah kadir ve rahimdir.» Böyle deyip
ölünün annesine yaklaştı ve ona acıyarak dedi: «Kadın, ağlama.» Ve ölünün
elini tutarak, dedi: «Sana diyorum genç, Allah'ın adıyla iyileşip kalk!»
Sonra, çocuk yeniden canlandı ve bunun üzerine herkes korkuya kapılıp,
dediler: «Allah içimizden büyük bir peygamber seçip çıkardı ve halkını
ziyaret etti.»
48.
Bu sırada Roma ordusu Yahudiye'de olup, memleketimiz atalarımızın
günahları yüzünden onlara bağlıydı. Şimdi, Romalıların adetiydi ki, halka
yararlı yeni bir şey yapan tanrıya seslenip ibadet ederlerdi. Ve, Nain'de
bulunan bu askerlerin (bazıları) da bir ötekini, bir berikini paylıyor ve,
«Tanrılarınızdan biri sizi ziyaret etti ve siz buna hiç önem vermediniz. Eğer,
bizim tanrılarımızdan biri bizi ziyaret edecek olsa, biz ona elimizde olan her
şeyimizi veririz. Bizim tanrılarımızdan ne kadar korktuğumuzu
görüyorsunuz. Onların heykellerine (suretlerine) sahip olduğumuz şeylerin
en iyisini veriyoruz.» diyorlardı. Nain halkı arasında en ufak bir fesat
çıkaramayan şeytan, bu tür konuşmaları teşvik ediyordu. Ama îsa Nain'de
hiç oyalanmayıp, Kefernahum'a döndü. Nain'de anlaşmazlıklar öyle bir
kerteye gelmişti ki bazıları, «Bizi ziyaret eden Allah'ımız» derken, bazıları
«Allah görünmez, öyle ki, O'nu kimse görmemiştir, kulu Musa bile; o halde o
Allah değil, ama O'nun oğludur» diyordu. Bir diğerleri de, «O Allah değil,
Allah'ın oğlu da değildir, çünkü Allah'ın baba olacak bedeni de yoktur ayrıca;
O, sadece Allah'ın bir peygamberidir.» diyordu.
Ve, böyle kışkırtmalarda bulunuyordu İsa'nın peygamberliğinin üçüncü
yılında şeytan; öyle ki, bu (kışkırtmalar) dan halkımızın başına büyük bir
yıkım (gelecekti) .
İsa Kefernahum'a gitti; burada ahali, (kendisinin geldiğini) öğrenince tüm
hastalarını toplayıp, İsa'nın havarileriyle birlikte kaldığı (evin)
sundurmasının önüne koydu. Ve İsa'yı dışarı çağırıp, hastalara sıhhat için
ricada bulundular. Sonra, îsa ellerini her birinin ü zerine koyup, dedi: «Kutsal
adınla İsrail'in Rabbı, bu hastaya sıhhat ver.» Böyle böyle hepsi iyileşti.
Sebt gün İsa havraya girdi ve tüm halk konuştuğunu duymak üzere buraya
koşuştu.
49.
Yazıcı o gün Davud'un mezmurunu okudu, (şöyle) diyordu Davud orada:
«Bir zaman bulduğumda dosdoğru hükmedeceğim.» Ardından,
peygamberleri okuduktan sonra İsa kalktı ve elleriyle sus işareti yapıp, ağzını
açarak şöyle konuştu: «Kardeşler, babamız Davud'un, bir zaman bulduğunda
dosdoğru hükmedeceğini söyleyen sözlerini duydunuz. Size gerçekten
diyorum ki, pek çok hakim hükmünde, kendileri için uygun düşmeyen
hüküm vermek ve kendileri için uygun düşene de zamanından önce
hükmetmekten başka bir nedenle (yanılgıya) düşmez. Bu bakımdan,
babalarımızın Allah'ı peygamberi Davud aracılığıyla bize şöyle7 bağırır:
«Adaletle hükmedin ey insanoğullan.» Bundan dolayı, cadde köşelerinde
oturup da, gelen geçen için, «Şu güzeldir, şu çirkindir, şu iyidir, bu kötüdür»
demekten başka bir şey yapmayanlar zavallılardır. Yazıklar olsun onlara,
çünkü onlar, «Ben şahidim ve hakimim ve şanımı kimseye vermem» diyen
Allah'ın elinden hükmünün asasını kapıp alırlar. Bakın, size söylüyorum ki,
bunlar görmedikleri ve gerçekten duymadıkları (şeylere) şahitlik ederler ve
kendilerine yetki verilmeden hü kümde bulunurlar. Bu nedenle, yerde olanlar
Allah'ın gözüne iğrençtirler ve (Allah) son günde kendileri için korkunç
hükmünü verecektir. Yazıklar olsun size, yazıklar olsun hayır ve şerden söz
edip, hayrın yazarı olan Allah'a suç isnad ederek, şerre hayr diyenlere ve tüm
şerlerin kaynağı olan şeytan'ı haklı çıkaranlara! Ne ceza göreceğinizi
düşünün ve kötüyü para için haklı çıkaran ve yetimlerle dulların davasına
bakmayanlar üzerine gelecek olan Allah'ın hükmüne düşmek ne korkunçtur,
(düşünün)! Size diyorum, size, öyle korkunç olacaktır ki bu,-tüm şeytanlar bu
hüküm karşısında titreyecektir. Ey sen, hüküm makamında oturan insan, hiç
bir şeye bakma, ne yakına, ne dosta, ne şerefe, ne kazanca sadece, Allah
korkusuyla, en büyük dikkatle araştıracağın gerçeğe bak, çünkü, Allah'ın
hükmünde seni kurtaracak olan budur. Ben seni uyarıyorum ki, merhametsiz
hükmedene, (yine) merhametsizce hü kmedilecektir.»
50.
«Söyle bana ey başkasını yargılayan adam, bütün insanların menşeinin aynı
çamurdan olduğunu bilmez misin? Yalnızca Allah'tan başka hiç bir şeyin iyi
olmadığını bilmez misin? Bu bakımdan, her insan, bir yalancı ve bir
günahkârdır. înan bana ey adam, eğer sen bir hatadan dolayı başkalarını
yargılıyorsan, kendi kalbinin de aynı nedenle yargılanması gerekir. Ah, ne
tehlikeli bir şeydir yargılamak, ah, kaç kişi helak olmuştur yanlış
yargılarından dolayı! şeytan, insanın kendinden daha değersiz olduğuna
hükmetti de, yaratanı Allah'a karşı isyan etti ve kendisiyle konuşurken
öğrendiğim gibi, bu davranışından dolayı da tevbekâr olmadı, ilk
annebabamız şeytan'ın sözüne iyi hükmü verdiler ve bu nedenle Cennet'ten
atılarak, tüm nesillerini de mahkûm ettiler. Bakın, size söylüyorum,
huzurunda durduğum Allah sağ ve diridir ki, yanlış hüküm tüm günahların
babasıdır. Öyle ki, kimse iradesi dışında günah işlemez ve kimse de bilmediği
şeyi dilemez. Bu nedenle, günaha değerli ve sevaba değersiz hüjanü veren ve
böylece sevabı reddedip günahı seçen hüküm sahibi günahkârlara yazıklar
olsun! Emin olun ki, Allah'ın dünyayı yargılama zamanı geldiğinde
katlanılmaz bir cezayı çekecektir o. Ah, kaç kişi helak olmuştur yanlış hüküm
nedeniyle va kaç kişi daha helak olacaktır (aynı sebepten)! Firavun, Musa ve
İsrail kavmine dinsizler hükmünü verdi; Saul Davud'un ölüme lâyık
olduğuna hükmetti; Ahab îlya'-yı yargıladı, Buhtunnasır ise yalancı
tanrılarına tapınmayan üç çocuğu (yargıladı). îki büyükler Susanna'-yı
yargıladılar ve bütün putatapıcı reisler peygamberleri yargıladılar. Ah,
Allah'ın azametli hükmü! Yargılayan helak olur, yargılanan kurtulur. Ve, ey
insan, aceleyle değilse, neden suçsuz aleyhinde hükmederler? iyilerin yanlış
hüküm vermeleri nedeniyle nasıl helake yaklaştıklarını, kendini Mısırlılara
satan Yusuf'un kardeşleri ve kardeşlerini yargılayan Harun ve Musa'nın kız
kardeşi Miriyam gösteriyor. Eyüb'ün üç arkadaşı, suçsuz arkadaşları Eyub'u
yargıladılar. Davud Mefibeset ve Uriyah'ı yargıladı. Sirus Danyal'ın
arslanlara et olmasını hükmetti ve daha pek çokları aynı sebepten helak
olmaya yaklaştılar. Bu nedenle size diyorum, yargılamayın ki,
yargılanmayasınız.» Ve sonra, îsa bu konuşmasını bitirince, pek çokları
hemen tevbeye gelip, günahlarına ağladılar; ve onunla gelmek için her
şeylerinden seve seve vaz geçeceklerdi. Fakat îsa dedi: «Evlerinizde kalın ve
günahı bırakıp, korkarak Allah'a kulluk edin; böylece kurtulursunuz; çünkü
ben kendime hizmet edilsin diye değil, aksine, hizmet etmek için geldim.»
Ve İsa bunu deyip, havradan ve şehirden çıkarak, ibadet .etmek için çöle
çekildi, çü nkü o yalnızlığı (ve tenhayı) çok seviyordu.
51.
Rabb'e ibadet ettiğinde havarileri gelip dediler: «Ey muallim, bilmek
(istediğimiz) iki şey var: Biri, tevbekâr değildir dediğiniz şeytan'la nasıl
konuştuğunuz; diğeri de, Hüküm Günü*nde Allah hükmetmek için nasıl
gelecektir?»
İsa cevap verdi: «Bakın, söylüyorum size, düştüğünü bildiğimden şeytan'a
karşı merhametim vardı ve günaha ittiği insan cinsine karşı da merhametim
vardı. Bu nedenle, Allah'ımız için namaz kılıp oruç tuttum ve O bana meleği
Cebrail aracılığıyla dedi, «Ne ararsın ey Isa, istediğin nedir?» Cevap verdim:
«Rabb (ım)/şeytan'ın ne serlere neden olduğunu ve onun iğvalanyla pek
çoklarının helâka sürüklendiğini bilirsin; o, Sen'in yarattığın bir yaratığındır
Rabb (im), bu nedenle Rabb(ım) O'na merhamet et.»
Allah cevap verdi: «îsa, bak O'nu bağışlayacağım. Yalnızca O'na, «Rabb (im)
Allah, ben günah işledim, bana merhamet et» dedirt, o zaman O'nu
bağışlayacak ve ilk durumuna iade edeceğim.»
«Bu barışı çoktan gerçekleştirdiğime inanarak, çok sevindim» dedi îsa.
«Bu nedenle şeytan'ı çağırdım ve gelip dedi: Senin için ne yapmam gerek ey
îsa?»
Cevap verdim: «Kendin için yapacaksın, ey şeytan, çünkü senin hizmetlerini
sevmiyorum, ama seni iyiliğin için çağırdım.»
şeytan cevapladı: «Sen benim hizmetlerimi arzulamıyorsan, ben de
seninkileri arzulamıyorum; çünkü ben senden daha soyluyum,» bu
bakımdan, sen bana hizmet edecek değerde değilsin sen çamursun, halbuki
ben ruhum.»
«Bunu bırakalım» dedim, «ve söyle bana, ilk güzelliğine ve ilk durumuna
dönmen iyi olmaz mı? Melek Mikâil'in Hüküm Günü'nde sana Allah'ın
kılıcıyla yüz bin defa vurması gerektiğini, (vuracağını) ve her vuruşun sana
on cehennem azabı vereceğini bilmelisin.»
şeytan cevapladı: «O gün kimin daha çok şey yapabileceğini göreceğiz; ben
kesinlikle yanıma pek çok melek ye Allah'ı ta'ciz edecek en güçlü
putatapıcıları alacağım ve O, pis bir çamur (parçası) uğruna beni sürgün
etmekle ne büyük bir hata işlemiş olduğunu bilecektir.»
Sonra dedim: «Ey şeytan, sen zihnen sakatsın ve ne dediğini bilmiyorsun.»
Sonra, şeytan alay eder biçimde başını sallayarak dedi: «Gel şimdi, benimle
Allah arasında bu barışı yapalım; sen madem zihnen sağlamsın, ne yapılması
gerekiyor söyle ey İsa.»
Cevap verdim: «Yalnızca iki sözün söylenmesi gerekli.»
şeytan cevapladı: «Hangi sözlerin?»
Cevap verdim: «Şunlar: Günah işledim; bana merhamet et.»
Sonra şeytan dedi: «Eğer Allah bu sözleri bana söyleyecek olursa, ben şimdi
bu banşı seve seve yapacağım.»
«Şimdi defol buradan» dedim, «Ey mel'un, sen bütün zulüm ve günahların
habis yazarısın, fakat Allah, adil ve günahsızdır.»
şeytan çığlık atarak ayrıldı ve dedi: «Öyle değil ey İsa, ama sen Allah'ı
memnun etmek için yalan söylü yorsun.»
«Şimdi zihninizde tartın (bakalım)» dedi İsa havarilerine, «o nasıl merhamet
görecek?»
Cevap verdiler: «Asla, Rab, çünkü o tevbekâr değildir. Şimdi de bize Allah'ın
hükmünden söz edin.»
52. Kıyametin Kopuşu
«Allah'ın Hüküm Günü öylesine korkunç olacaktır ki, bakın size söylüyorum,
günahkârlar, Allah'ın kendilerine kızgın kızgın konuşmasını, duymaktansa,
hemen on cehennemi seçeceklerdir. Onlara karşı bütün yaratıklar şahitlik
edecektir. Bakın, size diyorum ki, yalnızca günahkârlar korkmakla
kalmayacak, Allah'ın seçilmiş (kulları) ve velîler (korkacak), öyle ki, İbrahim
takvasına güvenmeyecek, Eyüp günahsızlığına itimad etmeyecek. Ve, ne
diyorum? Allah'ın Elçisi bile korkacak, şu sebepten ki, Allah, ululuğunu
bildirmek için, Allah'ın kendisine her şeyi nasıl vermiş olduğunu
hatırlamasın diye Elçisini hafızadan yoksun bırakacak. Bakın, size diyorum
ki, bü tü n kalbimle söylüyorum, dünya (dakiler) bana tanrı diyeceklerinden
ve bundan dolayı açıklamada bulunmam gerekeceğinden ben titriyorum.
Ruhumun huzurunda durduğu Allah sağ ve diridir ki, ben de diğer insanlar
gibi ölümlü bir insanım; Allah beni, hastalar şifa bulsun, günahkârlar
doğrulsun diye İsrail ailesi üzerine peygamber yapmışsa da, ben Allah'ın
kuluyum ve siz, benim dünyadan ayrılmamdan sonra, şeytan'ın
çalışmalarıyla benim kitabımdaki gerçeği iptal edecek olan şu habislere karşı
nasıl konuştuğuma şahitsiniz. Fakat, ben sonlara doğru döneceğim ve
benimle birlikte Enoh'la İlya da gelecek ve sonları meş'um olacak habisler
karşısında delil ve şahit olacağız.» Ve, îsa böyle deyip, göz yaşı döktü, bunun
üzerine havariler hüngür hüngür ağlayıp, seslerini yükselterek dediler:
«Bağışla ey Rabb(ımız) Allah ve suçsuz kuluna merhamet et.» îsa karşılık
verdi: «Amin, Amin.»
53.
«Bu günden önce» dedi İsa, «dünyanın üzerine büyük bir belâ gelecektir;
öylesine amansız ve acımasız bir savaş olacak ki, insanlar arasındaki ayrılık
ve gruplaşmalar nedeniyle, baba oğulu öldürecek, oğul babayı öldürecektir.
Bu şekilde şehirler yerle bir edilecek ve kırlar çöl olacaktır. Öylesine salgın
hastalıklar baş gösterecek ki, ölüleri taşıyacak kimse bulunmayacak ve
hayvanlara yem olsun diye terk edilecekler. Yeryü zü nde kalanlara Allah
öylesine bir kıtlık gönderecek ki, ekmek altından daha kıymetli olacak ve her
türlü pis şeyleri yiyecekler. Ey, hiç kimseden, «günah işledim, bana
merhamet et ey Allah (im)» sözünün duyulmayacağı, fakat, korkunç seslerle,
her zaman azametli ve Sübhan olan (Allah'a) küfredileceği zavallı çağ!»
«Bundan sonra, o gün yaklaşırken, yeryüzünün sakinleri üzerine, onbeş gün
süreyle her gün korkunç bir işaret gelecek. İlk gün, güneş gökteki
yörüngesinde ışıksız, fakat kumaş boyası gibi siyah olarak seyredecek; ve bir
babanın ölmekte olan oğluna ah-vah ettiği gibi, ah-vah edecek. İkinci gün, ay
kana dönecek ve kan yeryüzüne çığ gibi inecek. Üçüncü gün, yıldızların
düşman orduları gibi, aralarında savaştıkları görülecek. Dördüncü gün, taşlar
ve kayalar, vahşî düşmanlar gibi birbirleri üzerine hücum edecekler. Beşinci
gün, her bitki ve ot kan ağlayacak. Altıncı gün, deniz (ler) yüzelli gez (kadar)
yükselip, bü tü n gü n öyle duvar gibi kalacaklar. Yedinci gü n, tersine pek az
görü lebilecek kadar derine batacaklar. Sekizinci gün, kuşlarla yeryüzünün ve
suların hayvanları bir araya gelip, feryat ve figan edecekler. Dokuzuncu gün,
öylesine korkunç bir dolu fırtınası olacak ki, ancak canlıların onda biri
kalacak şekilde her şeyi öldürecek.-Onuncu gün, öylesine korkunç yıldırımlar
ve gök gürlemeleri meydana gelecek ki, dağların üçte bir parçası yarılıp
kavrulacak. On birinci gün, her ırmak geriye doğru akacak ve su yerine kan
akıtacak. On ikinci gün, her canlı figan edip, inleyecek. On üçüncü gün, gök
kitap gibi dürülecek ve her canlının ölmesi için ateş yağdıracak. On dördüncü
gün, öylesine korkunç bir deprem olacak ki, dağların tepeleri kuşlar gibi
havada uçuşacak ve bütün yeryüzü bir ova haline gelecek. Onbeşinci gün,
kutsal melekler ölecek ve Allah tek başına hayatta kalacak şan, şeref ve
azamet O'-nundur.»
Ve Isa böyle deyip, her iki eliyle yüzünü tokatladı ve başını yere vurdu. Ve,
başını kaldırıp, dedi: «Benim sözlerime, benim Allah'ın oğlu olduğumu
katanlara lanet olsun.» Bu sözler ü zerine havariler ölüler gibi yere kapandılar,
bunun üzerine îsa onlan kaldırıp, dedi: «O günde korkuya kapılmak
istemiyorsak, şimdi Allah'tan korkalım.»
54. Hüküm Günü
«Bu işaretler geçince, dünya üzerine kırk gün karanlık olacak, yalnızca
yaşayan Allah'tır (o gün), şan ve azamet ebediyyen O'nadır. Kırk gün geçince
Allah, tekrar güneş gibi, fakat bin güneş kadar parlak kalkacak olan Elçisi'ne
hayat verecek. O, oturacak ve konuşmayacak, çünkü kendinden geçmiş gibi
olacak. Allah, sevdiği dört meleği yeniden diriltecek ve onlar Allah'ın elçisini
arayacak. Bulunca da, kendisine göz kulak olmak için (bulunduğu yerin) dört
yanına yerleşecekler. Ardından, Allah tüm meleklere hayat verecek ve
Allah'ın Elçisinin çevresinde arılar gibi dönerek gelecekler. Bundan sonra,
Allah tüm peygamberlerine hayat verecek ve Adem'in ardından hepsi
Allah'ın Elçisi'nin elini öpmeye gidecek ve kendilerini O'nun himayesine
bırakacaklar. Sonra, Allah tüm seçkin (kullarına) hayat verecek ve (şöyle)
bağıracaklar: «Ey Muhammed, bizi hatırından çıkarma!» Bu bağırışmalar
üzerine Allah'ın elçisinde acıma duygusu uyanacak ve kurtuluşları için
endişelenecek, ne yapması gerektiğini düşünecek. Bunun ardından, Allah her
yaratılmışa hayat verecek ve önceki varlıklanna dönecekler, fakat herkes,
aynca konuşma gücüne sahip olacak. Sonra, Allah tüm günahkârlara (fasık,
facir, kâfir, münafık) hayat verecek, yeniden dirildiklerinde çirkinliklerine
bakarak, Allah'ın tüm yaratıkları bağıracaklar: «Rahmetin bizi bırakmasın, ey
Allah'ımiz Rabb.» Bunun ardından, Allah şeytan'ı diriltecek ve onu görünce,
görünümünün iğrençliğinden korkarak, her yaratık ölü gibi olacak. «Allah
razı olsun ki» dedi İsa, «bu canavarı ben o gün görmem, yalnızca Allah'ın
Elçisi bu tür şekillerden korkuya kapılmayacak, çünkü O sadece Allah'tan
korkacak.»
Sonra, surunun sesiyle herkesin dirileceği melek, suruna yeniden üfürüp,
diyecek: «Hüküme gelin ey yaratıklar, çünkü Yaratıcı'nız sizi yargılamak
diliyor!» Ardından, göğün ortasında, Yehoşafat vadisi üzerinde ışıldayan bir
taht belirecek ve ü zerine beyaz bir bulut gelecek, bunun ü zerine melekler
bağıracaklar: «Sen, bizi yaratan ve bizi şeytan'ın kaydırmasından koruyan
Allah'ımızı tesbih ve ta'zim ederiz.» Sonra, Allah'ın elçisi korkacak, şu
sebepten ki, kimsenin gerektiği kadar Allah'ı sevmemiş olduğunu
algılayacak. Çünkü, karşılığında bir parça altın alacak olanın altmış akçesi
olmalı; öyle de, eğer bir akçeden başka bir şey yoksa, karşılığında bir şey
alamıyacaktır. Ya, Allah'ın Elçisi de korkacak olursa, kötülük ve pislik dolu
dinsizler ne yapacak?»
55.
«Allah'ın Elçisi tüm peygamberleri toplamaya çıkacak, onlarla konuşup,
kendilerinden mü 'minler için birlikte Allah'a yalvarmaya gitmelerini rica
edecek. Ve, hepsi de korkuyla özür dileyecek; Allah sağ ve diridir ki, bildiğim
şeyi bilerek ben de gitmeyeceğim. Sonra Allah bu durumu görüp, Elçisi'ne
her şeyi nasıl O'nun sevgisi için yarattığını hatırlatacak ve böylece korkusu
gidecek ve melekler, «Ey Allah, Allah'ımız, Senin kutsal adını tesbih ederiz»
diye söyleşirken, sevgi ve saygıyla tahta yaklaşacak.»
«Ve, tahta yaklaştığında, Allah Elçisi'ne, uzun zamandır bir araya gelmemiş
bir dostun bir dosta (açtığı) gibi açacak. İlk konuşan Allah'ın elçisi olacak ve
diyecek ; «Ey Allah'ım, seni seviyor ve sana ibadet ediyorum; bütün kalbim
ve ruhumla, beni kulun olarak yaratmak lûtfunda bulunduğun ve her şeyde,
her şey için ve her şeyin üstünde seni seveyim diye her şeyi benim sevgim
için yarattığından dolayı sana hamd ederim; bu bakımdan, bütün yaratıkların
Sana sena etsinler, ey Allah'ım.» Sonra, Allah'ın yarattığı her şey diyecek:
«Sana hamd ederiz ey Rabb ve kutsal adını tesbih ederiz.» Bakın, size
diyorum ki, şeytan'Ia birlikte cinler ve tevbe etmeyenler o zaman öyle
ağlayacaklar ki, her birinin gözlerinden akan su, Erden ırmağının suyundan
daha çok olacak. Ve Allah'ı da görmeyecekler.
«Ve, Allah Elçisi'ne konuşarak, diyecek: «Hoş geldin, ey benim imanlı kulum;
şimdi ne dilersen iste benden, çünkü her şeyi elde edeceksin.»
Allah'ın Elçisi cevap verecek; *Ey Rabb (ım), hatırlıyorum ki, beni yarattığın
zaman, benim sevgim için, ben kulun aracılığıyla Seni yüceltsinler diye
dünyayı ve cenneti, melekleri ve insanları yaratmak istediğini söylemiştin. Bu
bakımdan rahîm ve adil olan Rabb (ım) Allah, sana, kuluna yapılan va'dı
hatırlaman için yalvarıyorum.»
Ve Allah, dostuyla şakalaşan bir dost gibi cevap verecek ve diyecek: «Buna
şahitlerin var mı dostum Muhammed?» Ve, o saygıyla diyecek: «Evet Rabb
(im).» Sonra, Allah cevap verecek, «Git, çağır onları ey Cebrail.» Melek
Cebrail Allah'ın Elçisi'ne gelip, diyecek : «Efendi, şahitlerin kimdir?» Allah'ın
Elçisi cevap verecek: «Adem, ibrahim, İsmail, Musa, Davud ve Meryem oğlu
İsa.»
Sonra, melek gidecek ve adı geçen şahitleri çağıracak, korkuyla oraya
gidecekler. Ve, hazır olduklarında, Allah onlara diyecek; «Elçimin iddia ettiği
şeyi hatırlıyor musunuz?» Cevap verecekler; «Hangi şeyi ey Rabb (ımız)?»
Allah diyecek: «Bütün şeyler kendi aracılığıyla bana sena etsinler diye, her
şeyi O'nun sevgisi için yarattığımı.» Sonra, onların hepsi cevap verecekler:
«Bizimle birlikte, bizden daha iyi üç şahit daha var, Rabb (imiz).» Bunun
üzerine, Allah cevaplayacak : «Kimlerdir bu üç şahit?» Sonra, Musa diyecek :
«Bana verdiğin kitab ilkidir»; ve Davud diyecek: «Bana verdiğin kitab
ikincisidir»; ve size konuşan diyecek : «Rabb (ım), şeytan tarafından aldatılan
tüm dünya, benim senin oğlun ve yoldaşın olduğumu söyledi ve fakat, bana
verdiğin kitab, gerçekte benim senin kulun olduğumu söylüyordu; ve bu
kitab, «Bana verdiğin kitap da böyle der, ey Rabb (im).» Ve, Allah'ın Elçisi
bunu söyleyince Allah konuşup, diyecek: «Şimdi yapmış olduğum şeylerin
hepsini herkesin seni ne kadar çok sevdiğimi bilmesi için yaptım.» Ve, böyle
konuştuktan sonra, Allah Elçisine, içinde bütün seçilmiş kul (ların) adı
yazılan bir kitab verecek. Bunun üzerine, her yaratık Allah'a saygı
gösterisinde bulunup, diyecek: «Yalnızca Sanadır, ey Allah (imiz) şan ve
izzet. Çünkü bize Elçi'ni Sen gönderdin.»
56."Ey Rabb Allah, Bizi De Şu Toprağa İade Et!"
Allah, Elçisi'nin elindeki kitabı açacak ve Elçisi oradan okuyup, tüm
melekleri, peygamberleri ve seçilmiş (kul)ları çağıracak ve her birinin alnında
Allah'ın Eİçisi'nin işareti yazılı olacak. Ve kitapta Cennet'in ihtişamı
yazılacak.
Sonra, herkes Allah'ın sağına geçecek; (Allah'ın) yanına elçisi oturacak ve
peygamberler O'nun yanına oturacaklar. Evliya peygamberlerin yanına
oturacaklar. Asfiya velîlerin yanına (oturacak) ve melek sura üfürûp, şeytan'ı
mahkemeye çağıracak.
57.
Sonra, bu zavallı (yaratık) gelecek ve en büyük küfür ve hakaretlerle her
yaratık tarafından suçlanacak Bu nedenle, Allah melek Mikâil'i çağıracak, o
da Allah'ın kılıcıyla (şeytan'a) yüz bin defa vuracak. Şeytan'a vuracak ve her
vuruş on Cehennem ağırlığında olup, (şeytan) Cehennem çukuruna
atılanların da ilki olacak. Melek, şeytan'ın yoldaşlarını çağıracak ve onlar da
aynı şekilde suçlanıp, hakarete uğrayacaklar. Bunun üzerine, melek Mikâil,
Allah'tan aldığı yetkiyle bir kısmına yüz defa, bir kısmına elli, bir kısmına
yirmi, bir kısmına on, bir kısmına da beş (defa) vuracak. Ve, sonra hepsi
çukura inecekler, çünkü, Allah onlara diyecek: «Cehennem sizin
mekânınızdır, ey mel'unlar.»
Bundan sonra, mahkemeye tüm kâfirler ve fasıklar çağırılacak, bunlara karşı
önce insanın altındaki yaratıklar çıkacak ve Allah'ın önünde, bu insanlara
nasıl hizmet ettiklerini ve bunların Allah'a ve yaratıklarına nasıl rezilce
davrandıklarını (anlatıp), tanıklık edecekler. Ve peygamberlerin hepsi kalkıp,
aleyhlerinde tanıklık edecek. Bunun üzerine, Allah tarafından cehennemi
alevlere mahkûm edilecekler. Bakın, size diyorum ki, bu korkunç gü nde hiç
bir boş söz veya düşünce cezasız kalmayacak. Bakın, size söylüyorum ki, at
kılından gömlek güneş gibi parlayacak ve kişinin Allah aşkıyla taşıdığı her bit
inciye dönüşecek. Gerçek yoksulluk içinde Allah'a yürekten kulluk eden
fakirler iki kat, üç kat daha çok kutsanır. Çünkü onlar bu dünyada dünyevî
hazlardan yoksundurlar. Ve bu nedenle pek çok gü nahlardan da azadedirler;
o günde de, dünyanın zenginliklerini nasıl harcadıklan konusunda hesap
vermek zorunda kalmayacaklar, tersine, sabırları ve yoksuîlukları nedeniyle
ödüllendirilecekler. Bakın, size diyorum ki, eğer dünya bunu bilse, kaftandan
önce at kılından gömleği, altından önce bitleri (ve) ziyafetlerden önce oruçlan
seçer.
Her şey incelendiğinde Allah, Elçisi'ne seslenerek: «Bak, ey dostum,
kötülükleri ne kadar da büyük, halbuki, yaratıcıları olan Ben, tüm yaratılmış
şeyleri hizmetlerine verdim ve onlar her şeyde şanımı kırmaya çalıştılar. Bu
nedenle, en adaletli şey, onlara merhamet etmememdir.»
Ve o bu sözleri söyledikten sonra, tüm melekler ve peygamberler Allah'ın
seçilmişleriyle birlikte —hayır, neden seçilmişler diyorum?— bakın, size
söylüyorum ki, örümcekler ve sinekler, taşlar ve kumlar dinsizlere karşı
haykıracak ve adalet isteyecekler.
Sonra, Allah insanın altındaki tüm canlı ruhlan yeniden toprak edecek ve
dinsizleri de cehenneme gönderecek. Giderlerken, köpeklerin, atların ve diğer
çirkin hayvanların katılacakları toprağı tekrar görecekler. Bunun üzerine,
diyecekler: «Ey Rabb Allah, bizi de şu toprağa iade et.» Fakat bu istekleri
kendilerine bahşedilmeyecek.»
58.
îsa konuşurken havariler acı acı ağlıyorlardı. Ve, Isa da pek çok gözyaşı
döktü .
Yuhanna ağlamasını bitirip sordu: «Ey muallim» öğrenmek istediğimiz iki
şey var. Biri, merhamet ve acıma dolu olan Allah'ın Elçisi'nin kendisi gibi
aynı çamurdan olduklarını bildiği halde, o gün tevbesizlere acımaması nasıl
mümkün oluyor? Diğeri, Mikâil'in kılıcının on cehennem ağırlığında olmasını
nasıl anlayacağız; sonra, birden fazla cehennem var mıdır? îsa cevap verdi:
«Davud Peygamber'in, günahkârların helakine adaletli olanların nasıl
güleceği ve, «ümidini gücüne ve zenginliğine bağlayıp Allah'ı unutan insanı
gördüm» diyerek alay edeceğiyle ilgili sözlerini duymadınız mı? Bu
bakımdan, bakın size diyorum ki, İbrahim babasıyla ve Adem tü m tevbesiz
günahkârlarla alay edecek; ve bu olacak, çünkü, seçilmişler yeniden öylesine
tam ve Allah'a müttefik olarak doğacaklar ki, zihinlerinde Allah'ın adaletine
karşı en ufak bir düşünce beslemeyecekler; bu nedenle, hepsi ve hepsinin
ü stünde Allah'ın Elçisi adalet isteyecek. Huzurunda durduğum Allah sağ ve
diridir ki, ben şimdi insanlığa acıyarak ağlıyorum da, o gün, sözlerimi
küçümseyenlere ve hepsinden çok kitabımı kirletenlere karşı acımadan adalet
isteyeceğim.»
59. Cehennemin Mahiyeti
«Cehennem birdir ey havarilerim, ve içinde melunlar ebediyyen ceza
çekeceklerdir. Böyle de, biri diğerinden daha derin yedi odası veya bölümü
vardır ve en derinine giden daha büyük azap çekecektir. Yine, benim
Mikâil'in kılıcıyla ilgili sözlerim de doğrudur. Çünkü, bir günah işleyen bir
cehennemi hak eder, iki günah işleyen iki cehennemi hak eder. Bu bakımdan,
bir cehennemde günahkâr mel'unlar, on, yü z veya bin cehennemde azap
çekiyormuş hissi duyacaklardır; ve Kadîri Mutlak Allah, gücü ve adaleti
sebebiyle, Şeytan'a on, yüz, bin (bir milyon) cehennemdeymiş gibi ve geri
kalanların her birine de kötülüklerine göre azap çektirecektir.»
Sonra Petrus karşılık verdi: «Ey muallim, gerçekten Allah'ın adaleti büyüktür
ve bugün bu konuşma sizi üzdü; bu nedenle, sizden rica ediyoruz, dinlenin
ve cehennemin nasıl olduğunu bize yann anlatan.»
Isa cevap verdi: «Ey Petrus, bana dinlenmemi söylersin; Ey Petrus, sen ne
dediğini bilmiyorsun. Yoksa böyle konuşmazdın. Bakın, sana diyorum ki, bu
dünya hayatında dinlenmek dindarlığın zehri ve her iyi işi tüketen (bir)
ateştir. Hem, Allah'ın peygamberi Süleyman'ın bütün peygamberler gibi,
üşengeçliği eleştirdiğini unuttun mu? (Ne kadar) doğru söylüyor o; «Haylaz,
soğuk korkusuyla toprağı işlemiyecek ve yaz gelince dilenecektir!» Bundan
dolayı, dedi: «Elinden ne geliyorsa, hepsini dinlenmeden yap.» Ve, Allah'ın
en suçsuz dostu Eyüp ne diyor: «Kuşun uçmak için doğduğu gibi, insan da
çalışmak için doğmuştur.» Bakın, size diyorum ki, her şeyden çok
dinlenmekten nefret ederim.»
60.
«Cehennem birdir ve kış yazın, soğuk da sıcağın zıddı olduğu gibi, o da
Cennet'in zıddıdır. Bu bakımdan, Cehennem'in alçaklığını tanımlayan,
Allah'ın nimetlerinin Cennet'ini görmüş olmalıdır.
Ve, sonra îsa ağlatan bir inilti koyvererek, dedi: -«Cidden, hiç şekillenmemiş
olmak, böylesine dehşetli işkencelerden daha iyi olurdu. Çünkü, vücudunun
her yanında işkenceler çeken ve kendisine merhamet gösterecek olması şöyle
dursun, herkes tarafından alay edilen bir insan düşünün; söyleyin bana, bu
büyük bir azap olmaz mı?»
Havariler cevap verdiler: «En büyüğü.»
Sonra İsa dedi: «Şimdi bu cehenneme (oranla) bir sevinçtir. Size gerçekten
diyorum ki, eğer Allah, tüm insanların bu dünyada çektikleri ve Hüküm
Günü'ne kadar çekecekleri azabı bir kefeye ve cehennem azabının tek bir
saatini da öbür kefeye koysa, fasık ve facirîer kuşkusuz bu dünyanın acılarını
seçerler. Çünkü, dünyanın acıları, insanlann elinden gelirken, diğer (acılar)
merhamet nedir bilmeyen cinlerin (zebanilerin?) elinden gelir (çekilir). Ne
zalim (bir) ateş verecektir onlar zavallı günahkârlara! Ne acı, ama yine de
alevleri hafifletmeyecek olan (bir) soğuk! Ne gıcırdayan dişler, hıçkırıklar ve
ağlamalar! Öyle ki, Erden (Irmağı)ın suyu, onların gözlerinden her saniye
dökülecek yaşlardan daha azdır. Ve, burada dilleri, anneleri, babaları ve
ebedi Sübhan olan Yaratıcılanyla birlikte yaratılmış her şeye lanet
okuyacaktır.»
61.
İsa böyle deyip, Musa'nın kitabında yazılı olan Allah'ın kanununa göre
havarileriyle birlikte yıkandı; ve sonra namaz kıldılar. Ve, onu böyle üzgün
gören havariler kendisiyle o gün hiç konuşmadılar, her biri, onun sözleri
üzerine dehşetten dona kalmıştı.
Sonra İsa, akşam namazının ardından ağzını açıp dedi: «Hangi aile babası bir
hırsızın evine girmek niyetinde olduğunu bilirse uyuyabilir? Emin olun, hiç
biri; çünkü (etrafı) gözetler ve hırsızı öldürmek için hazır bekler. Öyle de,
şeytan'ın yiyebileceği kişiyi bulmak için dolaşan azgın bir arslan olduğunu
bilmez misiniz? O, insana günah işletmenin yolunu arar. Bakın, size diyorum
ki, eğer insan (şu) tüccar gibi davranırsa, o gün hiç bir korkusu olmaz.
Çünkü, hazırlığı iyidir. Ticaret yapmaları ve kârı adil bir şekilde bölüşmeleri
için komşularına para veren bir adam vardı. Ve, bir kısmının ticareti iyi gitti
ve parayı iki katına çıkardılar. Fakat, bir kısmı ise parayı, onu kendilerine
veren adamı kötüleyip, düşmanının hizmetinde kullandılar. Şimdi söyleyin
bana, (bu) komşu borçlularını hesap vermeğe çağırdığında, ne olacaktır?
İnanın, o ticareti iyi gidenleri ödüllendirecek, fakat diğerlerine karşı kızgınlığı
paylama biçiminde kendini gösterecektir. Ve, sonra onları kanuna göre
cezalandıracaktır. Ruhum huzurunda duran Allah sağ ve diridir ki, komşu,
kendisi sena olunsun ve insan Cennet'in ihtişamına ersin ve dünyada iyi
yaşasın diye, insana hayatla birlikte sahip olduğu her şeyi veren Allah'tır. İyi
yaşayanların örneği, paraları iki katına çıkanlardır. Çünkü, günahkârlar
onların (gösterdiği örneğe bakarak) tevbeye gelirler, böylece iyi yaşayan
insanlar daha bü yük bir ödülle ödüllendirileceklerdir. Fakat, günahlarıyla
(ve) Allah'ın düşmanı şeytan'ın hizmetinde geçen hayatlarıyla Allah'ın
kendilerine verdiği şeyleri yarıya indiren, Allah'a küfreden ve başkalarına
saldırılarda bulunan lânetli günahkârlar, söyleyin bana, bunların cezası ne
olacaktır?»
«Ölçülemez (derecede) olacaktır» dedi havariler.
62.
Sonra îsa dedi: «îyi yaşayacak olan, dükkânını kilitleyip, onu gece gündüz
büyük bir dikkatle koruyan tüccardan örnek almalıdır. Ve, aldığı şeyleri
satarak kâr etmek isteyecektir, çünkü bu şekilde kaybedeceğini sezerse, kendi
kardeşine bile satmayacaktır. Öyleyse sizin de böyle yapmanız gerekir.
Çünkü, gerçekten ruhunuz bir tüccardır, beden ise dükkândır; bu bakımdan,
duyular yoluyla dışandan aldığını, (ruhuyla) alır, satar. Ve para sevgidir.
Bakın bakayım, sevginizi vererek kendisiyle kâr edemiyeceğiniz en küçük bir
düşünceyi alıp satmazsınız. Ama, düşünce, söz, iş tümüyle Allah'ın sevgisi
için olmalı,- çünkü, (ancak) bu şekilde o gün emniyette olursunuz. Bakın, size
diyorum ki, pek çokları abdest alıp namaza gider, pek çokları oruç tutup
zekât verir, pek çokları ilimle uğraşır ve başkalarına va'z verir, (ama)
hepsinin sonu Allah katında kötüdür; çünkü, bedeni temizlerler, kalbi değil;
ağızla ağlarlar, kalple değil; etlerden uzak dururlar, kendilerini gü nahlarla
doyururlar; kendilerine iyi densin diye, başkalarına kendileri için iyi olmayan
şeyler verirler; işe yarasın diye değil, konuşmayı bilmek için ilimle uğraşırlar.
Kendilerinin tersini yaptıklan şeyleri başkalarına öğütlerler. Ve, böylece
kendi dilleriyle kendilerini mahkûm ederler. Allah, sağ ve diridir ki, bunlar
Allah'ı kalpleriyle tanımazlar; çünkü, tanımış olsalardı severlerdi; ve insan
madem ki sahip olduğu her şeyi Allah'tan almıştır, Öyle de, her şeyi Allah'ın
sevgisi uğrunda harcamalıdır.»
63.
Bir kaç gün sonra, îsa Samirîierin bir şehrine uğradi; (fakat) kendisini şehre
almadıklan gibi, havarilerine ekmek de satmak istemediler. Bunun üzerine
Yakup ve Yuhanna dediler: «Muallim, razı olur musun ki, Allah'a dua edelim
de, gökten bu insanların üzerine ateş indirsin?»
îsa cevap verdi: «Hangi ruhun sizi çektiğini bilmiyorsunuz da, böyle
konuşuyorsunuz. Hatırlayın ki,
Allah, içinde Allah'tan korkan kimse görmediğinden Ninova'yı yıkmaya
karar vermişti. Burası, öylesine kötüydü ki, Allah Yunus peygamberi bu şehre
göndermek üzere çağırdı. O da halktan korkusundan Tarsus'a kaçmak istedi.
Bunun üzerine Allah O'nu denize attı ve bir balığa yakalanıp, Ninova
yakınıra fırlatıldı. Ve, orada tebliğde bulundu, insanlar tevbeye geldiler ve
Allah da kendilerine acıdı,»
«Öç için çağıranlara yazıklar olsun çünkü her insanın içinde Allah'ın öcünü
çekecek bir neden bulunduğundan, (çağırdıkları) başlarına gelecektir. Şimdi
söyleyin bana, bu şehri bu insanlarla birlikte siz mi yarattınız? Ey siz deliler,
emin olun ki hayır. Çünkü tüm yaratıklar bir araya gelse, hiç yoktan yeni tek
bir sinek yaratamazlar. Eğer, bu şehri yaratmış olan Sübhan ve Azim Allah
şimdi onu yaşatıyorsa, siz hangi nedenle onu yıkmayı arzularsınız? Neden
şöyle demediniz? «Razı olur musun ki muallim Allah'ımız Rabb'e dua edelim
de, bu insanlar tevbeye gelsinler?» Kesinlikle, benim havarimin (yapacağı)
doğru hareket budur. Kötülük yapanlar için Allah'a dua etmektir. Habil,
Allah'ın lanetine uğrayan kardeşi Kabil kendisini öldürürken böyle yaptı.
İbrahim, karısını kendisinden alan Firavun için de böyle yaptı ve bunun
üzerine Allah'ın meleği (Firavun'u) öldürmedi de, vurup sakatladı. Dinsiz
kralın iradesiyle mabette öldürülürken, Zekeriyya da böyle yaptı. Allah'ın
tüm dostları ve kutsal peygamberlerle birlikte, Yeremya îşaya, Hezekiel,
Danyal ve Davud böyle yaptılar. Söyleyin bana, eğer bir kardeş çıldırmışsa,
kötü konuştu ve yanına varanlara vurdu diye onu öldürür müsünüz?
Kesinlikle, böyle yapmıyacaksınız, bilakis, sakatlığına iyi gelecek ilaçlarla onu
sıhhatına kavuşturmaya çalışacaksınız.»
64.
«Ruhum huzurunda duran Allah sağ ve diridir ki, bir günahkâr herhangi bir
insana eziyet ederken, sağlam bir zihne sahip değildir, çünkü, söyleyin bana,
düşmanının cübbesini yırtma uğruna başını kıracak bir kimse var mıdır?
Şimdi, düşmanının bedenini incitmek için kendini Allah'tan, ruhunun
başından ayıran kişinin nasıl salim bir zihni olabilir?
«Söyle bana ey insan, düşman kimdir? Kesinlikle bedeniniz, ve sizi öven
herkes. Bu nedenle, eğer sıhhatli bir zihne sahipseniz, sizi kötüleyenlerin
ellerini öper ve size eziyet edenlere ve vurup duranlara hediyeler verirsiniz;
çünkü, ey insan, çünkü, bu hayatta günahlarınızdan dolayı ne kadar
kötü lenir ve eziyet çekerseniz, Hü küm Günü'nde o kadar az (kötü lenip,
eziyet çekeceksiniz). Fakat, söyle bana ey insan, eğer veliler ve Allah'ın
peygamberleri, masum olmalarına rağmen eziyet çekmiş ve dünya tarafından
lekelenmişlerse, ey günahkâr, sana yapılacak olan nedir; ve onlar kendilerine
eziyet edenler için dua edip, tüm sabırlarıyla tahammül göstermişlerse, senin
ne yapman gerekir, ey Cehennem'e lâyık olan insan? Söyleyin bana ey
havarilerim, Şimei'nin Allah'ın kulu Davud Peygamber'e hakaretler edip,
taşladığını bilmiyor musunuz? Öyleyken, Şimei'yi seve seve öldü recek
olanlara Davud ne dedi?» Sana ne oluyor ki ey Yoab, Şimei'yi öldürmek
istiyorsun? Bırak, bana hakaretler etsin o, çünkü bu, o hakaretleri nimete
çevirecek olan Allah'ın iradesidir.» Ve, böyle oldu; Allah Davud'un sabrını
gördü ve onu kendi oğlu Absalom'un zulmünden kurtardı.
İki havari cevap verdi: «Rab, biz günaha girdik, Allah bize merhamet etsin.»
Ve îsa cevap verdi: «Amin.»
65.
Fısıh bayramı yaklaştı ve îsa havarileriyle birlikte Kudüs'e gitti. Ve,
«Probatika» denilen havuza vardı. Ve, her gün Allah'ın meleği havuzu
bulandırdığından ve suya ilk giren (suyun) hareketinden sonra her türlü
noksanlıktan kurtulduğu için banyoya böyle denirdi. Bu nedenle, beş çatılı
bölmesi olan havuzun yanında çok sayıda hasta kalırdı. Ve, îsa orada
otuzsekiz yıl bulunan, azap verici bir sakatlıkla ma'lûl güçsüz bir adam
gördü. Bunun üzerine, durumu İlâhî ilhamla bilen îsa hasta adama acıdı ve
şöyle dedi: iyi olmak ister misin?»
Güçsüz adam cevap verdi: «Rab, melek suyu bulatınca beni içine itecek
kimsem olmuyor, fakat ben gelirken de, bir başkası benden önce inip oraya
giriyor.»
Sonra, îsa gözlerini gök yüzüne kaldırıp, dedi: «Allah'ımız Rabb,
babalarımızın Allah'ı, bu güçsüz adama merhamet et.»
Ve, bunu dedikten sonra İsa (yine) dedi: «Allah'ın adıyla kardeş, bütü n ol;
kalk ve yatağını al.»
Sonra, güçsüz adam kalktı, Allah'a hamdederek yatağını omuzlarına koydu
ve Allah'a hamd ederek evine gitti.
Onu görenler bağırdılar: «Bugün yedinci gündür; yatağını taşıma meşru
değildir.»
Sonra, kendisine sordular: «Kimdir o?»
O cevap verdi: «Adını bilmiyorum.»
Bunun üzerine, aralarında söyleştiler.- «Nasıralı îsa olmalı.» Diğerleri dedi:
«Hayır, çünkü o Allah'ın kutsal bir (kul) udur, halbuki bunu yapan kötü bir
adamdır, çünkü yedinci gün (ün) yasağını çiğnemiştir.»
Ve, îsa mabede girdi ve sözlerini duymak için büyük bir kalabalık yanına
yaklaştı, bu durum karşısında, Ferisiler kıskançlıktan yanıp tutuşuyorlardı.
66.
İçlerinden biri öne gelip dedi: «îyi muallim, doğru ve güzel öğretirsin; bu
bakımdan söyle bana, Cennet'te Allah bize nasıl bir mükafat verecektir?»
İsa cevap verdi: «Sen bana iyi dersin ve yalnızca Allah'ın iyi olduğunu
bilmezsin. Allah'ın dostu Eyüp'-ün sözüne (bakın) : «Bir günlük çocuk temiz
değildir; yaa, Allah'ın melekleri bile Allah'ın huzurunda hatasız değildirler.»
Daha da dedi: «Beden günahı çeker ve toprağın suyu emdiği gibi kötülükleri
emer.»
Bunun üzerine kafası karışan Ferisi sustu. Ve îsa dedi: «Bakın, size
söylüyorum ki, hiç bir şey konuşmaktan daha feci değildir. Süleyman'ın
sözü ne (dikkat edin) .- «Hayat ve ölü m dilin kudreti içindedir.»
Ve, havarilerine dönüp, dedi: «Sizi kutsayanlara karşı dikkatli olun, çünkü
onlar sizi aldatmaktadırlar. Dille şeytan ilk anne babamızı kutsadı, ama
sözlerinin sonu kötü oldu. Mısır'ın önde gelenleri de aynı şekilde Firavun'u
kutsadılar, Caİut Filistinlileri kutsadı. Yine, dörtyüz sahte peygamber Ahab'ı
kutsadı; ama, övgüleri yalancıktandı ki, övülen övenlerle birlikte helak olup
gitti. Bu bakımdan Allah İşaya Peygamber aracılığıyla boşuna, '«İnsanlarım,
sizi kutsayanlar sizi aldatırlar» dememiştir.
Yazıklar olsun size yazıcılar ve Ferisîler; yazıklar olsun size kâhinler ve
Levililer çünkü siz, Kurban kesmeye gelenleri Allah'ın bir insan gibi et
yediğine inandırarak, Rabb'ın kurbanını berbat ettiniz.»
67.
Çünkü, onlara dersiniz: «Koyun, sığır ve kuzularınızı Allah'ın mabedine
getirin ve (kendiniz) hiç yemeyip, bunları size vermiş olan Allah'a bir pay
ayırın»; ve babamız İbrahim'in inancı ve itaatıyla birlikte, Allah'ın kendisine
yaptığı va'd ve verdiği nimetler hiç bir zaman unutulmasın diye, babamız
İbrahim'in oğluna bahşedilen hayata bir şahitlik olan kurbanın menşeini
onlara anlatmazsınız. Fakat, peygamber Hezekiel aracılığıyla Allah der:
«Kurbanlarınızı benden uzaklaştırın, sizin kurbanlıklarınız bana kerih
geliyor.» Allah'ın Hoşea Peygamber'e söylediği sözün olacağı vakit
yaklaşıyor: «İnsanların seçmediğine seçilmişler diyeceğim.» Ve, Hezekiel
Peygamber'e de der; «Allah insanlarıyla, babalarınıza verip de gözetmedikleri
ahde göre olmayan yeni bir ahid yapacak ve onlardan taş yürek (lerini) alıp,
yeni bir yü rek verecek;- ve bütün bunlar olacaktır, çünkü siz O'nun
kanununda yürümüyorsunuz. Ve, elinizde anahtar varken açmıyorsunuz;
tersine üstünde yürümek isteyenler için yolu kapatıyorsunuz.»
Kâhin her şeyi mabedin yanında duran başkâhine bildirmek için gidiyordu
ki, İsa dedi; «Kal, çünkü soruna cevap vereceğim.»
68.
«Allah'ın bize Cennet'te ne vereceğini size anlatmamı istersin. Bakın, size
diyorum ki, ücretleri düşünenler patronu sevmezler. Önünde bir koyun
sü rü sü bulunan bir çoban kurdun geldiğini görünce onları korumaya
hazırlanır; (ama) tersine, ücretli kurdu görünce koyunları ve sürüyü terkeder.
Huzurunda durduğum Allah sağ ve diridir ki, eğer babalarımızın ALLAH'ı
sizin Allah'ınız olmuş olsaydı, «Allah bize ne verecek» diye aklınızdan
geçirmezdiniz. Tersine, Davud Peygamber'in dediği gibi derdiniz: «Bana
verdiği bunca şeye karşılık ben Allah'a ne vereceğim?»
Anlayasınız diye, sözlerimi bir temsille anlatacağım. Kralın biri, yol
kenarında hırsızlar tarafından soyulup, ölme derecesinde yaralanan bir adam
gördü. Ve, ona acıyıp, bu adamı şehre götürerek (gerekli) bakımını
yapmalarını kölelerine emretti ve onlar da bunu tüm dikkatleriyle yerine
getirdiler. Ve, kral hasta adama karşı büyük bir sevgi duyup, kızını ona verdi
ve varisi yaptı. Şimdi, bu kral mutlaka en merhametli (bir kraldı); fakat, adam
köleleri dövdü, ilâçları küçümsedi, karısına kötü davrandı, kral hakkında ileri
geri konuştu ve sipahilerini ona karşı ayaklandırdı. Ve, kral herhangi bir
hizmet istediğinde, «Kral bana ödül olarak ne verecek» der dururdu. Şimdi,
kral bunu işitince, böylesine dinsiz bir adama ne yapsın?»
Hepsi (birden) cevap verdiler. «Yazıklar olsun ona, kral onu her şeyden
yoksun bırakır ve şiddetli , bir biçimde cezalandırır.» O zaman îsa dedi: «Ey
kâhinler, yazıcılar, Farisîler ve siz, benim sözümü dinleyen başkâhin: «Size
Allah'ın, peygamberi îşaya aracılığıyla söylediğini bildiriyorum: «Ben köleleri
besledim ve yü celttim, fakat onlar beni kü çü msediler.»
Kral, İsrail kavmini bu dünyada acılarla dolu bularak, onlara kulları Yusuf,
Musa ve Harun'u verip, bakımlarını yaptıran Allah'ımızdır. Ve Allah'ımız
onlara karşı öylesine bir sevgi duymuştur ki, İsrail kavmi uğruna Mısır'ı
vurmuş, Firavun'u boğmuş ve Kenanîlerle Medyenliler'in yüz yirmi kralını
darmadağın etmiştir; İsrail Kavmi'ne kanununu vermiş, onları insanlarımızın
oturduğu (toprakların) tümüne varis kılmıştır.
«Fakat, îsrail Kavmi'nin yaptığı nedir? Ne kadar peygamberi öldürmüş, ne
kadar peygamberliği bozup lekelemiştir; nasıl da Allah'ın kanununu
çiğnemiştir; bu nedenle kaç tanesi Allah'tan kopup, sizin suçlarınız yüzünden
ey kâhinler, putlara kulluğa koşmuştur!
Ve, yaşama biçiminizle Allah'ın şanını nasıl da hiçe sayarsınız! Ve, (sonra da)
gelip bana sorarsınız; «Allah bize Cennet'te ne verecek» diye. Bana şöyle
sormalıydınız : «Allah'ın bize Cehennem'de vereceği ceza ne olacaktır?» Ve,
sonra da Allah'ın kendinize merhamet etmesi amacıyla gerçek tevbe için ne
yapmanız gerektiğini (sormalıydınız). Size bunu söyliyebilirim ve sizi bu
hedefe yöneltiyorum.»
69.
«Huzurunda durduğum Allah sağ ve diridir ki, benden göklere çıkarma
değil, gerçeği alacaksınız. Bu bakımdan size diyorum ki, babalarımızın günah
işledikten sonra yaptığı gibi tevbe edip, Allah'a dönün ve kalbinizi
sertleştirmeyin.»
Kâhinler bu konuşma üzerine kızgınlıktan bitip tükeniyorlardı ama, halktan
korkularına tek bir ses çıkaramıyorlardı.
Ve, îsa sözlerini şöyle sürdürdü: «Ey fakihler, ey yazıcılar, ey Ferisîler, ey
kâhinler, söyleyin bana, şovalyeler gibi atlar arzular, fakat savaşa gitmeği
arzu etmezsiniz; kadınlar gibi güzel giysiler arzular, fakat eğirme ve çocuk
beslemeği arzu etmezsiniz; tarlaların meyvelerini arzular, fakat toprağı
işlemeği arzu etmezsiniz; denizin balıklarını arzular, fakat balığa gimeyi arzu
etmezsiniz; şehirliler gibi şeref arzular, fakat cumhuriyetin yükünü arzu
etmezsiniz; ve kâhinler olarak onda birleri (aşarı) ve ilk (toplanan) meyveleri
arzular, fakat Allah'a gerçek kulluk etmeği arzu etmezsiniz. Böyleyken,
burada şersiz - kötülüksüz her iyiliği arzuladığınızı gören Allah ne yapacaktır
size? Bakın, size diyorum ki, Allah size, tüm iyiliklerden yoksun her türlü
şerri bulacağınız bir yer verecektir.»
Ve, îsa bunları deyince, konuşup göremiyen ve işitme gücünden yoksun bir
cin çarpmışı getirdiler kendisine. Bunun üzerine, inançlarını gören îsa
gözlerini göğe kaldırdı ve dedi: «Babalarımızın Allah'ı Rabb, bu hasta adama
merhamet et ve ona sıhhat ver ki, bu insanlar beni Sen'in gönderdiğini
bilsinler.»
Ve, İsa böyle söyleyip, ruha ayrılmasını emrederek, dedi: «Rabbımız Allah'ın
adının gücüyle adamdan ayrıl ey şerli olan!»
Ruh ayrıldı ve dilsiz adam konuştu, gözleriyle de gördü. Bunun üzerine
herkes korkuya kapıldı, fakat yazıcılar dediler: «Cinlerin reisi Beelzebu'nun
gücüyle cinleri çıkarıp atıyor.»
O zaman İsa dedi: «İçinde ayrılık olan her ülke yok olur, ev ev üstüne yıkılır;
eğer, şeytan'ın gücüyle şeytan çıkarılıp atılıyorsa, bu ülke nasıl ayakta
duracak? Eğer, sizin oğullarınız Süleyman Peygamber'in kendilerine verdiği
kitapla şeytan'ı çıkarıp atıyorlarsa, benim şeytan'ı Allah'ın gücüyle çıkarıp
attığımı doğruluyorlar (demektir). Allah sağ ve diridir ki, Kutsal Ruh'a karşı
küfür, dünya ve Ahiret'te bağışlanmayacaktır. Çünkü, kendi kendine kötülük
eden insan, günahını bile kendini günaha sokacaktır.»
Ve, İsa bunları deyip, mabetten çıktı. Ve, halk, toplayabildikleri tüm hastaları
getirdikleri ve İsa da dua ederek, hepsine sıhhat verdiği için, ona ta'zimde
bulundular. Bunun üzerine, o gün Kudüs'deki Romalı askerler şeytan'ın
dürtmesiyle, İsa'nın, halkını ziyarete gelen İsrail Kavmi'nin Allah'ı olduğunu
söyleyerek halk arasında fitne yaymaya başladılar.
70.
îsa Bayramdan sonra Kudüs'ten ayrılıp Filipus Kayseriyesi sınırlarından içeri
girdi. Bu sırada, melek Cebrail halk arasında başlayan fesadı kendisine
söyleyince, havarilerine sordu: «İnsanlar benim için ne diyor?»
Dediler: «Bir kısmı senin îlya olduğunu, bir diğer kısmı Yeremya, bir diğer
kısmı da eski peygamberlerden biri olduğunu söylüyor.»
îsa cevap verdi: «Ya siz; benim için siz ne diyorsunuz?»
Petrus cevap verdi: «Sen Allah'ın oğlu Mesih'sin.»
O zaman, îsa kızdı ve kızgınlıkla onu azarlayıp, dedi; «Defol, ayrıl benden,
çünkü sen şeytan'sın ve beni günaha sokmaya çalışıyorsun!»
Ve, onbir (havariyi) de tehdit edip, dedi: «Eğer böyle inanıyorsanız, yazıklar
olsun size, çünkü ben böyle inananlara karşı Allah'tan büyük bir lanet
kazandım.»
Ve, Petrus'u kovup atmak istedi; bunun ü zerine onbir (havari) onun için
Isa'ya yalvardılar. O da onu kovmayıp, yeniden azarlıyarak dedi: «Uyanık
olun da, bir daha sakın böyle bir söz söylemeyin, çünkü Allah sizi reddeder.»
Petrus ağladı ve dedi: «Rab, ben aptalca konuştum; Allah'a yalvar da beni
affetsin.»
O zaman İsa dedi: «Eğer, Allah'ımız kulu Musa'ya, çok sevdiği îlya'ya veya
herhangi bir peygambere görünmek dilemiş olsa, Allah'ın bu imansız nesle
görünmesi gerektiğini mi düşüneceksiniz? Siz bilmez misiniz ki, Allah her
şeyi hiç yoktan tek bir sözle yaratmıştır ve tüm insanların menşei bir çamur
parçasıdır. Bu durumda Allah'ın nasıl olur da, insana benzeyen bir yanı
bulunabilir? Yazıklar olsun, şeytan'a kanarak kendi kendilerine eziyet
edenlere!»
Ve, îsa bunu deyip, Petrus için Allah'a yalvardı, on bir (havari)yle Petrus
ağhyarak, dediler: «Amin, amin ey Allah'ımız Azîm ve Sübhan Rabb.»
Ardından îsa ayrıldı ve avamın kendisiyle ilgili olarak boş düşüncelerini
söndürmek için Galile'ye gitti.
71.
İsa, kendi memleketine gelince tüm Galile yöresinde, îsa Peygamberin
Nasıra'ya nasıl geldiği yayıldı. Bunun üzerine, büyük bir dikkatle hastaları
araştırıp, kendisine getirdiler ve onlara elleriyle dokunması için yalvardılar.
Ve, kalabalık öylesine büyüktü ki, tanınmış, felçli bir zengin kapıdan
geçemiyerek İsa'nın bulunduğu evin damına çıktı ve damın örtüsünü alıp,
kendini İsa'nın önündeki yazgıların yanına bıraktı, îsa, bir an tereddüt edip
durdu ve sonra dedi: «Korkma kardeş, çünkü günahların sana bağışlanmış
bulunuyor.»
Herkes bunu duyunca incindi ve dedi: «Kimdir bu günahları bağışlayan?»
O zaman İsa dedi: «Allah sağ ve diridir ki, ben günahları bağışlayamam, bir
başka kişi de (bağışlayamaz) , ama, yalnızca Allah bağışlar. Fakat, Allah'ın
kulu olarak ben, başkalarının günahlan için Allah'a yalvarabilirim; ve, işte bu
hasta adam için O'na yalvardım ve eminim ki, Allah duamı işitmiştir. Bu
nedenle, gerçeği bilesiniz diye, bu hasta adama diyorum: «Babalarımızın
Allah'ı, İbrahim'in ve oğullarının Allah'ının adıyla, iyileşmiş olarak kalk!» Ve,
İsa bunu deyince, hasta adam iyileşmiş olarak kalktı ve Allah'ı ta'zim etti.
O zaman, halktan olanlar İsa'dan dışanda duran hastalar için Allah'a
yalvarmasını rica ettiler. Bunun üzerine, îsa dışanya onların yanına çıktı ve
ellerini kaldmp dedi: «Ey orduların Allah'ı, yaşayan Allah, gerçek Allah, hiç
ölmeyecek olan kutsal Allah Rabb, onlara merhamet et!» Bunun ü zerine,
herkes cevap verdi: «Amin.» ve, böyle dedikten sonra hasta halkın üzerine
ellerini koydu ve hepsi sıhhatlerine kavuştular.
Bundan dolayı Allah'ı ta'zim ettiler: «Allah bizi peygamberi aracılığıyla
ziyaret etmiştir ve Allah, büyük bir peygamber göndermiştir bize.»
72. Allah'ın Elçisiyle İlgili İşaretler
îsa geceleyin havarileriyle gizlice konuşup, dedi: «Bakın, size diyorum ki,
şeytan sizi buğday gibi elemek arzu eder. Fakat ben sizin için Allah'a
yalvardım ve benim için tuzaklar kurandan başka sizin için helak olmak
yoktur.» Ve, bunu Yehuda hakkında dedi, çünkü, melek Cebrail ona
Yehuda'nın kâhinlerle nasıl el birliği içinde olduğunu ve îsa'nın konuştuğu
her şeyi onlara bildirdiğini söylemişti.
Bunu yazan göz yaşlarıyla Isa'ya yaklaşıp, dedi: «Ey muallim, bana söyle,
sana ihanet edecek olan kimdir?»
İsa cevap verip, dedi.- «Ey Barnabas, şimdi senin için onu bilmenin zamanı
değildir. Fakat, yakında kötü olan kendini ortaya koyacaktır. Çünkü, ben
dünyadan ayrılacağım.»
O zaman, havariler ağlıyarak dediler: «Ey muallim, demek bizi
bırakacaksınız? Sen bizi bırakmaktansa, biz ölelim, çok daha iyi!»
İsa cevap verdi: «Kalbiniz üzüntü çekmesin, korkmayın da; çünkü sizi ben
yaratmadım, fakat sizi yaratmış olan yaratıcımız Allah sizi koruyacaktır. Bana
gelince, ben şimdi, dünyaya selâmet getirecek olan Allah'ın Elçisi'nin yolunu
hazırlamak için dünyaya gelmiş bulunuyorum. Fakat, sakın ola ki,
aldatılmayasınız, çünkü, benim sözlerimi alıp, benim kitabımı kirletecek pek
çok sahte peygamber gelecektir.»
O zaman, Arıdreâs dedi: «Muallim, bize bazı işaretler söyle ki, onu bilelim.»
İsa cevap verdi: .«Sizin zamanınızda gelmeyecek, fakat, sizden birkaç yıl
sonra, kitabımın hükümsüz ki, kılınacağı, o kadar ki, ancak otuz kadar
mü'minin kalacağı bir zamanda gelecektir. Bu zamanda Allah
dünya(dakilere) acıyacak ve bu bakımdan Elçisi'ni gönderecektir; (Elçisi'nin)
üzerinde bir bulut duracak, buradan onun Allah'ın seçilmiş bir (kul)u olduğu
bilinecek ve O'nunla tanınacaktır. Dinsizlere karşı büyük bir güçle gelecek ve
yeryüzünde putatapıcılığı yıkacaktır. Ve, ben de seviniyorum ki, onunla
Allah tanınıp, ta'zim edilecek ve ben de gerçek olarak tanınacağım; ve, benim
insandan öte olduğumu söyleyenlerden öç alacaktır. Bakın, size diyorum ki,
ay çocukluğunda ona uyku verecek ve büyüdüğünde o (ayı) ellerine
alacaktır. Bırakın, dünya onu çıkarıp attığını fark etsin, çünkü o,
putatapıcıları öldürecek; Allah'ın kulu Musa ve yaktıkları şehirleri ve
çocuklarını öldürdükleri şehirleri bağışlamayan Yuşa çok daha fazlasını
öldürmüştü; çünkü eski bir yaraya kişi ateş tatbik eder.
«O, bütün peygamberlerinkinden daha açık bir gerçekle gelecek ve dünyayı
yanlış yere kullananı azarlayacaktır. Babamızın şehrinin kuleleri neş'eyle
birbirlerini selamlayacaklardır; ve işte, putatapıcılığın (yüz üstü) yere
kapaklandığının görüleceği ve benim de başkaları gibi bir insan olduğumu
itiraf edeceği zaman, bakın, size söylüyorum ki, Allah'ın Elçisi gelmiş
olacaktır.»